Kibar translate Spanish
6,203 parallel translation
Yumruk yap. Kibar ve sıkı.
Cierra el puño con fuerza.
Lester, kibar ol lütfen.
Lester, no seas grosero.
Artık kibar eşcinsel yok.
No más del Sr. Gay Amable.
- buna inanamıyorum - kibar oluşuma mı?
- No puedo creerlo. - ¿ Que sería amable?
insanlara karşı kibar olmak zorunda değiller mi? ama genelde bir kürekle vurmayı tercih ederler?
¿ No tienen que ser buenos con la gente que con mucho gusto golpearían con una pala?
buda senin özverili, kibar ve hayırsever olduğunu gösteriyor.
Esta muestra que sois desinteresada, amable y benevolente.
Evet, kibar birisisin.
No, eres educado.
- Kibar halini sevdim. - Hadi, bak indin.
Me gusta cuando eres amable.
Şimdi, kibar olmayı unutma.
Recuerda ser educada, por favor.
"Çok tatlı, kibar ve sonunda ne yaptığını biliyor gibi."
"Es dulce, amable, y finalmente parece saber lo que hace"
Ama, Tom... Bu görev en kibar şekliyle emsalsiz.
Pero, Tom esta es una tarea delicada, cuando menos.
Seni daha önce hiçbir şüpheliye bu kadar kibar davranırken gördüğümü sanmıyorum.
- No creo haberte visto nunca tratar a un sospechoso con tanta amabilidad.
Onu arayacağım ve kardeşini geri istiyorsa kibar olması gerektiğini söyleyeceğim.
La llamaré y le diré que si quiere recuperar a su hermana, - tiene que ser amable.
Jeanne, süt anne... istediğin gibi kibar davrandık.
Jeanne, la nodriza... Hemos sido amables, como pediste.
- O çok kibar, özverili ve cesurdur.
desinteresado y valiente.
Daha sen bile farkına varmadan ne kadar kibar, harika yakışıklı ve yetenekli biri olduğunu anlayan birini bulacaksın.
Antes de que te des cuenta, la vas a encontrar, alguien que aprecie lo amable, asombroso y guapo que eres y el talento que tienes.
Kibar, cömert ve kesinlikle senin de kusursuz olduğunu düşünüyor.
Es amable y generoso y obviamente cree que eres maravillosa.
Tamam, kibar ol.
Vale, se amable.
O kadar kibar ki aradığım için teşekkür etti. Annesinin öldüğünü haber verdiğim için.
Tan educado que... me ha agradecido que le llame para hacerle saber que su madre había muerto.
Hadi ama, biraz kibar ol.
Venga, sé amable.
Bak, kafamın içinde, senin gibi güzel, senin gibi kibar bir kadını hak etmediğimi söyleyen bir ses var.
Verás, tengo esta voz en mi cabeza que me dice que no me merezco una mujer tan hermosa como tú. No merezco una mujer tan amable como tú.
- Aynen, bakirlere kibar davran.
Mensaje recibido. Sí, hay que ser más mable con los vírgenes.
Kim olursa olsun, kibar davranmayacaktım zaten.
Bueno, quienquiera que sea, no se lo pondría fácil.
Benimle kibar konuşma.
No me hables educadamente.
Daha tecrübeli olduğunuz için sizinle en azından kibar konuşmalıyım.
Es mucho más experimentado, así que al menos debo hablarle educadamente.
Sadece kibar olarak insanları kurtarabileceğini mi sanıyorsun?
¿ Crees que puedes salvar a la gente siendo solo amable?
Bizim oğlana ne kadar kibar davrandın öyle.
Qué amablemente trataron a nuestro chico.
Sonra baban geldi ve zamanımın büyük bir çoğunluğunda kibar bir insana dönüştüm.
Y luego tu padre vino, y me convertí en un hombre que era amable la mayoría del tiempo.
- Adama kibar ol.
Sé amable con el hombre.
Kafam sakinleşmiyordu ve gürültü oldu ve sonra son derece cömert, nazik ve kibar bayan arkadaşlar.
Mi mente no se quedaba en calma, y entonces... El ruido y, entonces... algunas amigas... que eran increíblemente... generosas y buenas, amables.
Bana karşı aşırı kibar davranıyor, sonra böyle kabaca bir şey yapıyor...
De ser condenadamente agradable conmigo, pasa a hacer algo desagradable...
Tatlıydı. Ve kibar bir çocuktu.
Era dulce, una chica muy amable.
Agassi'm tanıdığım en kibar kadındır.
¡ No sabes lo bueno que es su corazón!
Sen bana kibar davrandın ama ben sana kaba davrandım.
No has sido más que amable conmigo, y yo no he sido más que un capullo.
"Ve size, kibar beyefendi, hep doğru olan kalbim için söylenecek hiçbir şey yok."
"Y vos, amable señor, no hay nada que decir mi corazón siempre se ha sentido así".
Kim bilmiyorum ama çok kibar ve ilgili biri belli.
Dios mío... no sé quién es él, pero es amable y cariñoso...
Ben de arkadaşın Steve'i aradım, bana kesinlikle sorun olmayacağını söyledi ve bu kibar beyefendiye eşlik etme işini ayarladı.
Pues llamé a tu amigo Steve y dijo que pensaba que estaría perfectamente bien así que lo arregló todo para que yo vaya de paseo con este caballero tan amable.
- Vay canına! - Kibar bir kaçaktır.
Es un fugitivo muy guapo.
Ve kibar.
Y... amable.
Kurucu, daha nazik, daha kibar bir Ultra oluşturduğuna göre bunun önemi yok.
Bueno, da igual desde que el Fundador da lugar a un amable y gentil Ultra.
- En kibar şekliyle öyle.
Eso es quedarse corto.
Kibar olmaya dikkat edersin, nazikçe söylemeye çalışırsın. Sonra bir bakmışsın göğüslerinin arasından fındık ezmesini yalarken köpek tasması takıyorsun.
O sea, tratas de ser considerado y de defraudarla con calma, y para cuando te das cuenta tienes puesto un collar de perro y una correa mientras ella te deja lamer mantequilla de maní de un juguete para perros que se puso entre las tetas.
Kibar davranıyor musun Charlie?
¿ Estás siendo agradable, Charlie?
Erkekler gibi sokak ortasında ayakta işemek isteyen kibar, genç bayanlar için tek kullanımlık bir huni.
Es un embudo desechable para las mujeres ambiciosas, elegantes y jóvenes que quieran orinar de pie en la calle como un hombre.
Biraz kibar olun doktor Arata.
Están registrando para la carrera... por el ala "A".
O kibar biri.
Es un hombre amable.
Pekala. Kibar ol.
Bien, sé amable.
Şu sıralar biraz garip davranıyor. Bana kibar davranmaktan çok uzak, kendi ayarladığı toplantılara bile gelmiyor.
Tu compai, últimamente actúa de una forma un poco extraña, esforzándose para ser amable conmigo, pero luego no se presenta a las reuniones que organiza.
- Lütfen kibar davran, anneciğim.
- Por favor, ser amable, mami.
- Ben her zaman kibarımdır.
- Estoy siempre agradable.
Kibar ol, Carrick.
Sé amable, Carrick.