Kaynak translate Spanish
3,483 parallel translation
Daha iyi bir kaynak bulsan iyi olur.
Bueno, deberías tener una fuente mejor.
Preston'ın bahsettiği kaynak sendin demek.
Entonces tú eres la fuente de la que Preston estaba hablando.
Kaynak yapıyor olmalı.
Debe estar soldando ahí debajo.
Kaynak üfleyici mi?
¿ Un soplete?
Bak Detroit güvenilir bir kaynak olarak biliniyorum.
Mira, Detroit, me siento orgulloso de la fiabilidad de mis fuentes.
Araba parçasında kaçakçılık yapıyor. Daha ucuz bir kaynak öner.
Contrabandea con parte de coches, ofrecerle una fuente más barata, lo que sea.
- Sen tam bir zaman ve kaynak israfısın.
- Eres una completa pérdida de tiempo y de recursos.
Sağır olmam yüzümün yarısının kaynak tutulmuş gibi erimesi ya da sağ çıkamamam mı?
¿ Quedarme sordo, que mi cara se derrita, o que me muera?
Ve okulumuz kaynak kaybediyor çünkü satış makinelerimiz yok.
Y nuestra escuela pierde recursos... porque no tenemos esa máquina expendedora.
Yepyeni bir kurumsal kaynak planlaması veya varlık indirgeme planları her zaman manşet olacak.
Nuevos ERP, o el plan de reducción de activos siempre llegará a los titulares, pero,
- Kaynak aleti.
Un soplete.
- Kaynak aleti kullanmayacağız.
No usaremos un soplete.
Şimdi, koduğumun kaynak aletini getir.
Ve por el maldito soplete.
Görünüşe göre aramızda radyoaktif bir kaynak var.
¡ Oh! Parece que tenemos una fuente de radiación entre nosotros.
Pentagon'un içinden birinin, içinde Çinli bir firmaya ait güvenli kaynak kodları bulunan bir dizüstü bilgisayarı sattığını düşünüyoruz.
Creemos que alguien de dentro del Pentágono ha vendido un portátil de seguridad con algún código fuente a una empresa china.
Tehditler için, evet ama kaynak için, hayır.
Las amenazas, sí... la fuente... no.
Onun sorunları ; bilinmeyen bir kaynak, tarafından aşk ilişkisi, Basına sızdırıldığında başladı.
Sus problemas comenzaron cuando una fuente anónima filtró una información a la prensa sobre sus escarceos...
- Üç kaynak oldu.
- Eso hacen tres fuentes.
Sonra park dolmaya başladı, Fakat bende spontane olmaya başlamıştım, Hippogriff ´ in uçuşu kuyruğuna aradan kaynak yaparken,
Luego el parque comenzó a llenarse, pero como quise ser espontánea, quise colarme en la fila para el vuelo en el hipogrifo, que fue cuando, Duncan aquí, me detuvo.
Oliver ve Teri Purcell'e para, kimlik ve kaynak sağladın. Çaldıkları sırları Rusya'dakilere ilettin ve bunların hepsini uluslararası hayır kurumu görünüşü altında yaptın.
Usted proveyó a Oliver y Teri Purcell con efectivo, casa, recursos, llevó sus secretos robados de vuelta a la madre Rusia, todo bajo el disfraz de su trabajo de caridad internacional.
- King kaynak onarımlarını bitirdi.
King ha terminado las soldaduras.
- Ya da bir kaynak tabancasına mı?
O una antorcha.
Bak Detroit güvenilir bir kaynak olarak biliniyorum.
Mira, Detroit, me enorgullezco de fuentes confiables.
Kitabını inceleyip kaynak dosyalarla şüpheli listesi arasındaki referansları karşılaştırıyorum.
Estuve leyendo su libro, y crucé información con los archivos originales y la lista de sospechosos.
Bir katilse alışveriş merkezi, kurbanlarını bulmak için muhteşem bir kaynak olmuş.
Si es el asesino, el centro comercial es el abrevadero perfecto para que elija su presa.
Ancak çok nadir bir kaynak daha var. Dev kaplumbağalar su ve yiyecek olmadan uzun süre hayatta kalabilirler.
A comienzos del siglo 17, las islas se habían convertido en un refugio para los piratas.
Birkhoff teknolojinin kaynağının sen olduğunu söylemişti. Hayır, hayır, kaynak değil.
Birkhoff me dijo que la tecnología era tuya.
Ancak bu ilk kaynak, iki diyen.
Pero esta es la fuente primaria, la que dice dos.
Emin değilim ama bu kadar yolu onunla konuşmaya geldiyse bir tür kaynak falan olabilir onun için.
