English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ K ] / Kıtlık

Kıtlık translate Spanish

2,855 parallel translation
Yumul. Kıtlıktan çıkmış gibi.
- Sólo cavar pulg Al igual que una sierra.
Afrika'daki kıtlık hakkındaki yazını gördüm.
Vi lo que escribiste acerca de la escasez de agua en África.
Ukrayna'da felaket bir kıtlık yaşandı ki bu da pek çok insanı yamyamlığa başvurmaya yönlendirdi.
Ucrania sufrió una terrible hambruna, que llevó a mucha gente a recurrir al canibalismo.
Kıtlıktan sağ kurtulanlarla röportaj yapacağız ama burada asıl sebep olarak yamyamlıkla suçlanmış ve bundan açıkca bahsetmeye karar vermiş Boris Glasov için bulunuyoruz.
Entrevistaremos a sobrevivientes de la hambruna, pero estamos aquí principalmente debido a Boris Glaskov, acusado de canibalismo, quién decidió hablar sobre eso abiertamente.
Bu kıtlık süresince yedikleri şey olmalı.
Esto debe ser lo que comían durante la hambruna.
Şunlara bak, kıtlıktan çıkmış gibi yiyorlar.
Los Ganassaiens si que saben comer
Son 40 yıldır kıtlık ve tevazu içinde aynı şeyi yapıyoruz.
No te das cuenta que hace cuarenta años que siempre hacemos lo mismo en la humildad y la pobreza,
Canım, kıtlıkla birlikte fiyatlar ikiye katlandı.
Querido, con la escasez, los precios se han duplicado.
Savaş ve kıtlık her yerde
En este mundo, con la guerra y el hambre en todas partes,
Savaşlar ve kıtlık krallığı sarmışken Avlanarak gücümüzü göstermeliyiz.
Con la guerra y la sequía que azota al reino, necesitamos la caza de invierno para demostrar nuestro poder.
Özellikle de kıtlık çekilen yaz aylarında.
Especialmente en los duros meses de verano.
İnsanlık tarihi boyunca bir daha asla görülmeyebilir. Tam olarak burada kayıtlı.
Es posible que nunca más sea visto en la historia de la civilización y está almacenado aquí.
En iyi işim değil. Ama kısıtlı zamanı düşünürsek, iş görür.
No es mi mejor obra pero dada la prisa, es aceptable.
Anlaşılan o Amerika'da sosis kıtlığının olduğunu düşünüyor.
Pareciera creer que acá hay escasez de salchichas.
Zaten erzak kısıtlı. Milleti açlıktan öldüreceksin.
Tenemos pocos suministros y tu nos vas a matar de hambre.
Her şeyi düzgün yapsanız bile vaktiniz çok kısıtlı olacaktır.
- ¡ Muévanse! - Incluso si hiciste todo bien, sólo tienes una pequeña ventana de tiempo.
Görünüşe göre Paris'te ekmek kıtlığı gitgide artıyormuş.
Dicen que escasea el pan en París.
Piyasadaki kısıtlı para üzerinde yapılan daimi rekabet içimizdeki en akıllıları bile çıldırtabilecek bir yapıya sahiptir.
Siempre hay competencia para esta cantidad limitada de dólares. Eso puede convertir al mejor en un maníaco.
Yavaş ilerliyor, alan kısıtlı, ahırlar, koşu pisti, çimle kaplı alan...
Batir es lento, los metros cuadrados sin explotar, los establos, la superficie de las carreras, los terrenos con hierba y flores.
Yeni bir davaya bakıyorum, zamanım çok kısıtlı.
Trabajo en un nuevo caso, perdón, estoy presionado por el tiempo. No hay problema.
Zamanım kısıtlı. Merhaba.
Tengo una entrega.
Ekip, Gregg ile Jeremy'nin sıra dışı idaresi altında maceralarını çekip bir dizi kısa filmde, hatta bir televizyon programında yayınladı.
Bajo Gregg y Jeremy heterodoxo dirección - I Gemidos ] El equipo registró su aventuras en una serie de películas cortas... = = e incluso una Tl / show
Zamanımız kısıtlı.
Estamos un poco cortos de tiempo.
Kıtlıkta kaç yaşındaydı?
¿ Cuántos años tenía durante la hambruna?
Kasıtlı olarak kapıyı açık bıraktım.
Deliberadamente dejé la puerta abierta.
Gary, hareket alanımı kısıtlıyorsun.
Tengo controladas las formas grandes y movedizas.
Aralarında zıtlık var.
