Layık translate Spanish
3,210 parallel translation
Küresel konumlandırmaya bile layık değil.
No es digna de tener un posicionamiento global.
Tahta layık hakiki bir sanatçı yüreği var.
Una verdadera alma artística en el trono.
Saraya layık değil miyiz? İçeri girsenize.
- ¿ Ya no somos buenos para la corte?
Birkaç yere telefon edip bir gaziye layık bir iş ayarlayabilirim.
Puedo hacer algunas llamadas y conseguirte algo digno de un veterano.
Hatırlıyor musun? Bu erkekler it dalaşına layık değil mi?
Estos se están metiendo en una pelea de perros.
- Sadece hor görmeme layık biri gibi. - Mike!
- Usted merecerán mi desprecio.
Yeteneklerinize layık bir kitabe ".
Un epitafio digno de sus dones. "
Savunmaya layık yapan budur.
Por eso merece la pena defenderlo.
Tüm sorunların kaynağı güvensizlik insanın ne pahasına olursa olsun buna layık olduğunun ispatlama çabası.
La raíz de todos los problemas es la inseguridad. La búsqueda del hombre para probar que es digno, sin importar el costo. "
Sen ona layık değilsin.
No eres digno de este uniforme.
Oysa hep, sana layık olmadığımı düşünmüştüm.
Y todo este tiempo, creí que eras buena para mí.
Ben bir iyilikseverim. , hemde tam size layık.
Yo soy un gobernante benevolente, que sabe entretener y soy digno de tu mano.
Siz yeryüzündeki tüm şehirlerin kraliçesi Konstantinopolis'in evlatları biliyorum ki, o gün geldiğinde, hepiniz Aziz Theodor'a layık savaşçılar olacak ve yeni bir destan yazacaksınız.
Ustedes Los hijos de Constantinopla La ciudad reina del mundo Sé que cuando llegue el día Todos ustedes se convertirán en luchadores dignos de St. Theodora Y haran otra saga.
Bugün burada bize düşen ceddimize layık askerler olduğumuzu göstermektir.
Hoy Es nuestro deber probar que... somos dignos de nuestros antepasados.
- Bu kitaplara layık.
Fue digno de un libro.
İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi'nin... kök hücreler üzerine yaptığım araştırmayı... Nobel ödülüne layık görmesine müteşekkirim.
Estoy profundamente conmovido y agradezco a la Academia Sueca de las Ciencias por haber adjudicado a mi investigación en células madre el Premio Nobel de Medicina.
Layık olan biri çıkana dek kimseyi kızına uygun görmezsin.
Ningún hombre es lo suficientemente bueno para tu pequeña... Hasta que uno lo es.
Evet, 1878 ama böylesine cömert hediyelere neden layık görüldüğünüzden hiç bahsedilmiyor.
Sí, 1878 pero no se menciona por qué les dieron unos regalos tan generosos.
Abooksigun, kumarhane genişleyebilir ama tek şartla, ilk önce ruhunu tekrar gözden geçireceksin ve babanın verdiği kararlara layık biri olduğunu kanıtlayacaksın.
Abooksigun, puedes expandir el casino bajo la condición de que antes reexamines tu espíritu y demuestres ser digno de la manera que elija tu padre.
- Güzelliğin kirlenmesine layık değilim.
- No soy digno de ensuciar la belleza.
Hayranı olduğu yazarlara layık değildi.
No vale los escritores que admira.
Zamanında sana kızınla evlenmeye layık olduğumu kanıtlamıştım. Şimdi de sana iyi bir baba olacağımı kanıtlayacağım.
Una vez demostré que era lo suficientemente digno para casarme con tu hija, y voy a demostrarte que puedo ser un buen padre para Logan.
Eğer onlar damadınız olmaya değilse o zaman siz onlara kayınbaba olmaya layık mısınız?
Si ellos no son dignos de ser llamados vuestros yernos... ¿... eres tu digno de que te llamen suegro?
Buna nasıl layık olabilirim!
No te meresco.
Onun güvenine layık olmadığımızı anladı.
Se dio cuenta de que no éramos dignos de su confianza.
Eğer geleceğinizin haberleri bize ulaşsaydı varlığınıza layık bir şeyler yapardık.
