Lino translate Spanish
438 parallel translation
Sen, eğirme odasındaki, keten iplik
Vosotros, que hacéis lino con la rueda de coser
Keten
Y vuestro lino
Orada, ihracat için keten... limana getirilir.
Y donde el lino que se exporta es llevado al puerto
İşte pamuklu bir mendil.
Aquí tengo un simple pañuelo de lino.
- Ketenden.
- De lino.
İkinci gece de ketenden olan, Bayan Beaton'ın söylediği ip kopmuş.
La segunda se rompió la de lino, la maroma de la Sra. Beaton.
Keten ve pamuktandır. Kalitelidir.
Son de lino y algodón.
Şu yanaklara bakın : korku danışmanı gibi.
Esas mejillas de lino mueven al espanto,
27-28 yaşlarında beyaz keten elbise giyiyor.
Tiene 27 ó 28 años. Lleva un traje de lino blanco.
27-28 yaşlarında, Beyaza keten elbiseli.
Veintiocho años. Traje de lino blanco. Veintiocho años.
Tutuşan saçlar gibi kopuyor! Şeytanın kanı!
- ¡ Se deshacen como lino ardiendo!
- Dediğiniz gibi... - 35. Yün, pamuk, ketenin yerini alacak ara ürünleri çeşitlendirmemiz gerekecek.
Pero solo necesitaremos variar los intermediarios... para crear un sustituto de la lana, el algodón, el lino o lo que le plazca.
Bu Çin porseleni ve danteller de. Babamın bana bıraktığı 50 altını unutmayalım. Ve annemin yüzükleri, broşları, büyükannemin perdeleri, gümüş tarağı.
Y también esa vajilla de porcelana, y sábanas de lino, y 50 libras en oro que heredé de mi padre y los anillos de mi madre, broches, la mantilla de mi abuela, su peineta de plata y 30 libras en billetes y plata que he ahorrado a lo largo de 15 años.
Bir mobilya takımı, perdeler ve danteller, Will Daneher'den kız kardeşine verilmiştir.
Una colección de mobiliario, lino y cubertería acompaña a la hermana de Will Danaher.
Peki ya yazları giydiği keten kimonosu?
¿ Y ese kimono de lino que solía usar en verano?
Gemi gözetlemekten tamamen vazgeçtim, keten elbiselerim bile çürüdü, kedilerim vahşileşti.
Me rendí y dejé de buscar barcos en el horizonte, al mismo tiempo que mis ropas de lino se pudrían, y mis gatos se volvían salvajes.
Altın ve ince kumaşlar kuşanmayız.
No nos vestimos ni con oro ni con lino.
Zengin ve pahalı giysilerle kendilerini donattılar, mavi, mor, kırmızı örtüler ve Mısır'da dokunmuş ince kumaşlarla.
Y se adornaron con lujosos vestidos y trajes costosos, velos azules y escarlatas y lino tejido en Egipto.
Bezin kalitesine bak, Maria dokudu.
Mira qué lino más bonito ha tejido María.
# Lucia keten dokuyor # Kağıdı çevirip palyaçoyu görüyor
¡ Lucia cose el lino,... da la vuelta al papel y ve a Arlequín!
# Keten dokuyan Lucia # Kağıdı çeviriyor # Palyaçoyu görüyor # #
Es Lucia que cose el lino,... da la vuelta al papel y ve a Arlequín...
# Bugünse, onun cansız, çırılçıplak bedenini beyaz renkli keten çuvalın altında buldum #
Encontré su cuerpo sin vida en un saco de lino blanco.
Lino! NasıIsın?
Lino, ¿ qué tal?
- Masamıza gelsene. - Hayır, hayır... - Lino!
Ven a nuestra mesa.
Lino, Dino, Pino...
Lino, Dino, Pino...
- Bay Benedetti Lino ile mi görüşüyorum?
- El señor Benedetti Lino?
Beyaz bir masa örtüsünün üstünde her şey güzelce dizilmiş.
Sobre un mantel de lino blanco, Todo arreglado agradablemente.
- Pasqualino Semirama.
Pero llámame Lino.
Lino!
¡ Lino!
- Senin adın Lino mu?
- ¿ Tu nombre es Lino?
Sor bakalım marabası Donino'yu hatırlıyor mu. Hani karartma sırasında altına eden ve polislerce yakalanan şu adam.
Pregúntale si se acuerda de Lino que hizo sus necesidades en un callejón.
O keten gibi yanakların herkesi korkutuyor.
Esas mejillas de lino son consejeras del temor.
- Hayır, ipek işe yaramaz. Pamuk lazım. - Hiç yok.
- ¡ No me des seda, dame uno de lino!
I spied a young cowboy all wrapped in white linen...
¶ Vi a un joven vaquero ¶ ¶ envuelto en lino blanco ¶
Wrapped in white linen as cold as the clay... "
¶ Envuelto en lino blanco, ¶ ¶ frío como la arcilla ¶
Genellikle beyaz keten bir takım, siyah kravat giyer ve altın mücevher takar.
Él normalmente lleva traje de lino blanco y corbata negra. Y joyas, todas de oro.
Ketentohumu yağı birçok çeşit deriyi kaplar.
El aceite de lino sirve para todas las pieles.
Ketentohumu yagï birçok çesit deriyi kaplar.
El aceite de lino sirve para todas las pieles.
Biz, şey dediniz sandık... çarşaf.
Creíamos que decían el lino.
- Hayır, hayır, hayır... Bay Leeman'ı almaya gelmişler... bizse çarşafları almaya geldiler sandık.
No, vienen a recoger al señor Leeman y creímos que venían a por las sábanas de lino.
Bu konuyu halledersen aşkım... ben çarşafları yukarı çıkarayım.
- Yo llevaré el lino arriba.
- Tercihen beyaz pamuklu.
Preferiría que fueran de lino.
Yani... keten mi?
- ¿ Pantalones de lino?
Kendi çiftliği vardı. Keten yetiştireceğim derken battı.
Tenía su propia granja y quebró cosechando lino.
Kasabaya bir vaiz geldiğini duyduğumda... gözümün önüne benzi solmuş, sıska, kafasını İncil'den kaldıramayan... elinde mendili, veremli biri geldi.
Cuando oí que había llegado un clérigo me imaginé a uno de esos "golpeabiblias" flacos y mortecinos con pañuelos de lino y pulmones de tísico.
Ve büyükannesinin dokuduğu tabut örtüsünü de getirsin.
Y la cobija de lino que tramó su abuela.
Keten.
Es lino.
Prenses, ince bir tül gibi beyaz ve yumuşaktı.
La princesa era de una belleza dulce y blanca como eI lino. "
Yarın, sana kırmızı keten elbiseni giydirelim de iş kadını ol.
Que dices si mañana te vestimos en tu traje de lino rojo para el galán ocupado?
- Keten.
- De lino.
- Beyaz keten.
- De lino blanco.