Mına translate Spanish
150,040 parallel translation
Dev, bugün orucun nasıl geçti? Gün doğumundan gün batımına hiçbir şey yemedim, sağlam bir oruçtu. Güzeldi.
Dev, ¿ qué tal estuvo el ayuno hoy?
Bizim... yardımına ihtiyacımız var.
Necesitamos su ayuda.
Evet, öylesiniz, cinsiyet ayrımına dayalı kelimeler kullandığınız... için size teşekkür ediyorum ve bunun Trapdoor Operasyonu ile hiçbir... ilgisi olmayan yeni bir soruşturma olduğunu hatırlatmak isterim.
Sí, lo es, y gracias por usar un lenguaje de género neutro, y le recuerdo que esta es una investigación nueva sin relación alguna con la Operación Trapdoor.
Doku ölmüş ve.... enfeksiyon kan dolaşımına girmiş.
El tejido estaba muerto y la infección había alcanzado tu corriente sanguínea.
Ve bunu bana sen yaptın, beni daha az kötü yapar mı sanıyorsun, hiç kimsenin bana bakmayacağı anlamına mı geliyor?
¿ Y crees que haciéndome esto me mermas, que ningún hombre me volverá a mirar?
Martin! Üzgünüm ama şu an yardımına ihtiyacımız var.
Martin, lo siento, pero necesitamos tu ayuda ahora.
Benim ve ailemin başına gelenler bana yeteri kadar sebep sunuyor amına koyayım.
Lo que me pasó y a mi familia me da suficiente motivo.
Bana psikanaliz yapmaya kalkma amına koyayım.
No vayas a intentar psicoanalizarme.
Programına uyarım.
Lo haremos según tu horario.
Senin yardımına ihtiyacım yok.
No necesito tu ayuda.
Senin yardımına ihtiyacım yok!
¡ No necesito tu ayuda!
Şişmanlar kampına mı?
¿ Un campus para gordos? Tengo novio.
Sanırım her bir çiftin başına, evliliğin dönüm noktalarında böyle şeyler geliyordur.
Bien, creo que cada pareja tiene varios de esos momentos en los que se llega a una encrucijada.
Ayrıca kapalı alanlarda kalmaktan da korkarsın, uzun bir süre bir yerde tıkılı kalırsan, İşte bu yüzden sana, trenin birazdan hareket etmeye, başlayacağını telkin ederek seni rahatlatmak için yanına geldim, tamam mı?
También sé que te vuelves claustrofóbica cuando te quedas atrapada en un sitio por mucho tiempo, así que solo quería venir aquí para poder aclararte las cosas, decirte que en cualquier momento el tren se empezará a mover, ¿ vale?
Senle ayrıldıktan sonra, tekrar ailemin yanına taşındım.
Después de romper, me mudé con mis padres.
Beth, ölen bir adamı, onların hayatına sokarak bir hata yaptım, değil mi?
Beth, no cometí un error metiendo en nuestras vidas a un moribundo, ¿ no?
Çocukları arkdaşlarına bıraktım, bu gece orda kalacaklar. Ben de seni dışarı çıkaracağım.
Bueno, llevé a los niños a casa de sus amigos para dormir y voy a llevarte a un sitio.
Neyse işte, burdan ayrılacağım... Tarzına da artık müdahale etmeyeceğim.
Voy a irme, no voy a... no voy a cortarte las alas.
Bu sene eşeğin kıçına kuyruk yapıştırma oyununu oynamayacağımıza inanamıyorum.
No puedo creer que no vayamos a jugar a ponerle el rabo al burro este año.
Şimdi Sevgililer Günü hatrına kocana bir öpücük ver bakalım.
Ahora dale a tu marido un beso porque es el día de los enamorados.
Çünkü on yılımı, benim evliliğimin sonunun, ailemin evliliğinin sonu gibi olmayacağına dair kendimi ikna etmeyle geçirmiştim.
Ya sabes, porque había pasado diez años autoconvenciéndome que no terminaría como mis padres.
Sanırım yanına gideceğim...
Creo que voy a ir...
Neyi farkına vardın biliyor musun, gülme efekti ve tekrar çekimlerin yardımı olmadan, bir şey yapamayan, ayrıca herhangi bir yeteneği olmayan 40 yaşında bir playboy olduğunu.
Creo que se dio cuenta de que sin la ayuda de cinco actos y risas programadas, no es más que un vividor de 40 años sin talento.
Aslına bakarsanız tüm hayatımı bu oyuna adadım.
Literalmente abandoné mi vida entera por esta obra.
Ne zaman kendime yüklensem, ellerini başımın her iki yanına koyar, ve sadece şöyle derdi...
Cada vez que le daba demasiadas vueltas, él solía poner sus manos a ambos lados de mi cabeza, y decir...
Sonra ona dedim ki. Dedim ki, "Tatlım, bak, kuşkusuz sen çok güzel bir kızsın, ama hayatının geri kalan kısmını benimle harcamaktan bahsediyorsun, ve... her ne kadar göğüslerine bayılsam da, ama ben hazır değilim ciddi birşeylerin altına girmeye!"
