Kızınız translate Spanish
133,467 parallel translation
Kızınız öyle bir eğitimle ne yapacak? Dikiş arkadaşlarıyla sohbet mi edecek?
¿ Y qué haría su hija con esa instrucción?
Dünyadaki en mutlu adam olurum tabii kızınızla anal seks yapabilirsem.
Ya tienen... ahora ya tienen agua. Todo el mundo tiene agua.
Ayrıca düşmanla dostça ilişki kurup komplo hazırlarken sadık bir Lucy hayranı gibi davrandığınız doğru değil mi?
¿ No es cierto también que usted ha estado posando como un leal Lucy-ista, mientras fraternizaba y conspiraba con el enemigo en secreto?
Kanla çizilen güney sınırımızın altında tek uğraşları papalık ve kaba kuvvet olan zavallı bi'çareler değil mi?
- ¿ Qué hay en nuestra sangrienta y saciada frontera a parte de un montón de indigentes cuyos únicos pasatiempos son el papismo y la violencia?
Yine Garcia'nın kızıyla mı birliktesin?
¿ Has vuelto con esa García otra vez?
Kışın açlıktan kırılacağız.
En invierno... nos moriremos de hambre.
- Yürüyün! Kaldırın kıçlarınızı!
¡ Movimiento!
- Küçük insancıl savaşını ve bir grup savunmasız kırpıcıyı nasıl katlettiğini duydum.
Y cómo masacraste Un puñado de Clippers indefensos.
Ryder petrol arazilerine düzenlediğin saldırının kuruluş anlaşmasına yapılan bir ihlal olduğuna dair diğer baronları ikna etmeyi başarırsa Çorak Topraklar'daki her kırpıcı duvarlarımızı yıkar geçer.
Si Ryder gestiona Persuadir a los otros barones Que su ataque a los campos petroleros Fue una violación Del tratado de fundación,
Geçen gün kızım Bridget'ın odasındaydım. Yani...
Lo escuché el otro día cuando estaba en la habitación de Bridget... en la habitación de mi hija, así que...
- Terry. Kızın ismini söyle.
Dime cómo se llama.
Çok güzel kızlarımızın ve iyi bir servisimiz olduğunu göreceksiniz.
Creo que veréis que tenemos un buen surtido de chicas y una amplia gama de servicios.
Kızımızın ağzı ne kadar kirliymiş?
¿ Lo guarra que es nuestra chica con la boca?
Kıza bakışı, ve kızın ona bakışı...
La forma que tiene de mirarla, y la forma que tiene ella de mirarle...
Artık sen en ufak bir fikrim yok ve aslında, onlar merak ediyorsanız ne onların çok güzel bir şehirde yapıyoruz.
Ya no tienen ni remota idea de quiénes sois y, de hecho, se están preguntando qué estáis haciendo en su muy bonita ciudad.
Görünüşe göre Lord Sutcliffe'ın kayıp varisi kız olamazmış.
el hace mucho desaparecido heredero de Lord Sutcliffe no puede ser una chica.
Bağımsız olmanın ve kendi sorumluluğunu almanın zamanı geldi artık.
Es hora de que aprendas a ser independiente y te hagas responsable de ti mismo.
Azınlık tanımınız nedir, Yüzbaşı?
¿ Cuál es su definición de marginal, capitán?
Alıntı yapıyorum mucizelerin sebebini aramak isteyen, filozof olarak doğa olaylarını sebebini anlamaya çalışan ve onlara ahmaklar gibi baka kalmak istemeyenler kısa sürede dine saygısız ve kafir olarak görülür.
Y cito, "Aquellos que desean buscar la causa de los milagros y entender las cosas de la naturaleza como filósofos, y no mirarlos con asombro como tontos, pronto se consideran heréticos e impíos..."
En iyi kısmı şurası. Sen dalganın yanında yani benim yanımda ışık hızıyla ilerlerken ben zamanda donmuş gibi görünüyorum.
Pero esta es la mejor parte, cuando tú te encuentras viajando a la velocidad de la luz junto a la onda, yo pareciera
Bana göre biraz fazla Fransız ama haklıymışsın. Sadelikle karmaşık duygular uyandırma kabiliyeti olağanüstü.
Demasiado francés para mí, pero tenías razón, su habilidad de evocar emociones complejas con gran simplicidad es muy notable.
Çarkın hızını değiştirmeye çalışmak yerine iletkeni kısaltsana. Onu nasıl yapacağız peki?
Entonces, ¿ por qué no acortar la longitud del conductor en lugar de intentar cambiar la velocidad del rotor?
Kırk beş dakikanın ardından zımba gibi ayaktayım.
45 minutos y salgo hecho un colegial.
- Aksi takdirde bir sıkımlık canınız var.
Solo debemos tirar la cadena. Muy bien, me has atrapado.
Yoğu psikoterapi uygularız 2 yıl boyunca haftada 5 gün. Duvarlarını yıkıp sınırlarını aşarız. Ya da bana ne bok yemeye çalıştığını direkt söylersin.
