Martın translate Spanish
1,023 parallel translation
Hatırla, martın on beşini hatırla.
Recuerda los idus de marzo.
Ama martın on beşinde başlayan iş bugün bitmeli.
Pero hoy debemos terminar lo que empezamos en los idus de marzo.
Benim gibi onları da şımartın.
Trátenlos como a mí.
Dün de Bayan Daniels bir martının saldırısına uğradı.
A la Srta. Daniels le atacó una ayer.
- Martın 1 inde pusuya düşürüldüler ve arabalar çalındı
El 1 de Marzo, los asaltaron yrobaron los carros.
Martın altısında çeşitli kutlamalar olacak. Yahudi Toplantı Salonu'nda Prag'da, burada.
El 6 de marzo habrá una celebración en el Ayuntamiento Judío, aquí en Praga.
Bütün hayatım boyunca Martın 15'ini hatırlayacağım.
Recordaré el 15 de marzo durante... toda mi vida.
Bunlar 1964 Martının Miami Beach'ini hatırlatıyor. Clay, Liston'la orada ilk kez karşılaşmıştı. Kimse sonunun nasıl olacağını bilmiyordu.
Un recordatorio de lo que ocurrió en marzo de 1964, en Miami Beach... cuando Clay se enfrentó con Liston por primera vez... y nadie estaba seguro de lo que iba a suceder.
Sabaha kadar martıların görünmesi gerek.
Veremos gaviotas por la mañana.
Frida camdadır. Rüzgar martıların çığlıklarını taşır.
Efectos especiales deberán dar a esta escena aspecto de pesadilla... con Frida en la ventana.
Saigon'daki martıları gördüğünüzde, bütün bu avcılık işini unutacaksınız.
Las chicas de Saigón le harán olvidar.
Şimdi tam olarak 3 ay geriye gidelim... Mart'ın 6'sına... ki, sonradan öğrendiğimize göre, Bayan Ordway'in New York'a geldiği gün.
Vamos a remontarnos exactamente tres meses, al 6 de marzo... que fue, como supimos después, cuando la Srta. Ordway llegó a N. Y.
Martı, Ben Grozny! Martı, Ben Grozny! Su altındaki patlamanın yaptığı dalga, ciddi hasarlara yol açtı.
La ola, producida por la erupción submarina, causó grave destrucción.
1 Mart 1815. Kolunu sıva. Cochepaille, teşekkür edilsin istemem ama taş ocağında düşen kayaları hatırladın mı?
Solicito que vuelvan a comparecer ante el jurado los condenados Drevet, Cochepaille y Chenildieu para que reafirmen la identidad del acusado.
Kendime güzel bir kadın bulacağım. Onu kürklerle şımartıp mücevhere boğacağım.
Me buscaré una mujer de bandera... la cubriré de visones y la colmaré de diamantes.
Başka hiçbir kadının olmadığı kadar şımartılacağını söyledi.
Dijo que ninguna mujer ha sido mimada como la mimará a ella.
Eğer onu hep bu şekilde şımartırsa, sizin başınızı ileride çok ağrıtır.
Si le mima demasiado, cuando sea mayor, llevará a la señora a mal traer.
Dışardaki her şeyi düşününce, ağaçları ve çiçekleri ve şu martıları, senin benim için değerini düşününce, Peter ve tanıdığımız insanların, Bay Kraler'le Miep'in, manavın, bizim için her gün hayatlarını tehlikeye atan herkesin içindeki iyiliği, bütün bu iyi şeyleri düşününce, artık korkmuyorum.
Cuando pienso en todo lo que hay ahí fuera árboles y flores y esas gaviotas... Cuando pienso en lo que te quiero, Peter y la bondad de la gente que conocemos el Sr. Kraler y Miep, el verdulero en todos ellos arriesgando sus vidas por nosotros a diario cuando pienso en esas cosas buenas, ya no tengo miedo.
Onların suçu, mart kedisi gibiler.
Son ellas, que son como gatas en celo.
Yeğenlerim Meryem Ana'mızın görüntüsü ile ile gelecek yılın 15 Mart'ında karşılaştılar.
Mis sobrinos tuvieron la aparición de la imagen sagrada de la Virgen el 15 de marzo del año... próximo.
Konuşurken rüzgârı, denizin, martıların sesini bize hissettirmelisiniz.
Que parezca que os debatís contra el viento, el espacio, el fragor del mar, los chillidos de las gaviotas...
Son belirti de beş hafta önce, Mart'ın 7'sinde kayboldu.
El último síntoma se fue el 7 de marzo, hace 6 semanas.
Babanın bebeği Mart'ın 7'sinde verdiğini söylemiştin.
Dijiste que tu padre te lo regaló el 7 de marzo.
O gün Mart'ın 7'siydi.
Era 7 de marzo.
Ayrıca martılarınızı da sevdiğimi söyleyemem.
Tampoco me caen bien sus gaviotas.
Kaç martı saymıştınız, Bayan Bundy?
¿ Y cuántas gaviotas registraron, Sra. Bundy?
