Kırıl translate Spanish
16,414 parallel translation
Bu ilgi çok yıl önce kırıldı!
¡ Esa relación se rompió hace muchos años!
- Kırılırım...
- Eh, me siento ofendido por...
Su testisi su yolunda kırılır.
Vives y mueres según tus decisiones.
Bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Fakat başından almış olabileceği ufak bir darbe dışında kızınız hiç kırılan kemiği yok. your daughter has no broken bones,
Yo... no sé cómo decir esto... pero además de la posibilidad de una contusión leve... su hija no tiene huesos rotos... y total movimiento de sus extremidades.
Tabak çanaklar durmadan ya kırılıyordu ya da çalınıyordu.
Se rompen y se roban platos constantemente.
Siyahi kadınlar, başarılı siyahi erkeklerin topluluk dışı evliliğine kırılırlar.
Las mujeres negras resienten a los hombres exitosos de raza negra que se casan fuera de la comunidad.
Kırılmaz Kılıç.
La espada irrompible.
- Kırılmaz Kılıç.
La espada irrompible.
Kırılmaz Kılıç, seni çağırıyorum!
¡ Invoco a la espada irrompible!
Arka cebimde ise kırılır. Belimde ise yaşlı polislere benzediğimi söylüyorsun.
En mi bolsillo trasero, puedo romperlo, y si lo ajusto a mi cinturón, parezco un policía.
- Watson'ın kusuruna bakmayın bariz olanı belirtmeye bayılır, manyaklık derecesinde.
- Perdone a Watson, tiene entusiasmo por enunciar lo obvio, con límites en la manía.
Bin yılı aşkındır, bu çetin göçebeler inanılmaz sertlikteki kışları atlatabilmek için ihtiyaç duydukları kürk ve yiyeceği bulmak için kaya kartallarını kullandılar.
Por más de mil años, estos nómadas tenaces... han utilizado águilas reales... para cazar el alimento y vestido necesarios... para sobrevivir los inviernos increíblemente duros.
Belki de avcılık onun da kanında vardır.
Quizá está en su sangre también.
Allah'ın izniyle vardık sayılır.
Dios mediante, ya casi llegamos.
Hayır, oyuncak bir bebeğe dadılık yaparak para kazanıyorsun.
No, sólo te pagaron para ser niñera, de un muñeco.
Cadılık, uygar mekanlarda uzunca uyku hali, Şehirlerde tekrar kök salmıştır.
Hechizos latentes, en lugares civilizados han tomado raices de nuevo en las ciudades.
Cachet, yılın başındaki korkunç çıkıştan sonra sürekli yükselerek keskin düşüş sırasında dayanan yatırımcılarını çok zengin etti.
Cachet, cuyas acciones escalan de manera constante escalada, ha sido... después de ese terrible comienzo a principios de este año... Ahora ha hecho un montón de los inversores muy ricos... Si fueron capaces de aferrarse durante el paso empinado.
Ash'le yaklaşık altı aydır takılıyoruz,
Ash y yo salimos desde hace seis meses...
Conner'a bakıyorum ve birlikte büyüdüğüm yedi yaşındaki o cüceyi görüyorum ve yedi yaşındaki birisine nasıl kızılır diyorum.
Miro a Conner y veo al chico bobo de siete años con el que crecí y ¿ cómo puedes enojarte con un chico de siete años?
Bir sürü renk seçeneği vardır, tabutun ağacını içine konacak yastık, minderleri seçersin, orada öylece oturur hangi yastıkla daha rahat edeceklerini düşünürsün tabii bu, çoktan ölmüş oldukları gerçeğini zerre değiştirmez bu yüzden ne renk tabutta gömüldükleri onlar için hiç mi hiç fark etmez ama seni aşağılık herif, senin karın hayatta!
Y todos los diferentes colores y almohadas y cojines en el interior y usted está sentado ahí pensando que almohada haría más cómoda para darse cuenta que ya están muertos así que no les importa un bledo lo de color que están enterrados, ¡ Hijo de puta su mujer está viva!
200 yıllık arafa katlanmak zorunda kalsam 200 yıl boyunca sensiz olsam da yalan söyleyip öldürdüğüm, çalıp ihanet ettiğim yıktığım güven ve günahlarımın tümü için layığım olan cezamdır derim.
Aunque deba soportar 200 años de purgatorio... 200 años sin ti, ese será el castigo que debo sufrir por mis crímenes por haber mentido, matado, robado, traicionado... y roto la confianza.
Hayır ama isimler konusunda mükemmel bir hafızaya sahibim ve evet isminizi kıyılarımıza oldukça çarpıcı gelişinizle bağlantılı olarak geçenlerde duydum.
No, pero tengo una excelente memoria para los nombres, y... sí... he oído recientemente el suyo en relación con su dramática llegada a nuestras costas.
- Neredeyse tamamladık sayılır. Sağ ol. - Peki.
Esta casi hecho, gracias.
Şuraya kıvrılırım, ve sabahleyin toplarım,... hepsi bu, ve sonra buradan giderim.
Solo me quedo a dormir y busco el auto en la mañana. Eso es todo, luego me iré.
Gördüğüm kadarıyla, bu işi Nickel ve Dimed gibi yapmaya..... devam edeceğiz, belki ondan biraz sıvışabiliriz..... netice itibariyle yakalanır ve kırpılır.