Están teniendo problemas.
Zamanımız kısıtlı sanıyordum.
Sí pienso que tenemos una agenda.
İstekli, ama yetenekleri kısıtlı. Kinci bir dili var.
Más ambición que talento, lengua viperina.
Seçeneklerin kısıtlı.
Tus opciones están limitadas.
İnsanların bunun sadece birkaç sorumsuz ortağın karıştığı kısıtlı bir olay olduğunu bilmeliler.
La gente ha de saber que esto fue un incidente aislado que involucraba a algunos socios deshonestos.
İmkânları kısıtlı olan çocuklara yardım etme konusunda ona danışmanlık yapıyorum.
Yo ayudo, aconsejo a chicos desfavorecidos.
Daha detaylı incelemeler yapılması için onu kısıtlıyorum.
Así que ha sido censurado pendiente de una evaluación más exhaustiva.
Adil Paylaşım Kanunu, şirketlerin malları tüm müşterilere eşit olarak dağıtmalarını söylemesine rağmen, şirketler ham madde kıtlığını öne sürerek kapılarını kapatmaya devam ediyorlar.
La Ley de Partes Iguales obliga a empresas a abastecer... LEY DE PARTES IGUALES NOTICIA DE ÚLTIMA HORA... a clientes por igual y los negocios siguen cerrando debido a la escasez de materia prima. WESLEY MOUCH
Ya onların kurtulmak için, son nefesleri olduğunu göremezsen, ya da onlara yardım edebileceğin zamanın kısıtlı olduğunu düşünemezsen?
y que pasa si están a punto de respirar su ultimo aliento. y tu no puedes ver más allá de tu propio trasero. el tiempo suficiente para ayudarlos.
- Bana "kese kâğıtlık" dendiğini biliyorum.
Se que todo el mundo me llama cara-manteca.
Kadın kese kâğıtlık olmanın tek güzel yanı gece olduğu zaman erkeklerin gözüne daha güzel gelmem.
Lo único bueno de ser una mujer con cara de manteca es que de hecho les gusto mas a los hombres conforme pasa la noche.
Ben de erkek kese kâğıtlık mıyım?
¿ Soy yo el hombre con cara de manteca?
Ama biz burada kısıtlı zamanla ilgileniyoruz.
Pero no hay mucho tiempo.
Beni kısıtlıyorsun.
- Me estás exprimiendo.
Vaktimiz kısıtlı, Vale.
Jack, estamos en un calendario.
Ayrılmış yollar ve engeller, eteklerini kıvırmak ile durgunluk ve itaatkarlık hissinin yayılması arasında bir karşıtlık yaratır.
Miembros amputados y grilletes juegan un marcado contraste entre frescos uniformes escolares y un penetrante sentido de serena y sumisa calma.
- Politik karşıtlık ya da belki...
Buscar un motivo. La oposición política, quizás o...
Zamanımız kısıtlı millet ve siz hala Şirin Ev Hayvanı Fotoğrafları için şirin bir hayvan fotoğrafı bulamadınız.
Estamos en la fecha de entrega, gente, y ninguno de vosotros ha enviado una foto remotamente mona para Fotos de Mascotas Monas.
Bazı avantajları var ama iş gücünü kısıtlıyor.
Tiene algunas ventajas, pero también socaba la fuerza de trabajo.
Savaşın getirdiği bir yıkım varsa o da yiyecek kıtlığıdır., ve biz daha sago'ya * rastlamadık bile, tapioca'dan * bahsetmiyorum bile.
Una cosa en la que la guerra hace estragos son los productos secos. y nos las apañaremos para localizar algo de sagú, por no mencionar la tapioca.
- Zaman kısıtlı Vega.
El tiempo es oro, Vega.
Şu anda ürün kıtlığı olduğundan, ithal mallar çok tutuluyor.
Con la escasez de comodidades actual, se ha vuelto muy popular importar.
Gary, hareket alanımı kısıtlıyorsun.
Gary, tengo controlados los movimientos de grandes formas.
Ve bildiğiniz gibi, Stalin'in kendisi 1930'lu yıllarda Batı Ukrayna'da yaklaşık 3 milyon insanı kasıtlı olarak açlıktan öldürdü.
El propio Stalin mató de hambre a casi tres millones de personas en Ucrania occidental en los años'30.
Kısıtlı bir kontenjanımız var, ama bu insanların hemen hepsi inanılmaz bir yeteneğe sahipti.
Así que tenemos que rebajarlo. Tenemos estas personas aquí, y pienso que todos son fantásticos.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]