Kıza translate Spanish
19,660 parallel translation
Erkek arkadaşı hakkında kıza soru sormaya gelmiştik ama kızı dayaktan kendinden geçmiş vaziyette bulduk.
Vinimos a interrogar a la chica sobre su novio, la encontramos golpeada e inconsciente.
Ajanının kıza silah çekmesini emerederek mi?
¿ Ordenándole a una agente que le apuntara con su arma?
- Ben bu kıza abayı yaktım.
Te lo digo, estoy enamorado.
Ya bu kıza yardım edersin ya da bu küçük video kaydı eyalet ruhsat komitesindeki, Trent, Dr. Gursky'e ve bütün üvey babalarımıza gider.
Ayuda a esta chica, o este video llegará a la Junta Estatal de Examinadores, a Trent, al doctor Gursky y a todos nuestros padrastros.
Kız kıza sohbet.
Sí, claro, un poco de charla de chicas. Sí, me encanta.
Yeni kıza hava mı atıyorsun?
¿ Qué, presumes ante la nueva chica?
- Ben kıza göz kulak olurum.
Yo cuidaré de la chica.
İstersen Bloomington Lisesinde kendini hademe dolabına kilitleyip arkadaşlarının katledilişini dinlemek zorunda kalan o kıza soralım.
¿ Por qué no preguntarle a la niña aterrada que se encerró en un clóset de la Secundaria Bloomington y fue obligada a escuchar cómo masacraban a sus compañeros?
Job'a olan borcun, bu kıza olandan fazla.
Me parece que le debes a Job mucho más que a esa chica.
Kız kıza bir öğlen yemeği yiyebiliriz!
Podríamos hacer un almuerzo vegetariano.
Kıza teşekkür et.
Agradece a la chica.
Tahvilleri kızı saklaması veya kıza yardımcı olması için vermiş.
Debió darle esos bonos por esconderla o por ayudarla de algún otro modo.
Bir uyuşturucu satıcısıyla birlikte olacak bir kıza benzemiyorsun.
No eres el tipo de chica que sale con un traficante.
Üniversitede bir kıza tecavüz etmiş.
Violó a una chica en la universidad.
Kıza karşı çok ilgiliyim ve birbirimize mükemmel uyuyoruz ama şu aptal sıkıcı erkek arkadaşı işin içinde olduğu sürece yapacak hiçbir şeyim kalmıyor.
Me gusta mucho esa chica y somos perfectos el uno para el otro, pero si su estúpido y aburrido novio sigue en escena no hay nada que pueda hacer.
Kıza benzemiyordu bile.
Ni siquiera parecía una niña.
Bu kıza çıkış veriyoruz, tamam mı?
Vamos a despedir a la chica, ¿ cierto?
Durdurup kıza yakınlaştırın.
Haga una pausa y haga zoom sobre ella.
Suggs 13 yaşında bir kıza tecavüz etti. Tahmin edersin ki, birisinin kızına.
El Sr. Suggs violó a una niña de 13 años, la cual, como puedes imaginar, es la hija de alguien.
Biraz takıl, eğlen, hem bir kaç kıza kolej parası için yardım etmiş olursun. Herkes kazanmış olur.
Consigue unas, cinco, mete a varias chicas a la universidad, todos ganan.
Fırtına bizi sizin kıyınıza fırlattı.
Una tormenta nos arrojó a tus costas.
Kaynaklarımıza ekleyeceğimiz bir şey. Kıymetli cevherler Nassau'daki İngiliz kuvvetlerini bozguna uğratmanın anahtarı olabilir.
Puedo añadir a nuestro conjunto de bienes un alijo que podría ser la clave para derrotar a las fuerzas británicas en Nassau.
Kızım ihtiyacınız olanı almanıza yardımcı olacaktır. Lakin bir şey daha var.
Ella te ayudará a conseguir lo que necesitas, pero una cosa más.
Bir hafta, aşağı yukarı. Vali'nin ordusunun kıyılarımıza ulaşmasından evvel.
Una semana, aproximadamente, antes de que las fuerzas del gobernador lleguen aquí.
Beni inandırmanıza ihtiyacım yok kızlar.
No necesito que me convenzáis, hermanas.
- Çağrınıza karşılık veriyorum!
- ¡ Sí! ¡ Acato tu orden! - ¡ No!
Kızınıza aşığım dostlarım.
- Amo a su hija, amigos.
Polisi çağırdık ve onunla konuştular. Geçen hafta, sarhoş oldu ve arabamıza hasar verdi.
La policía llegó para hablar con él y la semana pasada, borracho, dañó nuestro coche.
Sonra kendimizi birbirimizin kollarına bırakarak, ortaklarımıza güvenmeye başladık.