No estoy seguro, pero si llegó hasta aquí para hablar con ella ella podría ser una especie de fuente.
Belki etmedim, ama sen harikasın çünkü eğer Güç Adam onu içe doğru bükebilirse, o motor kapağına kaynak yapabilecek tek kişi sensin.
Quizá no, pero tú eres genial por que eres el único que puede soldar el techo de la lanzadera sí Power Man lo pone en su lugar.
Daha sonra bizimle hemfikir olanlar bize kaynak sağlarlar.
Entonces, los que estén de acuerdo con nosotros nos apoyarán.
Bu geceki etkinlik oyuna kaynak bulmak için düzenlenmiş.
El evento de esta noche era para recaudar fondos para la obra.
Oyuna kaynak bulma amacıyla düzenlenen gösteri için bilet alanlar listesinde. Ne yapıyormuş orada?
Está en la lista de personas que compraron entradas para la representación de la recaudación de fondos.
İki gün önceki Torch'un kaynak bulma gösterisinde ne işin vardı?
¿ Qué hacía en la recaudación de fondos para "Torch" hace dos noches?
Seni reddetti sen de hayır cevabını kabul etmedin. Kaynak bulma gecesine gittin.
Ella le rechazó, y usted no aceptó un no por respuesta, y la estuvo acosando en la recaudación de fondos.
Bunun kaynak bulma gecesi ile ne ilgisi var?
¿ Qué tiene eso que ver con la recaudación de fondos?
Kaynak bulma gecesine geldiğinde bir yıldız olmaya hazırdı onu kıskandın ve balkondan aşağıya ittin.
Así que cuando apareció en la recaudación de fondos, preparada para lanzarse al estrellato, usted perdió la cabeza y la empujó desde ese balcón.
Sınırsız kaynak ve işçi "arılar" sayesinde kendi kendini şarj ediyor ve destekliyor. Ve "savaş arıları" güvenliği sağlıyor.
Se autoimpulsa y se autoabastece, gracias a un interminable suministro de trabajadores drones para reparaciones y drones de batalla para proporcionar seguridad.
Başka hiç kimsenin kaynaklık etmediğinden emin olalım ki elektromanyetik sinyalleri bu vasıtayla almaya başladığımızda gelmesi beklenen yerden gelmiş bir kaynak olduğunu anlayalım. Adım Emery Smith.
Revisando para asegurarme que no hay otra fuente de nadie más, de esta forma cuando tengamos señales electromagnéticas a través de esto sabremos que es una fuente legítima.
Ancak, sağladığı şey sadece kaynak değil moral desteği, cesaretlendirme ve dostluk da.
Pero no se trata sólo del financiamiento que ha proporcionado, es el apoyo moral y el estímulo y la amistad.
Birçok soyut kaynak koydum.
Pongo un montón de cosas intangibles, creo que se llaman.
YouTube gerçekten harika bir kaynak.
YouTube es un recurso maravilloso.
Seni hayatta tutabilmek için muazzam miktarda kaynak kullanılıyor.
Hay una gran cantidad de recursos gastados... para mantenerte vivo.
Ve söylentiye göre Lowan da Joe'yu, onu daha çabuk yakalamak için fazla kaynak kullanmaması nedeniyle teftiş ediyor.
Y el rumor es que Lowan está investigando para Joe para no poner más recursos para atraparle antes.
Manyetosferden alınan güçle bu pusuladaki ibreyi Kuzey'e doğru döndüren görünmez kaynak aynı.
Energía traída de la magnetósfera, la misma fuente invisible que obliga a la aguja de esta brújula a apuntar hacia el norte.
Vakumlamayı açın! Kapağın altında ikinci bir kaynak olmalı.
¡ Enciende la succión! Debe haber habido un muelle secundario bajo la solapa.
Bu vahayı sıcak bir volkanik kaynak besliyor.
Este oasis es alimentado por un manantial volcánico caliente.
Dünyadaki askeri uyduları kırıp onları kontrol etmek için Howard'ı kaynak yapmayı planlıyor.
Planea hacer que Howard sea la entrada a los satélites militares y controlarlos.
Zehirli çamur arazilerini basınca, Çevre Koruma Ajansı gelecek ve özel kaynak parasında yıkanacaklar.
Yo diría que te han... reclutado para hacer un agujero en uno de mis depósitos, cubrir sus tierras de residuos y que protección medioambiental... venga y reparta el dinero de su súper fondo.
Kaynak aleti durdurur.
Un soplete la detendrá.
Deniz Kuvvetleriyle, mali kaynak mekanizması ve
su propio mecanismo de financiamiento, y la habilidad de perseguir sus propias ideas de interés nacional,