Así que le dije : " Cariño, mira, eres una belleza incomparable, sin dudarlo, pero estás hablando de pasar el resto de tu vida conmigo y... por mucho que me guste un filete de primera,
Annem bayram namazına gitmemi istiyor. Kaytaramaz mıyım?
Mi mamá quiere que vaya a la oración del Eid. ¿ Puedo faltar?
- Balık restoranına mı gitmeliydik?
- ¿ Deberíamos haber ido a comer mariscos?
Bunu Farmer'ın avukatına henüz açıklamadın mı?
¿ Ha revelado eso al abogado de Farmer?
Bak, başka bir şey aklına gelirse, bana telefon et, tamam mı?
Tenga, si recuerda algo, llámeme, ¿ de acuerdo?
Yazım hatasına benziyor.
Parece un error al escribirlo.
Korkarım ki 17 Kasım gecesi Tim Ifield'in sokağına gelen... taksilerin araştırılmaından bir şey çıkmadı.
Me temo que no he logrado obtener resultados con los taxis trabajando en la calle de Tim Ifield en la noche del 17.
'Dinleyin, Bay Huntley, 17 Mart'la ilgili olarak, iddia ettiğiniz gibi karınızın evde olmadığına dair güçlü kanıtlarımız var.'
Escuche, señor Huntley, con respecto al 17 de marzo, tenemos pruebas circunstanciales de que su mujer no estuvo en casa - tal y como aseguró.
Adamımızın kızı arabasına attığı, kasabanın dışına çıkardığı, ve sonra da onu evine kilitlediği düşünülürse?
Dado que nuestro hombre tuvo que meter a esta pobre chica dentro de su coche, pasearla por la ciudad, y después encerrarla en su casa.
Biraz erken olduğunu biliyorum, ancak Müfettiş'lik yapmak için epey yol aldım, bir daha kaçmasına izin vermeyeceğim.
Sé que es un poco pronto, pero me llevó mucho tiempo tomar mi ascenso a sargento y no voy a dejar pasar las cosas.
Tim'in Hana'yı evine gelmesini.... nasıl sağladığına dair ipucu var mı?
¿ Hay alguna sospecha del porqué Tim hizo ir a Hana a su piso?
Bunu kontrol altına almıştım.
Lo tenía bajo control.
Bununla birlikte, içki odasına katılım kayıtları tutulmadı, bu nedenle Nick Huntley'nin orada olduğu... konusunda bağımsız bir onaylama bulunmuyor.
Sin embargo, no hay grabaciones de los asistentes al cóctel, por tanto no tenemos una corroboración independiente de dónde se encontraba Nick Huntley en aquellos momentos.
Hatırlarsanız, bazılarının saldırısına uğramıştım.
Si lo recuerdan, fui atacado por algunos de ellos.
Bağımsız adli bilim adamlarımız, Leonie Collersdale'nin.... ikinci vücut parçalarının, Jackie Laverty'nin vücuduna..... yapıldığına inandığımız donma-çözülme hasarına benzer şekilde dondurulduğunu tespit etti. Ayrıca gazetede vücut parçalarının sarıldığı gazete parçalarının,
Los analistas forenses confirman que el segundo lote de las partes del cuerpo pertenecientes a Leonie Collersdale muestran deterioro por descongelación similar a lo que pensamos que se hizo también con el cuerpo de Jackie Laverty, y también que el papel de periódico que los envolvía eran de una fecha
- Hastanenin kayıtlarına girmeyi başardım.
- He conseguido contactar con la planta.
Ağzına sıçayım!
¡ Déjeme salir de aquí!
Dot'ın eski karavanına bak bakalım çalışıyor mu.
Revisa el viejo vehículo de Dot, ve si sigue funcionando.
Tanrı aşkına, iş kadınıyım ben, bir meyve hayırseveri değil.
Soy una mujer de negocios, por el amor de Dios, no una filántropa frutera.
Cumhuriyetçi partiye karşı, onların yardım reformuna ve ırk saçmalığına karşı siktiri çekmek.
Es como mandar al carajo al partido republicano, a su reforma de beneficencia y a la mierda racista.
Güreş maçına mı gittin?
¿ Fuiste a una lucha?
Bayan Amerikan Pastası'na veda mı bu?
¿ Le diremos adiós a la libertad?
Şimdi rahim boynunuzun yanına iğne yapıp rahminizi uyuşturacağım ve operasyona başlayacağız.
Te voy a poner una inyección junto al cuello del útero que adormecerá tu útero y luego comenzaremos el procedimiento.
Buradakinden çok daha iyi gözüken... bir hayat yaşadığım başka bir dünyanın... varlığına inanıyor muyum?
¿ Tengo que creer que hay otro mundo donde estoy viviendo una vida completamente diferente, que por lo que parece, es muchísimo mejor que ésta?
Şimdi de bu probu karnına koyacağım.
Y después el ecógrafo en tu barriga.
Karnına açacağımız küçük delikten sondayla içeri gireceğiz.
Utilizamos una sonda para entrar en tu vientre a través de una pequeña incisión.