Kilometre translate Spanish
7,483 parallel translation
Hayatının aşkıyla aranda 1900 kilometre var.
Son casi dos mil kilómetros entre tú y el amor de tu vida.
- Buranın yaklaşık 20 kilometre kuzey batısında.
Está a unas 12 millas náuticas al noroeste de aquí, justo cerca del horizonte.
Çiftlik, kuzey kutup dairesinden 100 kilometre ötede.
La granja está a 90 Km. del Círculo Polar Ártico.
Birkaç kilometre sürdüm, sonra mola verdim.
Conduje unos tres kilómetros y me fui a dormir.
Birkaç kilometre sonra hararet yaptı.
Salimos pero se recalentó al cabo de unos pocos kilómetros.
Kralın Şehri'nden yüzlerce kilometre uzaktasın.
Estás a miles de kilómetros de Desembarco del Rey.
3200 kilometre.
3.200 kilómetros.
76 kilometre.
76 kilómetros.
Deniz ürünlerini yemek için 12 kilometre yol gidiyorsun.
¿ Viajas 12 kilómetros para comer camarón?
- 3,000 kilometre.
¡ Son 3000 kilómetros!
Çıkan Petrol 20 kilometre uzunluğunda ve 250 kilometre kare alanı kaplamış durumda.
Hoy, esa mancha es de 12 millas de largo, cubre 100 millas cuadradas.
Annem buranın bir kaç kilometre doğusundaki Metearie'de büyüdü
Mi madre creció un par millas al este de aquí en Metairie.
O kafes en yakın gösteri alanına altı kilometre uzakta.
Ese potrero está a 6,5 km de la atracción más cercana.
Açken seksen kilometre.
80 si tienen hambre.
Vücut keşfedildi yerden öyle yaklaşık iki kilometre.
Se trata de dos kilómetros de donde fue descubierto el cuerpo.
Resmi olarak yok, gayrı resmi olarak 65 kilometre güneybatıda bir ABD radar karakolu var. 75 kişiyi kaybettiler.
Oficialmente, no las hay, extraoficialmente, un puesto fronterizo con radar del ejército de los E.E.U.U. está ubicado a 65 kilómetros al suroeste. Han perdido 75 personas que se están enfermando y muriendo cada día.
4 kilometre ileriye bir gözcü diktim.
Tengo un vigía a cuatro kilómetros de aquí.
Görsel temas sağlandı. 4 kilometre ileride.
Tenemos confirmación visual a cuatro kilómetros.
İki olası yer arasında birkaç yüz kilometre var.
Está a un par de kilómetros entre las dos posibles localizaciones.
- Uzak tabii. 1500 kilometre.
Por supuesto que está lejos. 1500 kms.
Aniden iyi olduğun bir gün, 25 kilometre bisiklet süremezsin. Anladın mı?
De repente, un buen día, no podras andar en bicicleta por 25 kilómetros.
Oraya girmek için 60 milyon kilometre daha gitmeliyiz.
Y aún nos quedan 60 millones de kilómetros por recorrer.
Austin polisi, kaçtıkları arabayı, bankanın bir kaç kilometre ötesinde buldu.
La policía de Austin encontró el coche de la huida... a unos 800 metros del banco.
Cesetlere yaklaşık 1.5 kilometre mesafede.
Está solo a un kilómetro de dónde los cuerpos fueron encontrados.
Kimse bu sıcaklıkta fazla uzaklaşamayacağı için 15 kilometre kadar sonra geri döndüm.
15 kilómetros después, me di la vuelta porque nadie podría haber llegado hasta allí con esa temperatura.
Bilmek istediğim ceketsiz olarak nasıl 11 kilometre yürüyüp de donarak ölmediği.
Me gustaría saber... cómo anduvo 12 kilómetros en mangas de camisa... y no se murió congelado.
Tam şurada. 25 kilometre kadar ileride.
- unos 2.5 km más o menos
Bu topla, yüzlerce kilometre öteyi vurabilirler.
Puede disparar un proyectil de artillería de 5 pies, a cientos de kilómetros.
Bu silah şimdi Roma'nın dışında bir yerlerde saklanıyor. Orası yüzlerce kilometre uzakta.
El arma estaba oculta en las afueras de Roma. a cientos de kilómetros de distancia.
Tam olarak 17.6 kilometre içerde.
17,6 kilómetros, exactamente.
- Birkaç kilometre ötede bir kafeterya var.
Hay un café a un par de millas. Tiene el coche averiado.
Tek istediğim 60 kilometre karelik, 100 milyon dolar değerindeki araziye bedavadan konmaktı.
* Lo único que quería eran 6500 hectáreas de tierra valoradas en 100 millones de dólares entregadas a mí gratis.
1,5 kilometre falan ötede Malibu'da.
Es sólo, como, a medio km. de distancia en Malibú.
Titrek kavakların binlerce kilometre uzaktaki sarsıntıyı nasıl hissettiğini sor. Ya da bir mantarın nasıl ormanın ihtiyaçlarını anlayabildiğini. Böylece ne olduğumuzu anlamaya başlayacaksın.
Pregúntate cómo los álamos sienten el trauma a miles de kilómetros, o cómo entiende un hongo lo que necesita un bosque, y empezarás a entrever lo que somos.
Herkes geldiklerini bir kilometre öteden anlayabilir.
Cualquier puede νeros llegar a una legua.
8 kilometre.
A ocho kilómetros.
800 kilometre yaptık, işin kolay kısmı olabilir bu tabii.
Hemos hecho 500 millas. Tal vez esto puede ser la parte más fácil.
1000 kilometre uzakta ya da hemen aşağı mahallemizde bir şeyler yaşanırdı.
Algo pasa 1.000 millas de distancia o en la manzana.
Üç kilometre kaldı.
Dos kilómetros más.
160 kilometre uzaklıktayız.
Estamos 100 millas de distancia.
160 kilometre uzakta ne de olsa.
Es 100 millas de distancia.
95 kilometre.
Unos 100 kilómetros.
Birkaç kilometre öteye park ettin, değil mi?
Y están estacionados a un par de kilómetros de aquí, ¿ verdad?
Soldan birkaç kilometre ilerleyip 23'e çıkabiliriz.
Muy bien, podemos hacer unos tres kilómetros por la ruta 23.
Şu ana kadar 85 kilometre kadar yayıldık.
Hemos hecho 85 kilómetros hasta ahora.
Bu yoldan gidersen, iki kilometre sonra vurulursun.
Si vas por aquí, en 2 km. te vera la fuerza de seguridad de la frontera.
Hâlâ hayatta olan Lannister'lar bin kilometre uzakta bu gerçekle başa çıkmaya çalışıyor.
El resto de los Lannister está a mil leguas, lidiando con eso.
Bak, Westeros'tan binlerce kilometre uzaktayız.
Mirad, estamos a miles de leguas de Poniente.
Son akrabası binlerce kilometre uzakta. İşe yaramaz. Ölüyor.
Su único pariente, a miles de kilómetros de ella, inservible, moribundo.
Con Thien Deniz Üssü'ndeki ilk saldırılardan altı gün sonra Kuzey Vietnam'ın 3 kilometre güneyinde yeri tespit edilen askersiz bölge.
Seis días después de los primeros ataques en la base de los Marines de Con Thien, a tres kilómetros al Sur de la zona desmilitarizada de Vietnam del Norte.
- 80 kilometre.
80 kilómetros.