Lazım translate Spanish
112,120 parallel translation
- Bir hedefi tutturmam lazım.
Debo llegar a una cifra.
Kağıdı almam lazım Jonah.
Necesito el documento, Jonah.
- Ev lazım, kıyafet lazım...
- Necesitan una casa, ropa...
Biraz daha ısınmam lazım.
Aún no entré en calor.
- Rüzgârı hesaba katmak lazım. - Evet.
- Hay que tener en cuenta el viento.
Marty, herhangi bir konuda yardım lazımsa, mesela çocukların bakıcılığı gibi...
Marty, si necesitas ayuda, con lo que sea... Como cuidar a los niños...
Su içmem lazım.
Necesito agua.
Bir daha lazımlık görürsem çığlığı basacağım.
Si vuelvo a ver una bacinilla, me muero.
Pekâlâ, şunu doldurman lazım.
Necesito que me completes esto.
Bir şey lazım olursa söylersin.
Avísame si necesitas ayuda.
Şu kutuyu işaretlemen lazım.
Debes seleccionar ese casillero.
Hadi, gitmemiz lazım.
Debemos irnos, compañero. Vamos.
Çamaşırları katlamam lazım.
Tengo ropa que guardar.
Detaylar lazım.
Denos datos específicos.
Tamam ama yine de almam lazım...
Claro, pero igual debo hacerlo, así que...
Önce üstümü başımı temizlemem lazım ama gelirim.
Necesito asearme un poco, pero voy.
Çünkü fark ettim de çatının onarılması lazım.
Porque noté que necesita reemplazar el techo.
Onun imzalaması lazım.
Tiene que ser él.
Buraya gelmen lazım.
Necesito que vengas.
Önce mağazaya gitmem lazım.
Antes debo ir a la tienda.
Sizinle konuşmam lazım.
Necesito hablar con ustedes.
- Durmanız lazım.
Detente.
Benim bunları dağıtmam, senin de vaaza devam etmen lazım.
Debo distribuir estos, y usted debe seguir predicando.
Sadece kısa süreliğine gitmemiz lazım.
Debemos irnos durante un tiempo.
Tekilalı çeneni kapatman lazım.
Mejor cierre el pico.
İşime dönmem lazım.
Tengo que seguir trabajando.
Bir arama yapmam lazım.
Debo hacer una llamada.
Özel görüşmem lazım.
En privado.
Hâlâ sağ olup olmadığını öğrenmem lazım.
Solo necesito saber si sigue vivo.
Adını duyması lazım.
Necesita oírlo.
Bir şeyler yapmış olman lazım ama.
De acuerdo. Debiste de hacer algo.
- Bana lazım o.
- La necesito.
- Hayatında eğlenceye daha çok yer ayırman lazım.
Necesitas más diversión en tu vida.
Sana söylemem lazım, çok kötü bir şey oldu John.
Tengo que decirte que ha pasado algo malo, John.
- İçmem lazım.
Necesito beber algo, viejo.
Kevin. - Ağabeyimle konuşmam lazım.
- Debo hablar con mi hermano.
Başka ne lazım?
¿ Qué más?
Boş olmaması lazım bunun.
No debía estar vacía.
Olay yerini incelememiz lazım.
Tenemos que procesar la escena.
Lazım olursa, kocanızla hanginizin aynı kan grubuna sahip olduğunu bilirsek iyi olur.
Si alguno tiene su grupo sanguíneo, donen sangre por si acaso.
Meg'in kan grubu uyuyordu galiba. Ama şu anda Miami'de olması lazım.
Creo que lo tiene Meg, pero Kev debería estar en Miami.
Benim de sabah işe gitmem lazım, tamam mı?
Tengo que trabajar por la mañana, ¿ sí?
- Bana su lazım sadece.
Quiero agua.
- Göz kırpmayı kesmesi lazım.
- Tienen que dejar de parpadear.
Geri sarmak lazım.
Hay que rebobinar.
Hayal bile edemeyeceğin şeyleri görebilirim, ama bunun yerine, sıkılmam ve seninle sıkışmam lazım!
Podría ver cosas que no alcanzas a imaginar, pero en lugar de eso, ¡ tengo que estar aburrida y atrapada contigo!
Bak, bunu yapmam lazım, tamam mı?
Mira, tengo que hacerlo, ¿ vale?
Altın lazım.
Necesitamos oro.
Bize bir plan lazım.
Necesitamos un plan.
Kaçmamız lazım.
Deberíamos correr.
Yangın söndürme köpüğü bitmek üzere, ama borularda son bir atış yapacak kadar kalmış olması lazım.
Casi no queda espuma de extinción de incendios, pero en las tuberías debería quedar suficiente para una carga.