English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ N ] / Nadide

Nadide translate Spanish

337 parallel translation
O, nadide bir mücevher, aşk kuşum.
Ella es una rara joya, mi enamorado.
Onları uzak diyarlara, nadide hazineleri aramaya gönder. Yedinci ayın sonunda dönsünler.
Envíales a tierras distantes para encontrar un raro tesoro.
En nadide hazineyi kim getirirse, onunla evleneceğim.
Con quien traiga el más raro tesoro, yo me casaré. En la séptima luna volverán.
Pers Prensi, nadide hazine arayışıyla Şiraz çarşısına gelmişti.
En busca del raro tesoro, el príncipe Persa llega al bazar de Shiraz.
Prensim, işte dünyadaki en nadide şey : uçan halı.
Mi príncipe, aquí está la más grande rareza del mundo, la alfombra voladora.
Hindistan Prensi de, nadide hazine arayışıyla Kandahar yakınlarında unutulmuş bir anıta geldi.
En busca del raro tesoro el príncipe de las Indias llega a un ídolo olvidado, cerca de Kandahar.
Bu, dünyadaki en nadide şey : sihirli kristal.
Ésta es la más grande rareza del mundo, el cristal mágico.
Hindistan'ın kristali ya da Pers'in halısından çok daha nadide.
Más raro que el cristal de la India o la alfombra de Persia.
Sizin umutsuz durumunuzu açığa çıkaran, bu nadide kristaldi.
Fue este cristal el que reveló su grave y desesperada situación.
Elma, kristal, halı. Hiçbiri nadide değil.
Manzana... cristal... alfombra.
Gaddarca eksikliğini duyduğu şeyden mağdur olmamışçasına keyif aldığı bu nadide zevkten.
Consideraba el juego como un extraño placer del que disfrutar sin sufrir graves pérdidas.
Bize katıl, bu nadide topluluğa.
Únete a los tártaros.
Ordunun nadide bir çiçek olduğunu!
¡ Creía que nuestro ejército era la flor de la nación!
Bir ara görebilir miyim? - Orada ne tür nadide parçalar var Dorian?
¿ Qué tipo de cosas guardas ahí, Dorian?
Dışarıda kalacağını söyledi çünkü içmiyormuş, nadide bir adam.
Dijo que esperaría fuera, porque no iba a consumir. Un joven un poco raro.
Lâkin bu yazıtından ötürü nadide bir kalıntı.
Pero este es un extraño hallazgo por la inscripción.
Hayatım boyunca güzel ve nadide şeylerin çevremde olmasını arzuladım.
Toda mi vida ha sido mi ambición rodearme de cosas hermosas.
O resme nadide ve güzel mi diyorsun sen?
¿ Tú llamas a esta pintura mía dorada y hermosa?
Ned, burada, en nadide balıklardan istiridyelere kadar bir sürü şey var.
Aquí hay de todo, desde algas hasta ostras.
Günahkârlar söz konusu olunca dünyada başka hiçbir lağımda bu kadar nadide bir topluluk bulunmaz.
Cuando de pecadores se trata... ninguna cloaca del mundo podría ofrecer una congregación así.
Taş bloklar arasında ezilecek nadide bir çiçek.
Una delicada flor para ser aplastada entre bloques de piedra.
Benim nadide Zambak'ım, benden daha yaralı.
¡ Ay! Flor de Lis ha sido herida aún mas que yo. ¡ Y por culpa mía!
Nadide Zambak'ınız, acısını unutmak için, kendi arazimizdeki, manastıra kapandı. Yakında sizin olacak olan arazideki.
Flor de Lis, para olvidar sus penas,... ha encontrado refugio en Saint Paul de Grimault,... en nuestra propiedad, que debía de ser la vuestra.
Nadide bir lezzet kabul ediliyor.
Está considerada una exquisitez.
En nadide mücevherler kağıt torbalara konmamalı.
Las joyas de la corona no se guardan en una bolsa de papel.
Nadide bir çiçek adı gibi, değil mi?
¿ Suena como una flor exótica, no?
Sebastian ile, bu ilkel insanlar ailesinin Catherine kadar nadide bir kızı nasıl ortaya çıkartabildikleri konusunda kafa yorardık.
Sebastian y yo nos preguntábamos cómo esta familia del Neanderthal pudo generar una joven tan especial como Catherine.
500 yıllık, nadide bir parça.
Tiene 500 años.
Senin için büyük bir sera yaptıracağım. İçinde en nadide çiçekleri yetiştireceksin.
Construire un invernadero gigante para crear flores imposibles...
İnsan kalbinde yetişen en nadide çiçekten bahsediyordum :
Era un comentario a la flor más bella que brota del corazón humano :
Burayı ülkenin nadide köşelerinden biri haline getiriyorsun.
Va a parecer un sitio turístico.
Ve ismini, o nadide ismi ağzına alma cüretini gösterdi.
Incluso dijo su nombre. El nombre de su amada.
Koleksiyonumun en nadide parçası o.
La estatuilla está a salvo. Es la joya de mi colección :
En nadide parçaları burada tutuyorum.
- He reunido aquí mis más bellas obras.
İşte bu, bayan. Bunlar Teksas'ın en nadide örnekleri.
Estos son los mejores petardos de toda Texas.
Berlin'e nadide bir kaç kitap için geldim.
Vine a Berlín a buscar libros raros.
Aradığımız yaratık bir günlük ömrü olan nadide bir kelebek gibi.
Hijo, la mujer ideal es como una mariposa : sólo vive por un día.
Bu eski ama nadide antika litroğraf için tam 325 dolar değer biçildi.
Por este rarísimo e inusual lote de litografías ilustrando los 5 sentidos.
Ne kadar da nadide ve güzel.
Qué extraño. Y qué hermoso.
Burada en nadide sanat eserlerimizden bazıları toplanmıştır görülsün ve düşünülsün diye...
Hemos reunido algunas de las mejores obras para la contemplación de...
Seni basit herif, "polis". Nelerimi bu iş uğruna feda ettiğimi hiç anlayamadın. En saf ve nadide otoriteye sahip olmak istedim.
Pequeño funcionario, policía de cuarta... tu nunca llegarás a comprender a fondo el significado de mis gestos, de mi sacrificio con el cual yo intento reafirmar en toda su pureza el concepto de autoridad.
Nadide bir kolye, Martin.
Es antigua, Martin.
Nadide olduğunu kanıtla
Pruébame que eres divino
Ölümün gizemli yüzü pürüzsüz ve nadide yüzüne yansımıştı.
La misteriosa mano de la muerte, había respetado su rostro, Que permanecía tan fresco y delicado como una rosa.
Genç demokrasimizin nadide değerlerinden birini Basın Özgürlüğü'nü de hedef aldı.
Apuntaron a la Libertad de prensa, uno de los valores más preciosos de nuestra joven Democracia.
Mücevher işiyle uğraşırım. Hobi olarak da nadide cam işleri toplarım.
Joyero de profesión... y coleccionista por vocación de cristales raros y preciosos.
Nadide kulaklarını kullan o zaman.
Usa tus orejazas.
En nadide hazineyi getiren prensesi kazanacak.
Él que traiga el más raro tesoro, ganará a la princesa.
Nadide hazine arayışındaki Moğol Prensi, Wak Adası'na gelmişti.
En busca del raro tesoro, el príncipe de los Mongoles llega a la isla de Wak.
Oldukça nadide.
Dispuesto a arrancar.
Nadide bir kolye, Martin.
Es antiguo, Martin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]