Si hubiéramos sido agraciados con la noticia de su llegada podríamos haberle hecho justicia a su presencia.
Tanrı'nın vekili, içten bağlılığına layık olabilmek için didinecek.
El vicario de Dios se esforzará para ser digno de su devoción.
Asla sana layık olamayacakmışım gibi hissettiriyorsun.
Haces que sienta que jamás seré buena para ti.
Pekâlâ, Iris, bu işi layıkıyla yapmanı istiyorum, tamam mı?
Ahora, Iris, tienes que poner tú espalda en esto, ¿ eh?
Bay Shue? Galiba geçen gün Glee kulübünde bir şeyler söylemeliydim ama evlenme teklifi var ya? Büyük, önemli ve Bayan Pillsbury'ye layık olmasını istiyorsunuz ya?
Sr. Schue, quizá debí decir esto en el club pero con respecto a la propuesta que quiere que sea grande y especial para la Srta. Pillsbury...
Sen bu muhteşem yaratığı değersiz teninde taşımaya layık değilsin.
No estás en condiciones de usar esta magnífica criatura en tu pellejo sin valor.
Layık birini bulacağım ama.
Pero voy a encontrar a alguien que lo sea.
Seksi Bayanlar Akademisi'ne beni bu ödüle layık gördükleri için teşekkürlerimi sunarım.
Quiero agradecer a la Academia de Mujeres Sexis por este premio.
Coco, Tukarı yıldızım, mümkün olan en iyi hayvanat bahçesine gidecek yanında yetecek kadar parayla birlikte. O en iyisine layık.
Coco, mi tucán, debe ir al mejor zoológico posible con los fondos adecuados para su cuidado.
Dale diye biri bizi krallara layık şekilde ağırlayacak.
Alguien llamada Dale, nos dará tratamiento de realeza.
Kızım en iyi tıbbi hizmetleri sunan yerlere layık, o da Zürih'te bulunuyor...
Mi hija merece la mejor atención médica posible, y una clínica en Zurich es la mejor.
Eğer bu Cennet'in bana layık gördüğü kader değilse..
Si ese es el destino que el cielo tiene reservado para mí,
Yedi Krallık'ta Stannis Baratheon'dan daha onurlu bir adam yoktur. Sadakate daha layık biri de.
En los Siete Reinos, no hay hombre más honorable que Stannis Baratheon o que merezca más lealtad.
Bak kendim demo olmaya layık bir albüm kaydettim.
Mira, grabé unas demos que valen para un álbum yo misma.
Krallara layık.
Un manjar de los dioses.
Sence ben gerçekten sana layık mıyım?
¿ De verdad crees que soy digno de ti?
Bizler, öldüğümüzde kahramanlarla dolu muhteşem krallara layık bir yere gittiğimize inanırız.
Mi pueblo cree que cuando mueres, Te vas a un salón majestuoso lleno de héroes
Ve ben bazılarının merhamete layık olduğunu düşünürdüm.
Y, habría creído, - digna de la compasión de alguien.
Eğer seni layık görürse, sana yeni bir beden buluyor.
Si ella piensa que vales la pena puede reencarnarte.
- Ve buna layık olduğunu biliyorum.
- Y que es valiosa, lo sé.
Bu durum uzmanlık alanımızın dışında yine de Sidney'den kişinin bilgisi dışında aşağılayıcı görüntülerinin çekilmesinin yasadışı olduğuna dair bir e-posta aldım.
Esto excede nuestra especialización. Pero Sydney acaba de escribirme que es ilegal grabar a alguien de modo poco favorecedor sin su conocimiento.
Senden tek bir aşağılayıcı söz daha duymak istemiyorum artık.
No quiero escuchar otra cosa de ti.
Parçacık algılayıcıları da ana caddeden gidiverdiler.
Se robaron detectores de partículas, de en medio de la calle.
Algılayıcılarım çevrede yaklaşık 6,700 megavatlık bir sıçrama ölçüyorlar.
Mis sensores leen unos 6,700 megavatios moviéndose ahí dentro.
Parçacık algılayıcıları.
Sensor de partículas.
Neden sizinle oynamaktan sıkılayım bilemiyorum.
No sé por qué me molesto en jugar contigo.