English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ L ] / Lığı

Lığı translate Spanish

89,534 parallel translation
- O halde Mike Ross'un etik kuruldan mülakat tarihi aldığını da bilmiyorsundur ki onun karşılığında bunu yapmak suçtur.
Entonces supongo que tampoco sabes que Mike Ross acaba de recibir una cita con el consejo de ética, y es un crimen negociar esto por eso.
Karşılığında sen beni küçük düşürdün.
Y a cambio, me hiciste quedar como un idiota.
Popüler kültür aracılığıyla dünyayı ele geçirmek için ünlülerin kılığına giriyorlar.
Se hacen pasar por famosos para intentar controlar el planeta por medio de la cultura popular.
O ne demek şimdi? Muhalif cinsiyet ayrımcılığı dersinde onu işlemiştik.
- Lo vimos en un tema de mi clase de Estudios de Género.
Santa Fe'de sigorta dolandırıcılığı.
Una estafa al seguro en Santa Fe. Robar e incendiar.
Bağışlayıcılığını hak edebiliriz.
Se puede ganar su perdón. Me preguntarán :
"Hırsızlık, kundaklama, cinayet, cinayet, cinayet, cinayet, korucu kılığına girme."
Hurto, incendio provocado, homicidio, homicidio, homicidio, hacerse pasar por un guardabosques ".
Sikinde olma sebebi, şirket tarafından görevlendirilip mevcut anlaşmanızı feshetmeniz karşılığında yüklü miktarda para teklif etmemiz.
Le debe importar una mierda porque esa compañía le está ofreciendo una gran suma para cubrir lo que queda de su contrato.
Tahminimce çocuk, Brett'lerin gerçek ailesi olmadığını anladı, kaçıranları kıllandıran sahte bir ajansla iletişime geçti, kaçıranlar panikledi, Brett'leri öldürdü, ve çocuğu fidye karşılığı Miller'lara geri vermek istediler.
Mi conjetura es descubierto el niño Los Bretts no eran sus verdaderos padres. Se puso en contacto la agencia falsa, que alertó a los secuestradores.
Karinada haşerelerle uyur, sadece peksimet yer, karşılığında sadece teşekkür ederim.
Dormiré en la cloaca con las alimañas, comeré galletas duras y te lo agradeceré.
Nişancılığın iyi midir?
¿ Cómo vas de puntería?
Öyle olmasa bile, ondan sonrakinin sizi öldürme olasılığı daha artar ve bu şekilde devam eder, ta ki...
Y si no lo hace, la siguiente tiene más posibilidades de matarte... - cada vez más hasta que...
Ön saflarda oldukça etkileyiciydin. Bu davaya olan bağlılığınızı defalarca kanıtladın.
Has sido impresionante en la primera línea... demostrando una y otra vez tu compromiso con la causa.
Bize devletin devamlılığın bireylerin menfaatlerinden üstün olduğunu gösterdiler. Onlar...
Han promovido el bien del estado por encima de los intereses individuales.
İhtiyacımız olan şey yaratıcılığın.
Lo que necesitamos es tu creatividad.
Ne karşılığında?
A cambio de...
Akıl sağlığımı korumaya çalışırken bir sürü sabun yaptım.
Elaboré mucho jabón intentando seguir cuerdo.
Alternatif bir gerçekliğin varlığını nasıl laf arasında söyleyebiliyorsun?
¿ Cómo surge la existencia de una realidad alternativa en una... conversación trivial?
Karşılığında huzur istiyorum.
Pero a cambio, necesito paz.
Duyduğuma göre mahallede para karşılığı seni göğsünden vuruyorlarmış.
He oído que hay un sitio en el barrio en el que te disparan en el pecho por dinero.
Elde edebileceği bir şey, istediği bir şey. Karşılığında Genesis'i yok edecek.
Algo que quería conseguir, algo que quería a cambio de destruir Génesis.
Baroya kabul edilme fırsatı karşılığında madencilerin davasını almayı kabul ettim.
- Hice un trato para trabajar el caso de los mineros por una oportunidad para ser aceptado en el colegio de abogados.
Burada kalıp bisiklet askılığın için ölçü almayı tercih etmiyorsan tabii.
¿ O quieres quedarte a tomar las medidas para tu soporte?
Louis, bir şey olmamış gibi öylece ortalıkta takılmaya devam edersen bu ayrılığın seni çok daha kötü bir hale getireceğinden endişeleniyorum.
Louis, me preocupa que si te quedas sufriendo, esta ruptura te sacará lo mejor.
- Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun?
Quiero saber qué diablos haces.
Nasıl biri olduğumu anladığını sanmıştım.
Creí que entendías que no soy así.
O'nun oğlu İsa Mesih'in rabbiniz ve kurtarıcınız olduğuna inanırsanız bağışlayıcılığına da erişebilirsiniz.
