Lagos translate Spanish
693 parallel translation
Her yer göller ve akarsularla, balık ve av hayvanları ile dolu.
Hay lagos y arroyos por todas partes. ¿ Pescado y caza?
Cinco Lagos'a hoş geldin, Albay sevgilim.
Bienvenido abordo del Cinco Lagos, querido Coronel.
Chicago, St. Louis, Cincinnati, Tüm Büyük Göl kırsalı demiryolu nakliyatına başlıyor.
Chicago, San Louis, Cincinnati, toda la zona de los Grandes Lagos está comenzando a enviar su mercancía al este por ferrocarril...
Geçen yaz göller turu yaptık.
Hemos estado en la región de los lagos.
Kaplanlar ağaçların altında uyur. Filler kendilerini gölde serinletir.
Los tigres duermen bajo los árboles y los elefantes se refrescan en los lagos.
- Belki göller bölgesine.
- He pensado en ir a los Lagos.
District Gölü'nü bilirsin.
Tú conoces el distrito de Ios lagos.
Nehirleri, gölleri ve dağları ile küçük şirin bir kasabadır.
Era una ciudad muy bonita. Ríos, lagos, montañas.
Şey... Söz konusu hangi göl acaba?
Y bien, ¿ qué es esto sobre los lagos?
Koloni bağlantısı iyi, Mısırdaki piramitler iyi, Taç Mahal iyi.
Los lagos están bien. El crepúsculo sobre las pirámides están bien. El Taj Mahal está bien.
Şehir dışında birkaç tane romantik göl var.
Hay un par de lagos románticos a las afueras.
Dalgalı saçlı, keman kaşlı kadife tenli...
¿ Pelo como el viento, ojos como lagos cristalinos... piel de terciopelo?
Orada resmen kumdan göller ve nehirler vardır.
Toda esa arena con los ríos y lagos que no son reales.
İtalyan göller bölgesine.
A los lagos italianos.
Göller bölgesinde geceleri hava soğuk olur.
En los lagos por la noche hace fresco.
Beş Büyük Göl'ün isimlerini söyle.
Dime los cinco grandes lagos.
Bazen o kadar soğuk olur ki göller ve nehirler donar ve suları o kadar sertleşir ki üzerinde bile yürünebilir.
A veces es tan frío que los lagos y ríos se congelan y el agua se pone tan dura que se puede caminar en ella.
Belki göl kıyısında.
Quizás en los lagos.
Neden dönüp sıcak su gölüne iniş yapıp beklemiyoruz?
¿ Por qué no volvemos a los lagos de agua caliente y simplemente bajamos?
Ophir şehri Sahra'da bir yerde çölün ormanlarla kaplı, göller ve nehirlerle parıldadığı zamanlarda kuruldu.
La ciudad de Ophir floreció en cierto lugar del Sáhara, cuando en el desierto había bosques, lagos y ríos.
Görüyor musun, işte gölün etrafındaki o park.
¿ Ve el parque con los lagos?
Küçük bir kızken, kayıklardan göllere düştüğüm olurdu.
Me caí en lagos desde botes cuando era niña.
Göller ve havuzlar kararıp kurumuş.
Los lagos y los charcos se volvieron negros y estancados.
- Evet, Lagos'tan.
- Sí, de Lagos.
Erie Kanalı, Albany'nin yukarılarında Hudson nehrinden ayrılacak ve hiçbir engelle karşılaşmadan Kanada sınırındaki "Beş Göl" e ulaşacaktı.
El canal Erie salía del río Hudson, sobre Albany y se dirigía directamente a los Grandes Lagos.
Kanla kazanılmış toprakları araştırmak ve inşa etmek için duydukları heyecanla bir zamanlar ateşten çöl iken göl haline geldi.
De la tierra regada con su sangre de su afán de búsqueda y construcción surgieron lagos del desierto ardiente.
Burada 120 göl var.
Hay 120 lagos por aquí.
İsviçre'de ve İskoçya'da bazı göller vardır. Ve bunlar Denizin Gözleri olarak adnlandırılır.
Hay ciertos lagos en la Suiza y otros en Escocia que son llamados los "ojos del mar".
Somonlar gibi, deniz canavarları, çiftleşmek için uzun bir uğraşa mahkumdur.
Como lo hacen los salmones, estos monstruos marinos, como los llaman regresan a los lagos para procrear.
Dağlara, göl kenarlarına ve plajlara hareket devam ediyor.
Continúa el éxodo a las montañas, los lagos y las playas.
Burada da görüldüğü gibi, göllerle çevrili.
Como veis, está rodeado de lagos.
Gölde bir sürü ilginç yaratık bulunuyor.
Los lagos están habitados por extrañas criaturas.
Ağaçlar, göller, dağlar, daha önce gördün.
Árboles, lagos, los has visto antes.
Bu sular, orta afrika göllerinden gelip ki 6400 km yol kat edip Mısır'ı yeşile çeviriyordu.
Éstas son las aguas que vienen de los lagos de África Central y que han fluido 6.400 km para enverdecer Egipto.
Ve Rocky Dağları, tepeleri kar, etekleri orman kaplı ve göller ve...
Y las Rocosas, cubiertas de nieve y repletas de bosques y muchos lagos y...
İki göz iki küçük, kahverengi göl.
Hay dos ojos... dos lagos pequeños color marrón.
İki küçük, kahverengi-yeşil göl.
Dos pequeños lagos color marrón verde.
" Bu bölge, antik bir göl yatağıdır,... Geçmişi 510 milyon yıl öncesine uzanır.
" Ésta es un área de yacimientos de antiguos lagos, depositados hace entre 5 y 10 millones de años.
Almanların geçebilecekleri tek yer iki göl arasındaki tepe.
Los alemanes sólo tienen un camino : Entre estos lagos, por la cordillera.
O göllerin kenarında dinlenme yerleri de yapılıyor.
Y esos lagos proporcionan esparcimiento a mucha gente.
Tea, çam kokulu altın saçları, ve Finlandiya ormanları derinliğinde, kobalt rengi gözleriyle tam bir "Karelian" tanrıçası.
Taya es una diosa. Su cabello dorado huele a pino. Sus ojos son lagos de los bosques de Finlandia.
Finlandiya ormanları derinliğinde kobalt rengi gözleri olan kişi.
La de los ojos color cobalto, que son lagos de los bosques de Finlandia.
Bugün, Finlandiya karla kaplı toprakları üzerinde vahşice saldıran düşmana karşı savaşıyor.
Finlandia hoy, entre la nieve y sus lagos helados esta luchando contra las fuerzas de una violencia sin escrúpulos del mismo modo que lo hacemos nosotros
'Ve böylece ulaşacaksın'Gottardo'nun en yüksek tepelerine'ebedi göllerin parladığı yere.
Y así vos subiréis hasta las altas cumbres del Gotthard, donde refulgen lagos eternos... que se llenan con las aguas caídas del cielo,
Orada çeşme, ırmak, göl yok mu? Yok.
- ¿ Allá no hay fuentes, ríos o lagos?
Nehirler ve ağaçlar görüyorum. Göller, dağlar, vadiler.
Comandante, he visto ríos, lagos, montañas y valles.
Güzelim gölleri görebilirsiniz
Vean los encantadores lagos.
Eh, burada birçok göl var efendim.
Bueno, tenemos muchos lagos por aquí, señor.
İnsanlar çok nazik.
- Siempre había querido ver los lagos suizos por la noche.
Çoğunlukla kuzey kısmı.
Por los lagos.
- Evet.
- ¿ Los lagos?