Kokteyl translate Spanish
2,036 parallel translation
Şimdi bir kokteyl alacağım.
Ahora, voy a tomarme un cocktail primero
- Yabanmersinli kokteyl, lütfen.
Vino blanco y naranjada.
Christopher, beyefendiye bir kokteyl hazırla.
- Christopher, prepárale un cóctel al señor.
Kendine kokteyl al.
Sírvete el ponche tú mismo.
Otelde süslü bir kokteyl olacak.
Es una fiesta extremadamente elegante en el hotel.
En azından kokteyl güzelmiş.
Al menos el ponche es bueno.
- Kokteyl yaptınız, değil mi? Anladım, bakın.
La hora del cóctel eh, se entiende.
Bir kokteyl işine yarar gibi görünüyor.
Se te ve como si pudieras usar un cocktail.
Sana kokteyl vermemi ister misin?
No me gusta beber solo.
Kokteyl içtiklerini farz edersek.
Solo empecemos la entrevista Quien va primero?
En azından barda kokteyl içerdik.
Venga, almenos en un bar podemos tomarnos un cócktel.
Yarınki toplantı için ev sahipliği yapıyorum. Lobim bir saatten uzun bir süre kokteyl ve aperatiflerin havada uçuştuğu bir savaş alanına dönecek resmen.
Mañana seré la anfitriona de la reunión de la cooperativa y será una batalla de una hora por las renovaciones del vestíbulo seguida de cócteles y aperitivos.
Bu bir kokteyl.
- Es una fiesta.
Biri kokteyl sosisini düşürmüş galiba.
Parece que alguien dejó caer un cocktail wienie.
Az önce Pazartesi Sabahı Fırsatı'ndan yararlanmak için.. .. saat sekizden önce üç tane kokteyl alana bir paket sigara veriyorlar diye.. .. Yengeç Kulubesine gittim ama orda kimse yoktu.
Acabo de ir al Crab Shack para abusarme del Especial de la Mañana del Lunes "Compra tres Bloody Marys antes de las ocho y tienes un paquete de cigarrillos gratis" y nadie estaba allí.
Senaryosu olan bir kokteyl garsonu.
Es una camarera con un guión.
Basit bir kokteyl partisini başına gelen en kötü şeymiş gibi yapma yeteneğine sahipsin.
Guau, tienes la habilidad de hacer un simple cocktel en la peor cosa que pueda pasarte.
Çok fazla erotik kokteyl içmişti.
Demasiados Penes Colada, sabes...
- Ben bi Kir kokteyl alayım.
- Yo tomaré un Kir.
80'lerin şaşalı zamanlarında yarı çıplak Hux Club Yavrularının kokteyl vermesi ve 21 oynatması Las Vegas sosyetesinde doruk noktaydı.
De un breve y brillante momento de los 80, en el que las gatitas del Hux Club servían cocteles, ligeras de ropa, y jugar al blackjack... era la cima de la alta sociedad de Las Vegas.
Kendine Valium, Haldol, Seconal ve Lorazepam'den oluşan güzel bir kokteyl hazırladı.
Él mismo mezcló una linda combinación de Valium, Haldol, Seconal, y creo que Lorazepam.
Kim, dün gece "ortakları için" kokteyl partisi düzenledi.
Kim organizó un cóctel anoche para todos sus socios.
Kokteyl sosu ve limonatayla beraber yedin.
Comiste salsa cocktail y limonada.
Kokteyl vermeyi mi umuyordun?
¿ Me esperabas para tomarnos un cocktail?
Kokteyl garsonu olarak çalıştığı Sun Bar'dan kovuldu.
Fue despedida de su trabajo como camarera de cócteles, en el bar Sun.
Ve her zaman derdi ki : İyi bir kokteyl garsonu aradaki farkı bilir.
Y siempre dijo que una buena camarera de cócteles, sabe la diferencia.
Birkaç tane kokteyl içeriz.
Tomaremos una par de cócteles.
Kırmızı kokteyl elbisesi nerede?
¿ Dónde está el vestido rojo de cóctel?
Yeni bir kokteyl buldum, denemelisin.
He inventando una nueva bebida.
Bugüne kadar içtiğim en kötü kokteyl.
Es la peor bebida que he bebido en mi vida.
Salı günü Bacardi'den rom ve limonlu kokteyl sahilinin bir dayanağının olup olmadığını görmeye gelecekler.
Bacardí vendrá el martes para ver si el "daiquiri beach" tiene piernas.
Çok hoş bir kokteyl.
Un exquisito cóctel.
Rom ve limonlu kokteyl sahili hakkında düşünelim
Pensemos en Daiquiri Beach.
Ama sen hâlâ rom ve limonlu kokteyl sahili diyorsun. İş mi yapıyorsun?
- Y sigues diciendo "Daiquiri Beach" - ¿ Estás trabajando?
Millet, kokteyl içmek isteyen var mı?
Oigan, gente, otra ronda de cócteles por mi cuenta.
Tamam, sanırım bir kokteyl alacağım.
Está bien, entonces, creo que me voy a buscar un cóctel.
Lakers maçı öncesi yumuşakçalarla kokteyl partine geç kalmadın mı sen?
¿ No llegas tarde al cóctel previo al partido de los Lakers con la mafia?
Hayır, güzel bir akşam yemeği ve bolca kokteyl içmeden pantolon indirme falan olmayacak.
No me voy a bajar los pantalones sin una linda cena y muchos, muchos tragos.
Bir çok çiftimiz burda kokteyl vermeyi tercih ediyor.
Uh, ahora la mayoría de nuestras parejas hacen una hora de cocktail justo aquí.
Miami sahillerinde bir kokteyl garsonu kızla berabermiş.
El estaba siendo arrogante con una mesera de Miami Shores.
Kokteyl sırasında dans edecekler.
um... Van a tocar en la hora del cocktail
- Geçen yaz bir kokteyl partisi düzenlemişti.
Dio un coctel el verano pasado.
Büyük Meyveli Kokteyl kâsesini çok beğendim.
Esoty tan emocionada por ese gran tason de ponche.
- Tom,... Crystal'ı çalışma odasına götür ben de bu arkadaşla kokteyl yapayım.
Tom, ¿ por qué no llevas a Crystal a la sala y la haces sentir cómoda mientras me robo a este chico para que me ayude con la bebidas?
Doğurganlık ilaçları kokteyl gibidir, hamile kalana kadar karıştırıp denersin.
La drogas para fertilización son un cóctel y una no deja de mezclar el cóctel hasta que queda embarazada.
Hiçbir şey. Her nasılsa futbol kokteyl elbisesi gibi duruyor.
Nada, aunque parezca un vestido de fútbol de coctel.
O çeşitli kokteyl partileri veriyor.
Ha organizado una fiesta esta noche.
Otur ve ben bize ahududu kokteyl hazırlarken her şeyi anlat.
Sientate y cuentamelo todo mientras hago mojitos de frambuesa.
Ben biraz kokteyl alacağım.
Traeré ponche de la pureza.
Ben hemen gidip bir kokteyl alacağım.
Sí. oh, sabes que... Solo voy a coger un cocktail muy rápido.
- Tamam, sinema saati sona erdi. Ortak salonda kokteyl partisi başladı.
La fiesta ha comenzado oficialmente en la habitación común.