Si depositas tu fe en Su hijo Jesucristo...
Benim emlakçılık yaptığımı düşünebiliyor musun?
¿ Yo de agente inmobiliaria?
Bu durum aslında sorunun kılıç olmadığını gösteriyor.
Eso me hace pensar que la espada no es tu problema.
Bunun nasıl yayıldığını bilmiyoruz.
No sabemos cómo se contagia.
Kızgın olduğunuzu biliyorum. Ama A.L.I.E'yi kapattığımda buna birlikte göğüs gereceğimiz bir yol olduğunu biliyordum.
Sé que están enfadados, pero cuando desconecté a ALIE, sabía que había una manera de superar esto juntos.
Küçük oğlumun, minik bir trupken yaptığı gibi dünyaya açılıp iz bırakma zamanı geldi.
Hora de que mi hombrecito salga al mundo y deje su huella como el pequeño artista que solía ser.
Android, robot, nasıl adlandırdığın önemli değil.
No importa cómo les llames.
Yine de, May'in yedeği S.H.I.E.L.D. üssünde görevini yaptığı sürece kalıcı bir çözüme gerek yok.
Sin embargo, mientras nuestra sustituta de May en la base de SHIELD haga su trabajo, no tiene que serlo.
Ajan Johnson, S.H.I.E.L.D.'de gizli görevdeyken üç bankadan çaldığınız 7 milyon dolardan fazla parayı konuşalım.
Agente Johnson, hablemos del robo de más de siete millones de dólares de tres bancos mientras estaba en una misión para SHIELD.
Sokovia Anlaşmasını imzaladı ama S.H.I.E.L.D.'ın Birleşmiş Milletlerin izni olmadan yaptığı bir operasyonda suçüstü yakalandı. S.H.I.E.L.D.'ın Ajan Johnson ile yaptığı gibi.
Firmó los Acuerdos de Sokovia, pero ahora se le ha atrapado con las manos en la masa en una operación ilícita de SHIELD sin aprobación de la ONU, justo como hizo SHIELD con la agente Johnson.
Olasılık dışı mı? Bizi her alt komitenin önüne çıkarıp kim olduğumuzu ve ne yaptığımızı soracaklar.
Nos van a arrastrar por cada subcomité, preguntándonos quiénes somos y lo que hacemos.
Ne kadar açığa çıktığıma bakılınca, makul göründü.
Parecía prudente, dado lo expuesto que estaba.
Benim de bir ruhum olmadığına nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?
¿ Cómo puedes estar tan seguro de que no tengo una?
Geçen yıl bir önceki hayırseverle çalıştığım sırada birkaç örnek almıştım.
Cogí algunas muestras el año pasado... cuando estaba trabajando para un... benefactor previo.
İkimiz de S.H.I.E.L.D.'ın senin peşinde olduğunu ve alaşağı etmeye çalıştığını biliyoruz.
Ambos sabemos que S.H.I.E.L.D. vendrá a por ti... e intentará acabar contigo.
Bu S.H.I.E.L.D.'ı ve yaptığı şeyleri ifşa etmek için son şansın Direktör.
Esta es su última oportunidad, director, para denunciar a SHIELD y todo lo que ha hecho.
Bunu kimin yaptığını araştırdığımda, S.H.I.E.L.D'a ulaştım.
Cuando busqué quién lo hizo, me encontré a SHIELD.
- SYM'lerin nasıl yapıldığını biliyordun.
- Sabías cómo hicieron los SDV.
Yol kenarında bırakıldım, neredeyse tutuklanıyordum ve Coulson'ı gençlerin beynini yıkarken buldum. Kulağa kötü geliyor ama benim nasıl uyandığımı duyana kadar bekle.
Me he despertado enterrada viva, me han dejado tirada en una cuneta, casi me arrestan y he encontrado a Coulson lavando el cerebro a niños.
Yaptığın şeylerin nasıl algılandığını hayal edebiliyorsun o zaman.
Así que puedes imaginar... cómo podrían ser percibidas tus acciones.
Direktör Mace'in otopsi raporu sızdığı için S.H.I.E.L.D. diye bir şey olmayacak.
No va a haber un SHIELD, no desde que se filtró el informe de la autopsia del director Mace.
En aşağılık türden insanlarla karşılaştığını biliyorum.
Sé que has visto las peores cosas de las que la humanidad es capaz.
John Anderson'ı kundakçılıktan tutukladığın da doğru mu?
¿ También es verdad que tienes encerrado a John Anderson por incendio provocado?
Giles, kundakçılıktan tutuklandığını söyledi.
Giles dice que estás detenido por incendio provocado.
Nasıl oynandığını biliyor musun?
¿ Sabes cómo se juega?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]