Lakabım translate Spanish
385 parallel translation
Lakabım değil.
No es un mote.
Lakabım "Hızır Ezra."
"El siempre oportuno Ezra." Así me llaman.
Benim lakabım, Yargıç.
Es una especie de apodo.
Beni böyle çağrırlar, lakabım bu. " Sanırım...
Me llaman así.
Fransız Direnişi'ndeki lakabım buydu.
Era mi seudónimo en la resistencia francesa.
- Benin lakabım "stil" dir. - Stil, mitil, ayrıcada iğrençsin.
- Tambien soy conocido por "Stilé" - ¡ Stilé ó merdé... que apestas!
Benim lakabım neydi biliyor musun?
¿ Sabés cómo me llamaban a mi?
Böylece Yedi Güzeller benim lakabım oldu.
Asi fue como pasó A ser mi nombre, ¿ entendés?
Benim zaten bir sürü lakabım var.
A mí me llaman de diferentes formas :
İlk lakabım Göz değildi.
No siempre me han llamado "El Ojo".
Lakabımı o taktı bana.
Él me dio mi apodo.
Söylediğim gibi Normie, Koç lakabımı bana Barry taktı.
Como iba diciendo, Barry me dio mi apodo, entrenador.
Okuldaki lakabımı neydi, biliyor musunuz?
¿ Sabes lo que la escuela era mi apodo?
Lakabım Süslü Dan'di.
Mi apodo era "Fancy Dan".
- Evet, palyaço. Lakabım bu.
¡ Ja, Payaso...!
- Hayır, bu benim lakabım.
- No, es mi nombre clave.
Bence bir lakabım olsa iyi olur.
Creo que sí.
Annie bunun benim yeni lakabım olduğunu söylüyor.
Annie dice que es mi nuevo apodo.
Lakabım Şehir Avcısı suçlarla savaşırım.
City Hunter es mi apodo luchar contra el crimen mi negocio
Hey, lakabımı hatırlıyor musun?
Oye, ¿ recuerdas mi apodo?
Benim lakabım olacağı şüphesiz.
Sin dudas... se convertirá en mi epitafio.
Lakabım arkadaşlarım için.
Mi mote es para mis amigos.
Buramdaki diş gibi, beş parmağıma da üzerinde lakabım yazılı olan... -... altın yüzük takacağım.
Como ese diente y una sortija de cinco dedos con mi mote grabado.
İstediğini dövebilirsin, Dr. "lakabımı çalan", sadece bana sarılma.
Diga todo lo que quieras, Dr. Skip To My Lou, pero no me abrace.
- Yine de lakabım üzerinde çalışıyorum.
- Estoy trabajando en un apodo, sin embargo.
İnternetteki lakabım siber eşkiyası'dır.
En Internet, mi nombre es Cyberthug.
Benim lakabım, Kanlı Joxer.
Mi sobrenombre es "Sangriento Joxer."
Allie. Lakabım Allie idi. Allie?
Mi apodo es Ally.
Lakabım seni yanıltmasın.
Que mi sobrenombre no te engañe.
En azından benim lakabım hiç Oompa Loompa olmadı, tamammı?
Por lo menos mi apodo nunca fue Oompa Loompa.
Bu lakabın o fırtınayla bir ilgisi var mıydı?
Tuvo algo que ver ese mote con el tifón?
Çekiçler. Çekiçler, hangi İngiliz futbol takımının lakabıdır?
Los Martillos, ¿ de qué equipo de fútbol es el sobrenombre?
- Lakabın mı?
- ¿ Es su seudónimo?
Bir lakabın var mı?
¿ Tienes apodo?
Peki, Petar'a, Zvonko'yu anlat. Neydi lakabı, Hiroşima mı?
Cuéntale a Petar de Zvonko, ¿ cómo le llamaban?
Prens Andronnikov, lakabı "Tahtakurusu-Prens", "Dilenci".
M. Andronnikov, principe, apodado "el chinche" y "el mendigo"
Çekiçler hangi İngiliz futbol takımının lakabıdır?
"Los Hammers" es el sobrenombre de que equipo de fútbol inglés?
Evet, sanırım maymun lakabı hoşuma gitti.
Sí, me gusta eso. Ape.
- Benimkinin lakabı mı?
- ¿ Mi apodo?
- Ama lakabın Kiraz mı?
- Pero ¿ su apodo es Cherry?
Aslında, haklı sayılırsın Larry çünkü hiç birinci sınıf uçmadığım için bana o lakabı verdiğini düşünmüştüm.
Ya sabes, probablemente tengas razón, Larry. Siempre pensé que me dio el nombre porque nunca voló en primera clase.
lakabın mı yoksa?
¿ Cuál es tu verdadero nombre?
- Hayır, sanırım onun lakabı "Ayışığı".
- Creo que su apodo era "Moonlight".
Senin lakabın : "aptal" mı?
Entonces roba desde niño.
Çılgın bir bilimadamına benzer. Ona Zépherin lakabını taktım. Zépherin odasını öyle dağıtmış ki temizlikçi kadının süpürebileceği yalnızca 1 metrekare alan kalmış.
Yo lo llamo Zépherin, como el tipo qué era tan desordenado que en su cuarto sólo había un metro cuadrado libre y ese era el único lugar que le permitía limpiar a su mucama.
Bir lakabın filan var mı?
¿ Tienes un apodo?
Senin lakabın var mıydı Ted?
¿ Y tú tenías un apodo, Ted?
Bir lakabın var mı?
¿ Tienes algún apodo?
Bu birinin lakabı mı?
¿ Es el apodo de alguien?
Katliam Çavuş lakabını taktığımız bölük çavuşumuz gördüğüm en sert ve acımasız eğitim çavuşuydu ve her sabah çoraplarını yıkardı.
Y el sargento de nuestro escuadrón, a quien solíamos llamar "Sargento Masacre"... era la autoridad más malvada y ruda que hubiéramos visto... y él solía lavar sus calcetines cada mañana.
Yeni bir örnek olarak vereceğim kişi, zamanında bir amigo takımının kaptanıymış. Ama beni ilgilendiren, ona en son takılan erkek-yiyen lakabı oldu.
"Quisiera nominar para la deidad a la porrista, a la colegiala... y a la come-hombres, la última es de la cual me concierne hoy."