Hacemos intensas sesiones de psicoterapia por dos años, cinco veces a la semana derrumbamos tus muros, racionalizaciones y defensas o puedes decirme qué mierda pasa.
Annen, kız kardeşin ve ben İtalya'ya taşınıyoruz.
Tu madre, hermana y yo nos mudaremos a Italia.
Hasardan en ufak pişmanlık duysaydı göz ardı etmeye istekli olabilirdim ama o aptal, hatanın benim talimatımda olduğunu iddia edecek kadar arsız!
Si estuviera al menos afligido por el daño, yo estaría dispuesto a pasarlo por alto, pero el insolente tiene el descaro de decir que fue culpa de mi instrucción.
Senin gibi sınırsız potansiyele sahip bir öğrenciye sık rastlamıyorum ama ne yazık ki tuhaflıkların konusunda bütün profesörlerin benim kadar sabırlı değil. Anlamıyorum.
No muy seguido me cruzo con estudiantes con su infinito potencial, pero tengo que decir que no todos los profesores comparten mi paciencia con sus excentricidades.
Bu eski moda kadınlık kavramlarının kızımızı aşağı çekmesine izin vermeyeceğim.
Esto la arruinará.
Sevgili Maja artık senin olduğu kadar kızlarımızın da kardeşi. Şimdi de bize Bay Besso'yu getirdin.
La querida Maja es como una hermana para nuestras hijas como lo es para ti.
Üçüncü bir kız kardeş var. Onun yanında olmaktan keyif alırdın. Pazarda eş aramıyorum.
Debiste acompañarnos, hay una tercera hermana, habrías disfrutado su compañía.
Bu kızın burada ne işi var?
¿ Qué hace esta niña en la clase?
Canınız sıkılırsa lütfen bana yazıp neden gitmeyi tercih ettiğinizi benimle paylaşın.
Si se encuentra aburrida, por favor escríbame y dígame por qué eligió irse.
Ve gerçekten, bu sohbet kırıntısına devam edeceğime binlerce sene, hiç durmaksızın âdet görmeyi yeğlerim.
Y preferirà a tener mi perà odo durante mil aà ± os sin parar que seguir esta parte de la conversacià ³ n.
Evet, çoğu kızın söylediği de bu.
SÃ , eso es lo que todas las chicas dicen.
Şimdi bir devi gıdıklarmış gibi parmaklarınızı oynatın. Koltuk altı kıllı bir devin.
Muevas sus dedos como si le hicieran cosquillas a un gigante que tiene pelo en las axilas.
Kızın olacağı için bunu yaptım. Gerçi erkekler de faydalanabilir, değil mi?
Pensà © en eso ya que serà ¡ una nià ± a, aunque los chicos tambià © n pueden sacarle provecho,  ¿ cierto?
Ancak ne yazık ki bu, anne babanız arasında gerilime yol açıyor.
Pero lo malo es que eso crea una tensià ³ n entre ellos.
Annenizse bu yüzden ona kızıyor çünkü o da çalışıyor.
Y su mamà ¡ està ¡ frustrada por eso porque ella tambià © n trabaja.
Bana kızdınız mı?
 ¿ Està ¡ enojada conmigo?
Sonunda benden ve kız kardeşimden, hangisiyle daha çok vakit geçirmek istediğimizi seçmemizi istediler.
Finalmente, me preguntaron a mà y a mi hermana con quià © n querà amos pasar mà ¡ s tiempo.
Maddi sorunlarınız varsa niye böyle savurganca tatillere çıkıyorsunuz?
Si hay tanta presión de dinero, ¿ por qué tomar unas vacaciones tan costosas?
Hep çok bağımsızdın kızım. Çok güçlüydün.
Siempre fuiste tan independiente, Miza, tan fuerte.
– Kızın gerçeklerle yüzleşmesi gerek.
Ella tiene que enfrentar la verdad, Albert.
Pekâlâ Bay Parker, eminim kızınıza ne kadar değer verdiğimi biliyorsunuz.
- Hola, Josh.
Kızımın ağzını çükün düşene kadar sikmek üzeresin.
No te preocupes, no estarán allí, ¿ sí? - Vamos. Di que te apuntas.
- Evet, ve çok eğlendik anne. Çünkü o estetik sanatın ve büyük bir hukuk firmasına ortak olan bir kız evlat sahibi olmanın değerini biliyor.
Sí, y nos lo hemos pasado en grande, mamá, porque aprecia cosas como el buen arte y tener una hija a la que han hecho socia de un gran bufete.
Birçok insanı hayal kırıklığına uğratırsınız.
Imagino que decepcionaría a mucha gente.
Hayal kırıklığına uğramakta haklısınız efendim.
Tiene toda la razón al estar decepcionado, señor.
O zaman sen açıkla! Ne diye kızımızı boğmaya çalışasın ki?
Entonces, explícamelo. ¿ Por qué rayos intentarías estrangular a nuestra hija?
Kocan yani... Ellerin küçük kızının boynunu sarmışken.
Tu esposo, mientras tenías las manos alrededor de la garganta de tu pequeña.