English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ K ] / Kolun

Kolun translate Spanish

1,171 parallel translation
Kolun için bir şeyler yap.
Y haz algo con ese brazo.
Kolun.
¿ El brazo?
Gemi, kolun bilgisayar paneline çarptığında mı hasar gördü?
La nave ya estaba dañada cuando golpeaste el panel.
Gemine olan hasar... kolun panele değdiği anda meydana gelmiş de olabilir.
El accidente de tu nave pudo haber ocurrido al mismo tiempo que tu brazo tocaba el panel.
- Kolun.
- Su brazo.
- Kırık kolun, acıyı hisseden sinirlerini uyarmıştır.
- Le causó un gran dolor.
Neden kimseye kolun hakkında birşey söylemedin?
¿ Por qué ha tardado tanto en comentar lo de su brazo?
Bilgisayar, kolun üzerine kontroller yerleştir.
Ordenador, pon mandos en el brazo de contención.
Kolun koparılıp, sonra yerine tekrar dikilmişe benziyor.
Parece como si su brazo se hubiese separado y vuelto a unir.
Kolun koparılmış edilmiş ve cerrahi olarak tekrar dikilmiş.
Su brazo ha sido amputado y vuelto a unir quirúrgicamente.
Kolun kirilmiş olabilir!
¡ Podrías tener el brazo roto!
- Hangisi, ayağın mı yoksa kolun mu?
- ¿ Tienes roto el brazo o la pierna?
Antremanlı değilsin ve kolun yeteri kadar güçlü değil.
Necesitas más práctica. Tu brazo no tiene la suficiente fuerza.
Rakibinden önce davranıp ilk vuran sen olmalısın.. kolun yeteri kadar güçlü değil...
Te enseñaré.
Kolun nasıl?
¿ Cómo sigue el brazo?
Kolun böyle oynuyor mu?
¿ Tu brazo se mueve así?
Hey, kolun.
¡ Tu brazo!
Buna karşılık baba bu amblemi oğulun soyunu şereflendirmek için değiştirdi, ama o zamandan bu yana bu kolun hiç kaydı görülmedi.
Así en desafío, el padre alteró esta insignia honrando el linaje del hijo pero no ha existido registros de esta rama nunca antes.
Bu kolun soyundan olduğunu iddia eden kayıt memuruna göre... bu kayıt 1986'da yapılmış.
De acuerdo con el registro, este ingreso fue hecho en 1986, un antiguo distribuidor reclamó ser un directo descendiente... de esta rama particular.
Peki ya sen, Lash LaRue? Elin kolun oynamadan durabilecek misin?
¿ Y tú qué, podrás controlar tus impulsos primitivos?
Kolun iyi mi?
¿ Cómo está tu brazo?
Bir sütyen! Kolun altından çıkmış.
Y sacan un sostén de la manga.
Annesi, yaralı bir halde : "Bırak arabayı. Kolun kopmuş!"
La madre, ilesa, le dice : "No llores así por tu coche. ¡ Te falta un brazo!"
Kolun rahatça aşağı düşsün. Kapıyı çalar gibi.
"Mano muerta, mano muerta, ve a llamar a aquella puerta."
kolun mu?
¿ El brazo?
kolun.
El brazo.
Sadece kolun koptuğunda, onu çıkartabilirsin.
- ¡ Póngaselo en el brazo!
Kolun nasıl?
- ¿ Cómo está tu brazo?
Sonra kolun.
Luego tu brazo.
- Kolun çok iyi, Colleary.
- Vaya brazo que tienes, Colleary.
Bu siyanürün aktığı mekanik kolun çalışma düzeneği nasıl?
¿ Cómo funciona la palanca del cianuro?
- Sonra kolun, omzun.
- Entonces el brazo o el hombro.
Kolun çürüyor.
Tu brazo va a pudrirse.
Paris'ten ayrılıyorsun çünkü elin kolun bağlı.
Te marchas de París porque estás vinculado.
1963'te Pescadero Gölü'nü yapmak için kuzey kolun üzerinde baraj kuruyorlar... ve koca bir kasaba yok oluyor.
1963, contienen el ramal norte para hacer el lago Pescadero y desaparece todo un pueblo.
Kolun ne alemde?
Como esta tu brazo de bolos?
Hayır, kolun gidecek.
No, su brazo.
Ama kolun...
Pero... Tu brazo...
Ama kolun yaralı. Zorlamanı istemiyorum.
Sí, pero te lastimaste el brazo, ¿ para qué recargarlo?
Kolun ağrıyor mu, Molly?
¿ Te duele el brazo, Molly?
- Bu yüzden... kolun bozulacak olursa, yenisi ile değiştirebilirsin, ve geçen yıllar boyunca yeni kol yapmayı öğrendiniz, çünkü hepsi aynı ve programınız gördüklerinizi yeniden yapmanıza izin verecek seviyede, ama her güç modülü farklı enerji izine sahip,
Si pierden un brazo... pueden reemplazarlo con otro. Han aprendido a hacer brazos nuevos porque todos son iguales. Su programa les permite reproducir lo que ven, pero cada módulo tiene una firma de energía diferente.
Solon, kolun kırılmış.
Solan, tu brazo está roto.
Kolun alçıda diye mi annen çalışmıyor?
¿ Tú eres la que tiene el brazo enyesado y tu madre es la que tiene licencia?
Kolun nasıl olur?
¿ Y el brazo?
- Kolun taşıyacağı yük ne?
- ¿ Cuánto peso debe soportar el brazo?
Kolun kadar büyük ve bir gecede.
Enormes como tú brazo, en una noche.
Bir kolun konturları, bir bacağın kıvrımı.
El contorno de un brazo, la curva de una pierna.
O senin kolun değil!
No es tu brazo!
Senin kolun, bacağın oldum...
Me la jugué por ti.
- Benim kadar, senin de elin kolun bağlı.
Tú estás tan quemada como yo.
Kolun nasıl?
¿ Qué tal va el brazo?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]