Lugar translate Spanish
155,534 parallel translation
Ne kadar zamandır oradaydın?
¿ Cuánto tiempo estuviste en ese lugar?
Hepsi büyük planın bir parçası... ölüler uyanmadan önceki büyük planın.
Todo es parte de un gran plan... uno que ha estado tomando lugar antes de que caminaran los muertos.
Eğer Walker burayı alırsa- -
Si Walker va a tomar este lugar...
- Burası çok güzel.
- Este lugar es muy lindo.
Neden kızıyorlar onuda bilmiyorum.. Burayı çokmu seviyorsunuz?
¿ No sé por qué les gusta estar en este lugar?
Lisa, hepimizin kaderi aynı, Bundan kaçış yok.
- ¡ Lisa, todos tendremos la misma suerte, no podemos huir a ningún lugar!
Mekanı Yelp'den kontrol ediyorum da.
Solo estaba comprobando este lugar en Yelp.
Ayrı hesap çıkarmak konusunda fikrim yok.
Esto es lo que vamos a hacer en lugar de cuentas separadas :
Gerçekten güzel bir mekan.
De verdad es un lugar hermoso.
Buranın güvenli olup olmadığını anlayıncaya kadar kalacak.
La mantendré hasta que sepa que el lugar es seguro.
Bir yer biliyorum.
Conozco un lugar.
- En iyi seçimi yapmak istiyorsanız...
- Si quieren obtiener el primer lugar,
İşin başında o taşak torbası yerine bir kadının olması olabilecek en iyi şey.
Y tener a una mujer al mando en lugar de ese huevón... No podemos pedir nada mejor.
Beni cinayetle suçladığınız her seferde olduğum yerdeydim.
En el mismo lugar en el que estoy cada vez que me acusan de asesinato.
Herhangi bir şeyi ne söylüyor ne teyit diyor ne de reddediyorum.
No diría nada que de cualquier manera pueda confirmar o denegar que visitaba ningún lugar.
Bana orası gibi geliyor.
Para mí, es ese lugar.
Kafatasının bir taşla parçalandığını? İsimsiz bir mezara gömüldüğünü?
El lugar exacto donde murió, que le aplastaron el cráneo con una roca o que lo habían enterrado en una tumba anónima.
Dün gece mekânı biz kapattık.
Anoche cerramos el lugar.
Daha iyi bir koltuk.
Un lugar mejor en la mesa.
Burası çok güzel.
Este lugar es agradable.
Dan diyarı nasıl bir yer olabilir?
¿ Qué clase de lugar debe ser Daneland?
Bu kişi Lord Uhtred. Yaşadığın yere pek çok iyi Dan'ı yollamıştır.
Él es el señor Uhtred, que ha enviado a un buen número de daneses al lugar donde vives.
Yer çok uzak değil artık.
No está lejos el lugar.
Ama şimdi duvarın öte tarafındaki afyonlar için baronun biriyle yerimi takas etmem.
Pero ahora, no intercambiaría el lugar con un Barón ni por todo el opio del otro lado del muro.
Bu yer olduğuna emin misiniz?
¿ Estás segura que este es el lugar?
Yaptığımız hakkında en ufak bir fikirleri varmış gibi görünürlerse tılsımlar falan o zaman doğaçlama yapmana ihtiyacım olabilir dostum. Ulusal güvenlik meselesi olduğunu söylediler. Bay Dreyfuss.
¿ Me dirán si esto es sobre el comercio interior o las cuentas fuera de base, o finalmente encontraron el lugar donde todos los... cuerpos fueron enterrados?
Dünya sensiz daha iyiydi.
El mundo ha sido un mejor lugar sin ti.
Evet, önceleri seni bu yüzden sevdim.
Sí, por esta razón te amé en primer lugar.
Efendi yerine anne diye hitap etmene izin verdiği için mi?
¿ Porque ella te permite llamarla "Madre"' ¿ En lugar de "Ama"?
Bu binayı inşa eden kişiler.
Las personas que construyeron este lugar.
Bu yer binlerce senelik olmalı.
Este lugar debe tener cientos de años.
Aramadığım tek yer Çorak Topraklar.
Las Badlands es el único lugar donde no he buscado.
Quinn sığınağın her yerini patlayıcıyla donattı.
Quinn tiene todo el lugar hasta arriba de explosivos.
Güzel bir evin varmış.
Es un bonito lugar el que tienes aquí.
Buranın bir çöplük olduğunu biliyorum.
Sé que este lugar es un basurero.
Nehrin oradaki yerimizde buluşuruz.
Nos vemos en nuestro lugar junto al río.
Kimsenin bunu bilmesine gerek yok.
- ¿ Nadie necesita saber de esto? - Mira, se supone que debo vigilar este lugar.
Yürüyün, yürüyün hadi!
¡ Rodeen este lugar!
Ama ikimiz de kimsenin gitmek istemeyeceği bir yer olduğunu biliyoruz.
Pero ambas sabemos que no es un lugar al que alguien quisiera ir.
Oldukça ferah, ve uygun bir yer.
Ese es un lugar muy espacioso y servicial.
En az burası kadar lüks bir yer.
Apenas una degradación del lujo de este lugar.
Gidebileceğiniz bir yerim var.
Tengo un lugar donde pueden ir.
Olay mahallinin iki sokak arkasında bir araba çalınmış.
Se denunció un vehículo robado a dos cuadras del lugar del disparo.
En ufak bir sıkıntı görürsem şüphelerimi doğrudan Beyaz Saray muhabirlerine aktarırım.
Si veo algo fuera de lugar, informaré de mis sospechas al cuerpo de prensa de la Casa Blanca.
İşte o anda ufukta, Meclis'in olduğu yerdeki turuncu parıltıyı gördüm. Alevleri...
Y fue cuando vi el destello naranja en el horizonte en el lugar en el que estaba el Capitolio... y las llamas y el...
Casus muamelesi görmeseydim bunu ben de söyleyebilirdim.
Bueno, yo podría habérselo dicho... si alguien me hubiera preguntado, en lugar de tratarme como si fuera una espía.
Burası Browning Reed'e mi aitmiş?
¿ Browning Reed es dueño de este lugar?
Mesele, silahların yanlış ellere geçmesini önlemek.
Se trata de asegurarse de que no caigan en las manos equivocadas en primer lugar.
- İbadet için bir yer lordum.
Es un lugar de oración, señor.
Sakallar ve çizmeler belirsiz çörek soslarına eğilim. - Evet.
Aprecio mucho su ayuda para encontrar un buen lugar para vivir, Maestro Wells.
Bu akşam. Dokuzda.
mismo lugar de siempre, hoy a las 21 horas.