Y entonces se tiran en los brazos del otro, y hacen ejercicios de confianza con todos los fiscales...
Bütün cinayetler için olay yerinde olmadığınıza dair tanık var.
Tiene coartadas para todos los asesinatos.
Scooter'ınıza saygısızlık etmek istemem ama Amerika'da da gayet iyi Scooter'lar yapıyoruz.
Con todo el respeto a tu scooter, ahora se hacen algunas muy buenas aquí en América.
Onayı almamıza şu kadarcık kaldı!
¡ Estamos a centímetros conseguirlo!
Bu şehir balık gibi içinizi temizleyip iç organlarınızı gırtlağınıza tıktığında gelip bana zırlamayın.
Cuando esta ciudad te destripe como a una trucha y te ahorque con tus entrañas, no vengas a mí lloriqueando.
Ayrıca bilin diye söylüyorum bence artık hepimiz unutmamıza imkân olmayacak derecede iyi anladık Endonezya'nın Asya Kıtası'nda konumlanmış bir cumhuriyet olduğunu.
Y para que sepa, creo que a esta altura, todos sabemos y sin riesgo a olvidarnos que Indonesia es una república que se encuentra en el continente de Asia.
Sen ve Kardeşlik'in benim harekatlarımı yönetecektiniz ben de kârınızın bir kısmı karşılığında sizinkileri sağlamanıza izin verecektim.
Usted y su Hermandad se encargan de mis operaciones y yo permito que mantengan una parte de sus beneficios.
DNA'mızla oynadıklarını, DNA'mıza ekledikleri bir şeyle bağışıklık sistemimizi çökerttiklerini söylüyorsun.
¿ Dice usted que manipulan nuestro ADN que pueden colapsar nuestro sistema inmunológico añadiendo algo a nuestro ADN?
Ama artık bunu halkımıza açık hale getirdin ve bana başka bir şans bırakmadın.
Pero ahora lo has hecho público y me has dejado sin opciones.
Sen de iyi bir genç kıza benziyorsun.
Y tú pareces una buena muchacha.
Heyecan verici bir dalgaya kapıldığının farkındaydı. Ama bunların çabucak bitebileceğini ve Uzay Yolu'ndan önceki maddi sıkıntılarımıza dönebileceğimizi de gayet iyi biliyordu.
Sabía que era su momento, y era muy emocionante, pero también sabía que podía acabarse en un parpadeo, y que podíamos volver a los problemas económicos que sufríamos antes de Viaje a las Estrellas.
Şimdi de kıza mesaj atmak istiyor.
¿ Qué dice el mensaje?
Ağzımız sonuna kadar açık şekilde gırtlağımıza kadar boka battığımızı gösterir asıl.
Lo que indica que estamos hasta el cuello en la mierda y con la boca bien abierta.
parçalanabilir ama on tane dal bir aradayken kırılmaz eğer dördümüz yeniden birleşirsek batıya gideriz ve yazıtları aldığımıza emin oluruz o burada değil
Rota y sin esfuerzo mientras que diez ramas son irrompibles juntas. Si los cuatro estamos unidos y enlazados llegaremos a Occidente y sin duda obtendremos la escritura. Él no está aquí
Seni ailedenmişsin gibi aramıza aldık.
Y te aceptamos como si fueras de la familia.
Kızlar, yatağınıza girin.
Chicas, váyanse a la cama. Ella está bien.
Sıkıldığımda eski fotoğraflarımıza bakıyorum.
Revisó nuestras fotos cuando estoy aburrida.
İçiyordunuz ve eşiniz Magda ve küçük kızınız Esme'den ayrılmanıza neden olan bir kavga yaşadınız.
Su bebedera y peleas habían resultado en una separación de su esposa, Magda, y de su propia hijita, Esme.
Onları çıkarmak için altı kişi daha aldık yanımıza.
Tomó otra media docena de hombres para sacarlos.
Ağzımıza sıçmasına rağmen, adamlık edip destek çıkacağız.
Y aunque nos haya dicho todas esas cosas horrendas lo olvidamos y lo apoyamos. Sí.
Demek istediğim, şu kapıdan içeri sizden daha genç ve güzel yeni bir grup fahişe girip de kıçınıza tekme vurulmadan önce 2 bilemedin 3 seneniz var.
Quiero llegar a que les quedan dos, quizá tres años más de prostituirse antes de que entre una camada de putas más jóvenes y bonitas por la puerta principal.
Hamdı, sertti beni ne kadar batık olsa da sizin dünyanıza yaşantınıza aldı götürdü.
Era crudo, pesado. Me conectó con su mundo... sus experiencias, por dañadas que sean.
Çıkışı bulmamıza yardım eder misin?
¿ Puedes ayudarnos a salir de aquí?