English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ M ] / Mayor

Mayor translate Spanish

45,175 parallel translation
En büyük sorunun çılgın bir aileden geliyor olmak.
Tu mayor problema es que vienes de una familia loca.
Zamanımın çoğunu dünyaya kızarak geçirdim.
He pasado la mayor parte de mi vida enfadada con el mundo.
Ne kadar beklersem, beni bulma ihtimalleri o kadar artar.
El más espere, mayor será la posibilidad de que me encuentren.
Ve de günde 3 defa onlara "Amerika'daki en büyük katil, oturmadır." diyeceksin.
Oh, y tres veces al día tienes que decir "Sentarse es el mayor asesino en los Estados Unidos."
Burda kimin babasının siki daha büyük diye bir bilgi var mı merak ettim.
Me pregunto si hay alguien aquí cuyo papa era un imbécil aún mayor.
Küçükken keşke benim de senin gibi bir ablam olsaydı.
Ojalá hubiera tenido una hermana mayor, como tú al crecer.
Sonra çoğu şeyi hatırlayamıyorum
Entonces... No puedo recordar la mayor parte de ello.
Yeni Genelkurmay Başkanı.
Es el nuevo presidente del Estado Mayor.
Bir gün içerisinde Genel Kurmay Başkanı'nı kovdunuz. Görev başında bir valiyi tutuklattınız.
En un solo día, ha despedido al presidente del Estado Mayor y arrestado a un gobernador.
Üç gün önce en büyük derdim Wexler büroya gelmeden önce kahvesini soğumasıydı.
Hace tres días, mi mayor temor era que el café con leche de Wexler se enfriara antes de llegar al trabajo.
Yaşlı bir adam da vardı.
Había un hombre mayor también.
Ama büyüdükçe, bazı şeylerin daha da, zorlaşacağını göreceksin.
Pero, a medida que te hagas mayor, descubrirás que las cosas se complican.
Ona biraz daha özgürlük tanımak istedim.
Lo quería tener una mayor independencia,
Gerilimin çoğu omuzlarında ve kalçanda olacak bendeki en büyük iki kas sistemi kümesi. - Tamam.
La mayor parte de la presión sobre el los hombros y glúteos, dos de los grandes conjuntos de musculatura en el cuerpo,
Annenle ben yaninizda olmasak da agabeyi olarak ona göz kulak olman için sana güveniyorum.
Si mamá y yo no estemos, confío en que hagas de hermano mayor y la cuides.
Ortaokuldayken, büyüyünce ne olmak istedigine karar vermis miydin?
¿ De pequeña sabías lo que serías de mayor?
Mahalledeki olgun çalisan grubunu hedef aldim.
Quería hacer a gente mayor del barrio. Clase trabajadora.
Ama doğrusunu söylemek gerekirse hepimiz şirketin büyüyüp daha önemli hâle gelmesini hayal etmiştik.
Pero mentiría si no dijera que... Todos hemos imaginado que la empresa crecería y tendría mayor entidad.
Aslında işletmemizi daha büyük boyuta taşıyabileceğimiz bazı yerlere bakmaya başladık.
Y ya he empezado a mirar varias naves donde podríamos llevar la empresa a una escala mayor.
" ÖĞRENMENİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL CEHALET DEĞİL,
El mayor obstáculo para el descubrimiento, no es la ignorancia ;
Bir toplumda hayvansal gıda ne kadar tüketiliyorsa kanser ve kalp hastalıkları o kadar artıyor.
A mayores alimentos de origen animal, mayor cáncer y más enfermedades del corazón.
Aslında farklı toplumlarda tüketilen kalsiyum miktarı ile örneğin, kemik hastalığı osteoporoz arasındaki ilişkiye bakıldığında ne kadar çok kalsiyum alınırsa osteoporoz riski o kadar artar. Süt alımı ve insanlarda ölüm oranı riski ile kırıklar : destekçi araştırmalar
Pero, si vemos la relación entre cuanto calcio la gente consume, en diferentes sociedades, y su relación con, osteoporosis, la enfermedad de los huesos, entre mayor consumo de calcio, mayor riesgo de contraer osteoporosis.
Yumurta, ortalama bir insanın beslenme düzenindeki en yoğun diyet kolesterolü kaynağıdır.
- Los huevos representan la fuente con mayor concentración de colesterol dietético, en la dieta de la persona promedio.
Omega-3 ne kadar çok kullanılırsa tip 2 diyabeti riski o kadar artar.
A mayor uso de omega 3, mayor el riesgo de contraer diabetes tipo II.
" ENGEL NE KADAR BÜYÜKSE
Cuanto mayor es el obstáculo, mayor es la gloria de superarlo.
250 miligram Zoloft kullanırken intihara teşebbüs ettim.
de Zoloft, los doctores me diagnosticaron un desorden depresivo mayor.
