Nadar translate Spanish
5,356 parallel translation
Buzlu suda 100 kilometre yüzebilir.
Se puede nadar en agua helada durante 100 kilómetros.
Bu memlekette halka hizmet diye bir sey olmadigini bilmen gerekir!
Y trufas no pueden comer o el barco para nadar.
Nasil yüzecegimi bilmiyorum.
No sé nadar.
Bana eski tarzda yüzme ögretilmisti.
Me enseñó a nadar en un muy desagradable.
Bilirsin,... bir adam tekneyle açilir ve belli bir derinlikte suya atilir,... içgüdüsü ona yüzmeye çalismasini söyler, iste ben de o içgüdü var.
Ya sabes, cuando un hombre golpeado por un barco la profundidad, se considera su instinto, y funcionará nadar. Tengo este instinto.
Kasketsiz yüzmene bile izin vermezler...
Ni siquiera te permiten nadar sin una gorra...
Bana yüzmeyi öğretir misin?
¿ Me enseñas a nadar?
Doğal evlerinden kilometrelerce uzakta... ve bilinmez bir işaretle durup daireler çiziyorlar.
Ahora, a muchos kilómetros de su hogar natural, y en respuesta a una señal desconocida, se detienen y comienzan a nadar en círculos.
Yüzmeyi yeniden öğrenen Shella ile dalacağız.
Bucear con Shella, que aprendió a nadar de nuevo.
Çok az kişi... kaplumbağalarla böyle yüzüp eğlenme ayrıcalığına sahip.
Muy poca gente tiene el privilegio que tengo yo nadar con las tortugas y divertirme.
Shella sahiden güçlendi ama... bir gün açıklarda yüzme umudu gerçekleşmedi.
Shella se puso realmente más fuerte. Pero la esperanza de que un día vuelva a nadar en mar abierto no se cumpliría.
Sonra kendi çocuklarıma annelik yapma zamanım geldi. Ronnie'nin kendi başına ya işleri halledip ya da batması gerekti.
Y luego Llegué a un lugar donde tuve a los padres mis propios hijos, y Ronnie tenía que hundirse o nadar por su cuenta.
- Siz Denizciler yüzmeyi seversiniz, değil mi?
A vosotros los de la marina os gusta nadar, ¿ no? Sí.
- Yüzmeyi mi?
- ¿ Cómo nadar?
- Ben! Yüzme bezlerini getiririm.
- Tengo pañales para nadar.
Seninkisi ne Reggie?
¿ Cuál es tu verdad, Reggie? Yo no sé nadar.
Yüzmek! - Ne!
¡ Nadar!
Hey, beraber yüzmeye gittiğimizi ve beni boğmayı denediğini hatırlıyor musun? Ne kadar gülmüştük.
Oye, ¿ recuerdas esa vez que fuimos a nadar, e intentaste ahogarme? Qué nos reímos.
Yüzemeyen ve yüzebilen hayvanlar dövüşebilirdi mesela.
Algunas que no pueden nadar podrían luchar con las que pueden.
Ben sizinle artık yüzmüyorum.
No puedo nadar más con usted.
Ben Bayan Gould ile yüzmeye gidiyorum.
Iré a nadar con la Señora Gould.
Az önce bacağımın yanından geçen şeyi.
¿ Eso que acaba de nadar por mi pierna?
Sen yüzmeye bayılırsın.
Tu amabas nadar.
Neden bıraktın yüzmeyi?
¿ Por qué dejaste de nadar?
Yüzme biliyorsun.
Podías nadar.
Her sabah Güneş doğarken denizanası doğuya doğru yüzmeye başlar.
Cada mañana, al salir el sol, las medusas comienzan a nadar hacia el este.
Yarın Morocco'ya giderken uçağımı Büyük Cayman'da indireceğim. Böylece yunuslarla yüzebileceğiz.
En nuestro camino a Marruecos mañana, haré que mi avión aterrice en la Gran Caimán así podemos nadar con los delfines.
Ben yüzme bilmiyorum.
No sé nadar.
Sabah altıda üç kilometre yüzerken yorulmanızı istemem. Emredersiniz komutanım.
No quiero que se cansen para nadar... a las seis en el mar durante dos millas.
Colter Gölüne yüzmeye gitmenin kasana zararlı olduğunu söylememi istedi.
Me pidió decirte que no era "fuerte" sí ibas a nadar allá en el estanque de Colter
Şuradaki gölde çıplak şekilde yüzmek oldukça korkunç olabilir.
Ya sabes, nadar desnudo en ese lago oscuro de allí, eso daría mucho miedo.
Çocuklar, heyecandan unutmuşum, ben yüzmeyi bilmiyorum!
Sí. Chicos, con toda la emoción, se me olvidó de que no sé cómo nadar.
Sonra onu yüzmeye götürdüm ve parçalara ayrıldı!
Después de eso, lo lleve a nadar y se desarmo.
Bu eleman yüzecekmiş. Yakalayın!
Este tipo va a nadar.
Geceden kalmanın en iyi ilacı okyanusta yüzmek.
Nadar en el océano es la mejor cura para la resaca.
Yüzmeye gelen normal bir çiftiz sadece.
Somos una pareja normal yendo a nadar.
Catherine, ben yüzme bilmem.
Catherine, no puedo nadar.
Daha fazla yüzmek istemiyorum aslında, ama bana gidebiliriz.
Sí. Realmente ya no quiero ir a nadar pero podemos ir a mi casa.
Yüzmeyi bırakınca annem onu tuvalete atıp sifonu çekmişti.
Mamá lo tiró por el inodoro cuando dejó de nadar.
Mayo ile rahat etmiyorsan çıplak dalabilirsin,
Si no estás cómoda en traje de baño, puedes nadar desnuda.
Üniversitedeyken ben de yüzerdim.
Solía nadar en la universidad.
Ne oldu kardeş, yüzme bilmiyor musun?
Que hay de malo, señorita, ¿ no sabe nadar?
Evet, o hareketi ben öğrettim.
SI. Yo le enseñe a nadar.
Akvaryumda yunuslarla yüzmek için bir indirim kuponu var.
Hay un Groupon en el acuario para nadar con los delfines.
Yani görünüşe göre, yunuslarla dolu bir tankta yüzmek yerine elimde "The Time Traveler's Wife" nin yıpranmış bir kopyasıyla küvetimde pinekleyeceğim.
Así que parece que en vez de nadar en un tanque con delfines... me daré un baño en nuestra bañera... con una copia gastada de "The Time Traveler's Wife".
Yüzmek istemediğinizden emin misiniz?
¿ Está segura de que no preferiría nadar?
Yüzmeye gideceğimizi bilsem mayomu alırdım.
Si hubiera sabido que íbamos a ir a nadar hubiera traído el bañador.
Em, yüzebilecek misin?
¿ Vas a poder nadar?
Yüzemezsem burs işi olmayacak biliyorum!
Sé que pierdo la beca si no puedo nadar.
Katlanmana gerek kalmayacak. Tekrar yüzmeye başlayacaksın.
Bueno, no tendrás que hacerlo porque vas a nadar de nuevo.
Tamam. Bugün tek istediğim yüzmekti.
Solo quería ir a nadar hoy.