Maas translate Spanish
7,850 parallel translation
MAAŞ GÜNÜ KREDİLERİ
PRÉSTAMOS DE DÍA DE PAGA
Ve ölüm durumunda emeklilik maaşını eşi Stacie Andree'nin almasını istiyor.
Pide que en el caso de su muerte su pensión sea asignada a su compañera, Stacie Andree.
Polis Sendikası Dedektif Hester'e oda arkadaşına emeklilik maaşını haklarını sağlamıyor, nokta.
El contrato con el sindicato de policías no da derecho a la detective Hester a asignar sus beneficios a su compañera de casa, punto final.
Bu emekli maaşı olayı tam anlamıyla bir vakit kaybı tamam mı?
Todo esto de la pensión es una pérdida de tiempo, ¿ sí?
Lütfen verdiğiniz kararı yeniden gözden geçirip isteğimi geri çevirmeyin ve emeklilik maaşımın Stacie'ye gitmesine izin verin. Böylece ben öldüğümde onun evimizde kalmasını mümkün kılın.
Les ruego reconsideren su decisión y otorguen mi pedido de asignar mis beneficios de pensión a Stacie haciendo posible que ella permanezca en nuestra casa cuando yo ya no esté.
Eğer sen ölürsen de emeklilik maaşın aynı şeklide karına gidiyor ama.
Sí, del mismo modo que tu esposa recibirá tu pensión si te mueres.
Bir polisin emekli maaşı ne zamandan beri politik bir olay?
¿ Qué tiene de político que le nieguen la pensión a una policía?
Ve o öldüğünde emeklilik maaşını ben alayım, hiç sorun olmadan.
Cuando ella muriera, yo recibiría su pensión sin cuestionamientos.
Bazı insanlar emekli maaşını alıyor, bazılarıysa alamıyor bazılarıysa azıcık, hayat adil değil.
Algunas personas reciben pensión, otras no. Otras reciben dos o tres. La vida no es justa.
- Eğer ölürsen annem emekli maaşını alabilecek mi?
¿ Mamá recibirá tu pensión si te mueres?
Bazıları birden fazla emeklilik maaşı alır derken ne demek istedin?
¿ Cómo que algunas personas reciben más de una pensión?
Evet söyledin, hayatın adil olmadığı hakkında falan bir şeyler bazıları emeklilik maaşını alır bazılarıysa alamaz bazılarıysa birden fazla alır.
Claro que sí. Dijiste que la vida no era justa que algunos tienen pensión, otros no y otros tienen más de una.
Meclis Başkanları iki katı emekli maaşı alıyor öyle değil mi?
¿ Los freeholders reciben pensiones múltiples?
Devlet arşivlerinden ya da Maaş Departmanı'ndan öğrenebilirsin eğer böyle bir şey söylediğimi söylersen. İnkar ederim.
Está en el registro público, en la sección nóminas y negaré habértelo dicho.
Dane Wells gazetelere bazılarımızın iki katı emekli maaşı alacağını söylemeye hazırlanıyor.
Dane Wells está preparado a decirle a la prensa que algunos recibimos pensiones múltiples.
Bu şehir için iki iş yapıyorum ve iki katı emekli maaşı alacağım, aman ne önemli!
Yo hago dos trabajos para el condado, recibo dos pensiones, gran cosa.
Meclis Başkanları lezbiyenin alacağı emekli maaşı hakkında oturum düzenliyorlar.
Ya sabes, la junta de los freeholders sobre la pensión de esa lesbiana.
Hiçbir zaman bu maaş durumunu önemsemedim...
Y en realidad nunca me importó todo esto de la pensión.
Maaşına biraz para eklerim, yemin ediyorum.
Voy a poner un dólar extra en su cheque de pago, lo juro por Dios.
Maaşımdan kes.
Sólo tómalo de mi cheque de pago.
Maaş günü, James.
Es un día de pago, James.
- Ne kadar maaş vereceksin?
- Sí. - ¿ Cuánto me vas a pagar?
O senin maaş bordronu çok aşar, Dedektif.
Eso es muy por encima de su grado de pago, detective.
Tamam. Bize bak. Öğretmen maaşı ile geçiniyoruz.
Míranos, estamos viviendo con el salario de un maestro.
Daha iyi maaş... Her şeyin en iyisi.
Un mejor salario un mejor de todo.
Sakın maaşına zam isteyip canımı sıkma.
No me molestes pidiendo un aumento de sueldo.
Neredeyse maaş almıyordu.
Casi no tuvo ningún salario.
Yalnızca müşteri hizmetlerindeyiz. Maaşımızı tahmin edersiniz.
Somos sólo representantes de servicio, así que puede imaginar nuestro salario
- Ne zamandır "hislerin" için maaş alıyorsun?
¿ Desde cuándo te pagamos para tener presentimientos?
Maaş alıyor.
Recibe una paga.
Her ay maaş alıyoruz çünkü evde eğitim veriyor, yani bir işi var sayılır.
Recibe una paga cada mes porque nos da el programa de estudios en casa, así que es como trabajo.
Efendim, bu benim maaşımdan daha fazla.
- Señor, eso es más que mi sueldo.
Gerisi maaşından kesilecek.
El resto se deducirá de tu salario.
Şoförün maaşını biliyor musun?
¿ Sabes lo que gana un chófer?
Ve biz senin maaşını nasıl ödeyeceğiz.
¿ Y cómo vamos a pagar tu sueldo?
Bence en beter keş evinden çıkma, işsizlik maaşı alan sürtükler gibiler ve müziklerine berbat demek, Fred West'e "daha iyi bir baba olabilirdi" demek kadar az kalır.
Pienso que parecen la peor clase de basura imaginable de clase baja beneficiadas por subsidios, y decir que su música es deplorable sería una sutileza a la par que decir que Fred West pudo probablemente haber sido un puto mejor padre.
Maaşını üçe katlarım.
Triplicaré tu salario.
- Maaşını ikiye katlayacağım.
- Y duplicaré tu salario.
Senin ilk maaşın.
Es tu primer pago, amigo.
Çünkü ilk maaşını aldığında aklında küçük kardeşin vardı.
Porque cuando recibiste tu primer pago, pensaste en tu hermanito.
O zamanlar bu bilgi maaş derecemin çok üstündeydi.
En aquel entonces, yo no tenía acceso a esa información.
Maaşımızın artması gerektiğini düşündü.
Sentía que nos correspondían algunos ceros de más.
Ona bir ev, bir araba ve sağlam bir maaş önermişler. - Fakat reddetmiş.
Le hicieron una oferta increíble, pero la rechazó.
Cekie gibi maaş alacaksın.
Tendrá un sueldo como el de Cekic.
Hisse senedi, emekli maaşı, emeklilik fonu var mı?
¿ Acciones, bonos, fondos de pensiones?
- Maaş ödemelerine gitti. Hayatta kalma çabasında olan adamların maaşlarına.
Es para los cheques de pago, eh, para los chicos que se la pasan de un viernes al siguiente.
Gerçekten maaşı olan bir iş arayacaksın demek.
Estarás esperando un sueldo fijo ahora, oye.
791 Euro. Bu, bundan sonraki maaşım.
791 euros... eso será mi pensión, en euros.
Cumaya kadar maaşım yatmayacak.
Yo no me pagan hasta el viernes!
Motivasyon siktiğimin maaş çeki olacak, James.
¿ Qué te parece tu maldito sueldo, James?
Maaş çekiniz...
Mi sueldo...