Mejor translate Spanish
268,729 parallel translation
Kaptan Amerika'nın en iyi arkadaşı.
El mejor amigo del Capitán América.
Ama arkadaş kalmamız daha iyi olacak.
Creo que sería mejor que solo fuéramos amigos.
Galiba Scatman'i kapatsam iyi olacak.
Tal vez mejor apague a Scatman.
Tabi gerçekten amcam olsaydı daha güzel olurdu.
Hubiera estado incluso mejor si hubiera sido mi tío de verdad.
Mekong Deltası'ndaki Noel'im daha iyi geçmişti.
Lo pasé mejor en el delta del Mekong.
Gitsen iyi olur.
Es mejor que te vayas.
Tabii ama televizyon izlemekten daha iyi bir şey yapmayı umuyordum.
Bueno, aunque esperaba hacer algo mejor que eso.
Moralini düzeltecek bir şey var.
¿ Sabes cómo te sentirías mejor?
En güzeli de, Abby kızgın bile değil.
Y lo mejor de todo es que Abby no está enfadada.
Ama ondan çok daha iyisini hak ediyorsun.
Pero te mereces a alguien mucho mejor que él.
Daha keyifli olman lazım.
Deberías estar de mejor humor.
En iyi çiftçi kazansın.
Que gane el mejor ranchero.
Ekmekten daha iyisi ne, biliyor musun?
¿ Sabes qué es mejor que el pan?
Bu, kızarmış ekmekten daha iyi.
El pan es mejor que las tostadas.
Bebeği doğurmayacağını sanırken daha kolay gelmişti.
Me sentía mejor cuando pensaba que no iban a tener el niño.
İyi bir baba olacağım. Daha da iyi bir erkek arkadaş olacağım.
Seré un buen padre y un novio aún mejor.
Kendimi zorlamadan bile senden daha iyi atıyorum.
Incluso sin intentarlo, tengo mejor puntería que tú.
Eyaletin en iyisidir.
Es el mejor del estado.
Sen burada kalsan iyi olur.
Es mejor que te quedes aquí.
Daha iyisini beklediğinden eminim ama acele karar vermemeye çalış.
Seguro que esperabas algo mejor, pero procura tener la mente abierta.
En iyi dostum sınır dışı edildi.
Han deportado a mi mejor amigo.
Yıkık dökük bir batakhaneyi alıp Garrison'ın en iyi barı yaptın.
Convertiste un garito destartalado en el mejor bar de Garrison.
Normalde ekstra peynirli alırım, daha güzel oluyor.
Me gusta con extra de queso. Está mejor.
Daha iyi bir erkek arkadaş bulabilirdin gerçi.
Aunque podrías tener un novio mejor.
Burası cidden dünyanın en müthiş ülkesi.
Este es el mejor país del mundo.
Yani sen öz kardeşisin, beni daha çok seviyor ama olsun.
Técnicamente, tú eres su hermano, pero yo le caigo mejor. Igual no importa.
Sen bu işlerde benden daha iyisin.
Tú eres mejor que yo para estas cosas.
Sadece elimden geleni yapıyorum.
Solo hago lo mejor que puedo.
Aldığım en güzel doğum günü hediyesi bu.
Es el mejor regalo de cumpleaños de mi vida.
Daha iyisini bulurum.
Encontraré algo mejor.
En güzel doğum günüm.
El mejor cumpleaños de mi vida.
Beau diye bir kovboyla tanıştım. Hayatımın en iyi yazını orada geçirdim.
Conocí a un vaquero llamado Beau y pasé el mejor verano de mi vida.
Daha da güzel.
Aún mejor.
Son erkek arkadaşıma göre yeni ve bir üst model.
Comparado con el último con el que salí, es nuevo y mejor.
- Ama bence arkadaş kalsak daha iyi.
- Pero es mejor que seamos amigos.
Ronald Reagan Kaliforniya'dan çıkan en iyi şeydi, dans eden kuru üzümler dışında tabii.
Ronald Reagan fue lo mejor que ha salido de California, aparte de las pasas que bailan.
En yüksek tamamlama yüzdesi.
Mejor porcentaje de anotación :
Aslında bugün görüştük, arkadaş kalmaya karar verdik.
Nos hemos visto hoy y hemos decidido que lo mejor es ser amigos.
Bence en iyisi bu.
Creo que va a ser lo mejor.
İçin rahat edecekse o adam Paul olmayacak.
Si eso te hace sentir mejor, no será con Paul.
- Doğru karar verdik.
- Ha sido la mejor decisión.
Böyle bir özgürlük dünyanın en güzel şeyi.
Esa clase de libertad es lo mejor del mundo.
Sanırım düşününce iyi bir şey aslında.
Igual... Al final, puede que sea lo mejor.
- İyi bir şey mi?
- ¿ Lo mejor?
Gelecek planlarım suya düştü, diyorum, sense "Bu iyi bir şey" mi diyorsun?
Te acabo de decir que se han fastidiado mis planes de futuro, ¿ y lo único que dices es que "es lo mejor"?
Harika bir anneydin.
Eres la mejor madre del mundo.
En iyi evlat mı dersin, en sevilen evlat mı, bilemem.
Algunos dirían que soy el mejor hijo, otros, que soy el favorito.
Sadece benden nefret ettiğini düşünmeden ayrılırsam içim daha rahat edecek.
Pero me sentiría mucho mejor al irme sin creer que me odias.
Colorado'nun en iyi ailesine ve en iyi oğullarına.
Por la familia más cojonuda de Colorado y por su mejor hijo.
"Oh, Zoe, sana daha iyi bir hayat vermek istiyorum."
"Oh, Zoe, quiero darte una vida mejor".
Kız kardeşim benden daha iyi durumda ve hapiste.
Mi hermana está mejor que nosotros, y él esta en la cárcel.