Me parece que podemos seguir trabajando por centavos, quizá irnos con un poco de dinero, pero con el tiempo nos agarrarán o nos matarán.
Dışarıdaki kalabalık ise "O sallandırılırken alkışlayan bendim." deme peşinde.
Una muchedumbre fuera... "Fui yo quien vitoreó mientras colgaba".
Diğerlerine kıyasla beş yıldızlı otel sayılır.
¡ Es un 4 estrellas! Ya viste los otros...
Müvekkilim, bölge savcısının büyük oynama hevesi sebebiyle bilinçli olarak sıkıştırılıyor. mahkemeye çıkacağımız günü bekliyoruz.
Mi cliente fue acusado a conciencia por un fiscal deseoso de ganar en grande y esperamos el juicio.
Savcılık ne zaman poposunu kaldırıp davayı mahkemeye götürecek acaba?
¿ Cuándo tendrá agallas la fiscalía para llevar a juicio a un asesino?
Papaz hapiste. Bilgisayarla dolandırıcılık gibi bir şeyden.
Ahora ese pastor está en prisión, una estafa informática o algo así.
Bize sıkıntılarını anlatırsan belki biz de sana açılırız.
Quizá si nos contara qué enfrenta, estaríamos más dispuestos a hacer lo mismo.
Hayatta kalırsa kurduğun tüm düzen başına yıkılır.
Si sobrevive, todo lo que construiste se derrumbará.
- İyi sayılırım. - Kızlar nasıl?
Me arreglo. ¿ Y mis hijas?
Kız kardeşin serbest bırakılır.
El arma desaparece. Se termina el caso. Saldrá en una semana.
Hayır. Bir daha burada göreceğine bel bağlama. Aşağılık herif.
No cuentes con volver a verle aquí abajo, tonto del culo.
Bu çılgın abideyi son dört yıldır inşa eden ahlakı kıt, hayatı çalkantılı nüfusunu takip eden ben birbirinden birkaç adım mesafede ray döşeyen iki demiryolu işçilerinden daha mutlusu olmadığını söyleyebilirim.
Habiendo seguido a esta población disoluta y turbulenta que durante los últimos cuatro años han construido este monumento a la insensatez... puedo informar que no hay visión más feliz que la de los dos ferrocarriles asentados sobre hierro a muy poca distancia el uno del otro.
Azim ve kararlılık ile başarılabileceklerin sınırı yoktur.
Sólo la perseverancia y la determinación son todopoderosas.
Bu çok açık ki, Bay Darden siyahi olduğu için savcılık tarafından maşa olarak kullanılmaktadır.
Es obvio para mí que el señor Darden está siendo usado... por la oficina del Fiscal, porque es negro.
Fazla aşırıya kaçmadan bizim yapamadığımızı yapıp, onlarla yakınlık kurabilirsiniz nasıl baş edeceğinizi bilirsiniz, izinsiz ve uygunsuz sorular sormazsınız.
Sin, adelantarnos demasiado, tengo la sensación de que usted será capaz de simpatizar con ellos en una manera en que el resto de nosotros no podrá, y Ud. sabrá cómo lidiar con ellos, sin entrometerse o hacer preguntas inapropiadas.
8 aydır otel odasında tıkılıyız, hem de ne Tv ne dergi var.
Ocho meses encerrados en un hotel, sin televisión.
Churchill aracılık yapıyormuş ama bu iş devlet politikasına aykırı olduğundan her şey gizli tutulmak mecburiyetindeymiş.
Churchill es el mediador pero va contra la política del gobierno, así que todo debe permanecer en secreto.
Bir adama kendi evinde iftira atarsan kendini bir anda kılıcını çarpıştırırken bulabilirsin.
Si calumnia a un hombre en su propio hogar, se podría encontrar cruzando espadas con él.
Yıllardır adamakıllı bir kılıç dövüşüne girmemiştim.
No he tenido una buena pelea de espadas en años.
Kılıç bizde, hazır Druid de ayakaltından çekilmişken sürpriz yapma avantajımız var.
Tenemos la espada, y con el Druida fuera del camino tenemos la ventaja de la sorpresa.
Yıkılacaksak hep beraber yıkılırız.
Si caemos, caeremos todos juntos.
Hanzo kılıç ve yay konusunda usta kudretli bir savaşçıydı. Hayır!
Hanzo era un Guerrero poderoso, hábil con la espada y el arco.
Şu sihirli kılıç beni biraz hayal kırıklığına uğrattı.
Estoy un poco decepcionado con esta espada mágica.
Son 10 yıldır bu küçük köpeğin kıçını yalamasına nasıl katlanıyorsun?
¿ No le molesta arrastrar a un perro que lo persigue hace diez años?
- Hayır, eşim kılıfları sevmiyor.
- No, a mi esposa no le gusta.
Fakat morfin son derece bağımlılık yapıcıdır. O da sonraki aşamaya kokaine geçti ama çok sık kullanmıyor.
Pero la morfina es muy adictiva, entonces, pasó a la cocaína, pero no consume siempre.
Hayatta kalırsan, sokaklarda dolandırıcılık yapmayan bu vahşi kedi olmayacaksın.
Si sobrevives, no serás la gata vagabunda que anda en las calles.