- Siz de mi martılarla sorun yaşadınız?
- ¿ Ha tenido problemas con las gaviotas?
Bu bayanın başına geçen cumartesi bir martı çarpmıştı.
A esta señorita la atacó una el sábado.
Bence martılar teknedeki balığın peşindeydi.
Las gaviotas buscaban su pescado, Sr. Sholes.
Tüm söylediğim, bazı martıların- -
Solo he dicho que unas gaviotas...
- Martılar balıkların peşindeydi. - Tabii ki!
- Seguro que las gaviotas querían el pescado.
Bir grup martı siste yollarını kaybetmişler ve kasabanın ışıklarını görünce oraya gelmişler.
Una enorme bandada de gaviotas se perdió en la niebla y se dirigió a la ciudad atraída por las luces.
... yarımküredeki konferansın. 22 Mart'taki...
De la conferencia del hemisferio occidental del hemisferio occidental celebrada el 22 de marzo...
O yüzden, her zaman yalnızmış, karabatakların, martıların ve vahşi tavşanların arasında.
Así que siempre estaba sola, entre los patos... las gaviotas... y las liebres.
Bu kadar güzel bir kadın şımartılmalı.
Una chica así debería ser consentida.
24 Mart sabahının erken saatlerinde Dan-no-ura Kyushu da son bir kez savaşmak için Genryku zamanının birinci yılında
Al amanecer del 24 de mMarzo del año 1 de la era Genryaku - 1185- fue cuando los clanes Genji y Heike libraron su última batalla.
- 23 Mart'ta. Falıma mı bakacaksınız?
¿ Quiere hacerme el horóscopo?
Saat 16.00, Mart'ın 17'si...
1 6 : 00 horas, 1 7 de marzo.
"Nisan'ın çiseleyen yağmurları Mart'ın kuraklığını delipte..."
" Cuando abril, con sus dulces lluvias...
Sezar, Mart ayının ortalarından kork.
- César cuidado con el Idus de Marzo.
Almanlar, mart ayında sınırları geçip Prag'a doğru ilerler iken, büyük babam William Almanlar ile tek başına yüzleşmeye karar verdi.
En marzo los alemanes violaron nuestra frontera.
Hayır. 29 Mart 1921'de Rusya ulaşım işçileri kongresindeki konuşmasında Lenin göstermiştir ki proletarya diktatörlüğüne geçilince sınıf mücadelesi ortadan kalkmaz, sadece başka kisvelere bürünür.
No, en su discurso del 29 de marzo de 1921 Lenin puso de manifiesto que la lucha de clases no desaparece bajo la dictadura del proletariado pero toma otras formas...
Bakın, mart seçimleri sırasında, genel felsefeden değil de bir buzdolabının fiyatından, çalışma koşullarından ya da banyolardan tek söz edenler, Mitterand veya Mendes-France değil Fransız Komünist Partisi temsilcileriydi.
Durante las últimas elecciones, los únicos que hablaron del precio de una nevera, del ritmo de trabajo o del cuarto de baño y no de filosofía general, no fueron ni Mitterand, ni Mendés-France sino los candidatos del P.C.F.
19 Mart 1943'de vergi kaçırmadan suçlandığında Nitti, kendi canını almak için son kez silah kullanacaktı.
El 19 de marzo de 1943, estando acusado de evasión fiscal... Nitti usará una pistola por última vez : para quitarse la vida.
Sanırım sonumun şu martılardan biri gibi olacağını...
Imagino que pensó que yo acabaría con una de esas gaviotas que...
7 Mart 1847, Queimada Cumhuriyeti Antiller Kraliyet Şeker Şirketi'ne 99 yıllığına şeker plantasyonlarını işletme hakkını verdi, yenilenebilir olarak.
7 de marzo de 1847... la república de Queimada cede a la Azucarera Real de las Antillas... el derecho a explotar las plantaciones durante 99 años, renovables.
Yıllar sonra Britanya'da onların sadece martı olduklarını fark etti.
Años después, se dio cuenta de que había visto gaviotas.
27 Mart 1948'de Quebec'te doğan Blanchoins ikizleri Kanada'nın ilk Siyam ikizleriydi.
Nacidas el 27 de marzo de 1948, en Quebec, las Blanchions... fueron las primeras canadienses siamesas gemelas.
Alman birlikleri Ren 7 Mart 1936'nın şafak vakti köprülerden geçmeye başladılar.
Las tropas cruzaron los puentes del Rhin la madrugada del 7 de Marzo de 1936
1939 Mart'ında, İngiltere ve Fransa Polonya'ya garantör devlet olduklarını ilan etti.
En Marzo de 1939 Gran Bretaña y Francia garantizaron sus fronteras.
Mart 1941'de Rus birlikleri, Macaristan, Romanya ve hatta Bulgaristan sınırları boyunca, Almanlarla karşı karşıya gelmişti.
En marzo de 1941, Las tropas rusas ya habían frente a la alemana a lo largo de la frontera con Hungría, Rumania y Bulgaria.