Kışş translate Spanish
3,764 parallel translation
Kızarmışsın.
¡ Tú también!
Pantolonun paçalarını kıvırmışsın.
Tus pantalones están enrollados.
Kıyafetlerinle yatağın üzerinde uyuyakalmışsın.
Te fuiste a la cama con toda la ropa puesta.
Aynı zamanda kızınızın cesedini teşhis etmek zorunda kalmışsınız. Bundan ötürü özür dilerim.
También vi que tuvo que identificar el cuerpo de su hija y lamento que tuviera que hacerlo.
Kız gibi giyinen kardeşini kurtarmışsın.
Rescataste a su hermana travesti.
Belli ki o konuda çok sağlam yaratıcılık eğitimi almışsın, bana çok gerçekçi geldi.
Es evidente que te tomaste una enorme licencia creativa con eso pero yo lo sentí real.
Arkadaşlık üzerine yazmışsın.
Esto está lleno de amistad.
Pekala, görünüşe göre burada biraz karışıklık yaşamışsınız.
Entonces, parece que hicisteis algo muy duro con el problema, en aquí.
Kızımla çoktan tanışmışsınız bile.
Veo que ya conoce a mi hija.
Kızarmışsın. Bağırıyor muydun?
Estas colorada. ¿ Estuviste gritando?
Adli tıp kurumu üyeliğin,... altı yıllık saha tecrüben,... psikoloji diploman var ; suç bilimi dalında doktora yapmışsın.
Tiene una beca de investigación en ciencias forenses seis años en el cuerpo policial un grado en psicología y un doctorado en criminología.
- Kapıyı açık bırakmışsın.
- Dejaste la puerta abierta.
Umarım kızmamışsınızdır.
Espero que no le moleste.
Beni buraya çağırmıssın gibi yapmaktan çok yorulmadık mı?
¿ Hemos agotado las razones que puedes fingir que me llamaste?
Burası ıssız, çorak ve kayalık dağlardan ibaret bir şehir.
Es aislado, pobre, un pueblo de montaña rocosa.
33 ayı aşkın bir süre, çok ama çok çok sık gelen bir bağışçıymışsınız.
En el transcurso de 33 meses, usted era un donante muy, muy frecuente.
693 kez bağışta bulunmuşsunuz buna karşılık olarakta toplamda $ 24,255 gibi bir ücret almışsınız.
Usted ha donado 693 veces a cambio de que que recibió la suma de 24.255 mil dólares.
Bu ıssızlık içinde kaybolmuşlar.
Están perdidos en el desierto.
Aldırışsızlık Japonya'yı çökertecek.
La indiferencia producirá el hundimiento de Japón.
Ah... Şu gayet açık ki, Sen aklını kaçırmışsın..
Claramente, estas loca.
Annenin seni terk etmesinden hemen sonra gördüğün her kızı sikmeye başlamışsın.
Vaya, qué corto recorrido desde que tu madre te dejó hasta que te tires a todas las chicas que ves.
Sana iyi gelmeyeceğimizi tabii ki biliyorsun ama taze pişmiş muhteşemliğin kokusunu aldın mı, bir de bakmışsın, yatağında kırıntılar içinde ağlıyorsun.
Seguro que sabes que no somos buenos para ti, pero un olorcillo de nuestros bienes recién cocinados, y lo siguiente que recuerdas es que estás en la cama, cubierta de migas, llorando.
Başına büyük bir sıkıntı almışsın.
Acabas de llegar y ya estás en un lío.
Karınla benim aramda sıkışıp kalmışsın.
Estás atrapado entre las dos.
Ne yazık ki odaklayamamışsın ve çok karanlık.
Lamentablemente están fuera de foco y muy oscuras.
Biz insan avcılarını hemen hemen ele geçirilmeyecek gibi tasarladık fakat bunu kurtararak iyi iş çıkarmışsın.
A encontrar el punto debil de estas cosas. Diseñamos a los Manhunters para ser virtualmente invunerables, Pero hiciste bien en salvar a este.
- aşık olmamışsındır.
- con la Luz.
Bu kızı arabanıza almamışsınız.
Usted le negó un aventón a esta chica.
- Çok kızmışsınız sanırım.
Se oyó enfadada.
Burası beyazımsı kaya çıkıntılarıyla çevrelenmiş ıssız bir çiftlik evi.
Es una granja aislada, rodeada por amontonamientos de piedra blanca.
Bir kız bileziği takmışsın.
Tienes el brasalente de una chica puesto
Kesinlikle bana kızmışsın gibi duruyor.
Eso suena como si estuvieras enfadado conmigo.
Cildimiz kırışsın istemiyoruz.
no queremos tener arruguitas alcoholicas
Hesaplarınızı kontrol ettik,... iki gün önce, kendisine 2.000 dolarlık bir çek yazmışsınız.
Revisamos sus registros bancarios, y le extendió un cheque... hace solo dos días por $ 2.000.
Sağlam puan yapmışsın doğrusu ufaklık.
Estás acumulando un buen montón de dígitos, hombrecito.
Doğru yapmışsın, çünkü tamamen saçmalık.
Tal como se supone ya que es malditamente ridículo.
Tuvalete gidiyorsun, geldiğinde bir bakmışsın anayasaya kırk madde sokmuşlar.
Vas al baño y le agregan disimuladamente 40 artículos nuevos a la constitución.
Görünüşe bakılırsa, "varsayılan" kısmını eksik bırakmışsınız.
Parece que se olvidó de decir "supuestamente".
Bana kızmışsın. Anlıyorum. Tamamen anlıyorum.
Estás enojado conmigo.
- Bana kızmışsın.
- Estás enojado conmigo.
Çok darbe de almışsındır heralde. Kemiğin kırılmıştır.
Probablemente me golpeé por ahí bastante.
Çenesini kırmışsın.
Le rompiste la mandíbula.
Muhtemelen birkaç kalp de kırmışsındır.
Probablemente rompiste algunos corazones.
Kapana kısmışsın, değil mi?
Estás atrapado. ¿ Verdad?
Liderliğin bedelinin büyük bir sorumluluk olduğunu artık anlamışsındır.
Ahora ves el precio del liderazgo... responsabilidad.
Kaçışları sırasında kahramanlarımız, Dış Halka'daki Afabar gezegenine düştüler ve kendilerini Void denilen garip ıssız yerde sıkışmış şekilde buldular.
Durante el escape, nuestros héroes se estrellan en el planeta Abafar del Borde Exterior y se encuentran varados en extraño páramo llamado El Vacío.
Sanki 50 olduğunuz zaman artık ölüme adaymışsınız gibi.
Es... Como que en cuanto tienes 50 años, eres un candidato.
- Belli ki hiç izci kız olmamışsınız.
Evidentemente, usted nunca estuvo en las chicas scouts.
Her şeyi baştan yazıp, işi kızıştırmışsın.
Eso es todo.
Dışarıdan bakıldığında, kendi kıçını kurtarmaya çalışmışsın gibi görünüyor.
Entiendes que esto parece como si te estuvieras cubriendo, ¿ no?
Ve geçen gece onu görmek için kılık değiştirip güvenliği geçecek kadar kararlıymışsınız.
Y estaba tan determinada a verlo esa noche... que cambió su apariencia para poder burlar la seguridad.