English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ M ] / Masanın üstünde

Masanın üstünde translate Spanish

421 parallel translation
Şöminenin önünde. Masanın üstünde bir yemekten kalan şeyler var.
Podría cuestionar mi gusto... pero como artista, comprenderá mi tentación.
Masanın üstünde gördüğün atlar.
- La que has visto en la mesa.
Ellerinizi masanın üstünde tutun, hepiniz.
Mantengan las manos sobre la mesa, todos.
Bir filmde adamın tekinin örtüyü masadan çektiğini ve her şeyin masanın üstünde kaldığını görmüştüm.
Yo vi en una película cómo un hombre tiraba de un mantel... sin volcar nada encima.
- Masanın üstünde.
- Ahí, en tu mesa.
Masanın üstünde.
Están en la mesa.
Masanın üstünde.
Hay en la mesa.
İkisi de masanın üstünde, binlercesi.
- Tienes los dos en la mesa. - Son turcos. - Los hay a miles.
Buradaysa, masanın üstünde bulabilirsin.
Debe de estar sobre la mesa.
Burada, masanın üstünde buldum. Ben her gece ofisimden ayrılmaksızın... Roma caddelerinde uzun bir yürüyüş yaparım.
Le he encontrado aquí, sobre esta mesa, todas las noches doy un larguísimo paseo por las calles de Roma sin necesidad de salir de mi despacho.
Çıkardım bile, masanın üstünde.
Ya lo hice. Está en tu escritorio.
- Hayır, seninkiler masanın üstünde.
- ¿ Es esta la mía? - No, la tuya está en la mesa.
Masanın üstünde olduğuna yemin edebilirdim.
Podría haber jurado que estaba en esa mesa.
Çek defterin masanın üstünde.
La chequera está en el escritorio.
İki el de masanın üstünde olacak.
Ambas manos sobre la mesa.
Her şey masanın üstünde, ne bolluk!
Han servido todo a la vez. Qué mesa más lucida...
Honor'un bazı eski dergilerin arasına bir kağıt koyduğunu gördüğümü sandım orada, masanın üstünde.
Me pareció ver que Honor metió un papel entre las revistas que había en la mesa.
Masanın üstünde de bir mum mu olacak?
¿ Con una vela sobre la mesa?
Masanın üstünde kibrit olacaktı.
No tengo.
Aksi taktirde o masanın üstünde bulunan tabancaya çarpmağa asla cesaret edemezdim.
De lo contrario no me atreveria a dar un golpe en el escritorio.
Hadi al, masanın üstünde
Apúrate y vamos por él, está encima de la mesa.
Pekala, ellerin masanın üstünde kalsın.
Mantenga las manos sobre la mesa.
Orada masanın üstünde.
Están en tu mesa.
Tabaklar masanın üstünde.
El plato está en la mesa.
Kitap masanın üstünde.
"El libro está en la mesa..."
- Kitap masanın üstünde.
El libro está en la mesa.
Kitap masanın üstünde değil.
"El libro no está en la mesa..."
Kitap masanın üstünde değil.
El libro no es sobre la mesa.
Orada, masanın üstünde!
El vino está en la mesa.
Masanın üstünde, karalama yaptığın birkaç kağıt vardı.
Tenías algo de papel para escribir tus notas.
Koridorda masanın üstünde.
Sobre la mesa, en el pasillo.
Makbuzunuz ve yedek anahtarınız salondaki masanın üstünde olucak.
Su recibo y una llave extra estarán en la mesa del pasillo.
Sığınakla veya başka bir şeyle ilgili belge ve fotoğraf isteyenler için masanın üstünde bir şeyler var.
Si desea imágenes, hay sobre la mesa con otros documentos útiles.
Masanın üstünde daire şeklinde iz istemiyoruz.
No queremos marcas redondas en la mesa.
- Masanın üstünde.
- En el escritorio.
Masanın üstünde bir ustura var.
Dejé una máquina de afeitar en la mesa.
- Masanın üstünde.
- Sobre la mesa.
Asker eldiveni gibi, elinde tutma. Buranın sahibi, masanın üstünde, para görmek istemiyor.
Con el mariscal, somos culo y camisa, pero... no le gusta ver dinero sobre la mesa.
Aslında, ben masanın üstünde ufak bir tura hayır demem.
Porque no me opongo a un sacudón rápido sobre el escritorio, si eso es lo que quieres.
Orada, masanın üstünde.
En el escritorio justo ahí. Ahí.
- Paralar masanın üstünde.
- El dinero está en la mesa.
Masanın üstünde leke bıraktı.
Dejó una... marca en la mesa.
Kaçarken masanın üstünde bulduğum ilk tabancayı aldım.
Al largarme... Cogí la primera pipa que encontré.
Oradaki masanın üstünde 50 kuruş var. Al, senin.
Tiene 50 centavos en la mesa.
Dirsekler masanın üstünde olmalı ve ani hareket yapmak yok.
Ambos codos deben estar en la mesa y no hay que mover hasta dar la orden.
Masanın üstünde.
si te interesa.
Tam şurada, bu masanın üstünde görmek istiyorum.
Quiero verlo sobre esta mesa.
Etrafında çok insan olur masanın üstünde bu telefonları ve ıvır zıvırları görürüm. Boş şeyler.
La veo rodeada por mucha gente y veo estos teléfonos y todo esto en su escritorio y no significan nada.
Herkes masanın üstünde duran 3 yanlış kutuyla birlikte dürüstçe oynamalı.
Con tres cajas falsas en circulación todos tendrán que jugar limpio.
Yazı malzemeleriniz, masanızın üstünde, efendim.
General, sus enseres de escribir.
Paran masanın üstünde.
- Eso es todo. - El dinero está sobre la mesa.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]