Son 65 milyon yılda görmediğimiz kadar hızlı bir şekilde geri döndürülemez bir biyoçeşitlilik, ekosistem kaybı ve türlerde soy tükenmesiyle karşı karşıyayız.
Tenemos una pérdida de biodiversidad irreversible, de ecosistemas, y la mayor extinción de especias en 65 millones de años.
Tüm sektörler içinde en büyük ayak izimiz, bunun özellikle bağlı olduğu gıda seçimi olan hayvan yemek.
Y nuestra mayor huella es, en todos los sectores, nuestras elecciones de alimentos especialmente en relación a los animales.
HAYVANCILIK SEKTÖRÜ KÜRESEL CO2 EMİSYONUNUN % 14,5'İNİ ÜRETİYOR Küresel ulaşım sektörünün tamamından bile büyük bir katkı.
Una contribución mayor que el sector de transporte combinado.
Japon cesaret tarihinin en büyük kanıtı olacak.
Será la mayor demostración en la historia del coraje japonés.
Tek bir çürük elma bile bizi tökezletir. O uçak, çok daha büyük bir sorunun özetinden ibaret.
Se necesita una sola persona para obstaculizarnos, y ese avión es simplemente una muestra de algo mucho mayor.
Ben sadece... Sadece burada büyük bir iyilik olduğunun farkına varmanı isterdim.
Es que... ojalá pudieras ver que hay un bien mayor en juego.
Büyük bir iyilik mi?
¿ Un bien mayor?
Günün büyük bölümünü arabanın bagajında geçirdim.
He pasado la mayor parte del día atrapado en el maletero.
Jedi ihaneti galaksideki çoğu savaşı sona erdirdi.
La traición Jedi terminó con la guerra en la mayor parte de la Galaxia.
Anladığım kadarıyla... bu konu hakkında yeteri kadar suçlama var... ve aslan payı da doğrudan oğluma gidiyor.
Según tengo entendido, hay suficiente culpa flotando en esto, y la mayor parte recae sobre mi hijo.
Sakin kalabilmek için elinden geleni... yapmanı istiyorum.
Voy a necesitar que hagas el mayor esfuerzo para mantenerte calmado.
En önemlisi şu : Manyak bir oda arkadaşı varsa en kısa sürede kıçına tekmeyi bas.
La mayor es que si ella tiene un compañero de habitación que está loco, échalo lo antes posible.
Baban olacak yaştayım.
Soy lo suficientemente mayor para ser tu padre.
Düşerek yaralanmış bir yaşlı.
Persona mayor herida por caída,
Büyükanne büyüdüğü için ailesi oturuyor mu Yeni bir küçük hatchback planlıyor musun?
Así como la abuela se hace mayor, no se sientan alrededor de la familia la planificación de una nueva pequeña ventana trasera?
"Bir saatte en fazla tur yapan kişi kazanır."
"El que cumple la mayor cantidad de vueltas en una hora, gana."
Hollanda topraklarından çıkmış en iyi gruplardan birisi ve burada, dünyanın en büyük 6. limanında en iyi şarkılarını söyleyerek başlayacaklar yani şarkılarından bahsediyorum.
Es uno de los grupos más grandes que ha salido de Holanda, y van a empezar aquí, en el sexto puerto más grande del mundo... interpretando su mayor éxito, quiero decir, su éxito.
Güneş battığında, atikliklerini ve yakıt ekonomilerini kullanan Ferrari'ler ilk 2 sıradalardı.
Cuando la noche cayó, los Ferraris, usando su mayor agilidad y su mayor eficiencia de combustible, estaban liderando la carrera uno-dos.
Gördüğüm en metal pulu bu.
Esa es la mayor cantidad de purpurina sobre metal que haya visto
Bir zamanlar yaşlı bir bayan düştüğünü gördüm.
Una vez vi como se caía una señora mayor...
Bu bize partinin en büyük problemini sundu.
Lo cual nos trajo el mayor problema de todos
Herkes büyüdüğünde, Şükran Gününü nasıl kutlayacağını bize söyleyecek.
- Buena idea. Cada uno nos va a decir cómo va a ser su Acción de Gracias cuando sea mayor.
Büyüdüğün zaman, nefret ettiğin şeyleri yapmak zorun olmazsın.
Cuando eres mayor, no tienes que hacer las cosas que odias.
Büyüdüğümde Şükran Günlerini kutlayacağım.
Quiero celebrar Acción de Gracias cuando sea mayor.
Ailenin iki çocuğundan en küçüğüydü. Kendisinden üç yaş büyük bir ağabeyi vardı.
Darius Pringle es un hombre blanco diestro de 36 años, el menor de dos hijos, con su hermano tres años mayor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]