Nadiren translate Spanish
1,815 parallel translation
Aşk, nadiren yakalanır.
Es extraño encontrar amor.
İkiz kardeşleri pilot olarak görmek nadiren olan bir şey değil mi?
¿ No es extraño ver a pilotos gemelos?
Bazı nadiren görülen kanserleri,...
Ciertos cánceres poco comunes...
Amerikalılardan ziyade ingiliz çiftler nadiren boşanır. bunun yerine hayatlarınız inanılmaz bir işkenceyle yaşamayı seçerler.
Al contrario que las americanas, las parejas britanicas raramente se divorcian, prefieren vivir sus dias en una miseria inimaginable.
Bana göre gerçekler, yalanlardan nadiren daha iyidir.
Personalmente no creo que la verdad sea mejor que la ficción.
İsrail güvenliğinin davranışsal biçimlerine göre hamile kadınlar nadiren yalnız seyahat ederlerdi...
Según los perfiles de comportamiento de la seguridad israelí las mujeres embarazadas casi nunca viajan solas...
Nadiren : Bana saygı duyarlar.
Rara vez, ellas me respetan.
Genellikle Meryem Ana'yı ve çocuk olan İsa'yı anlatır. Batı Avrupa Kilisesi'nde daha sık rastlanan çarmıha gerilme bu eserlerde nadiren kullanılır.
Por lo general representa al Niño Jesús y a la Virgen María más raramente, por ejemplo, en la Cruxifixión, lo cual era mucho más predominante en la Iglesia Occidental.
Şansımıza zihinsel duyarlılık ve sağduyu nadiren aynı pakette gelmiş.
Suerte para nosotras... Habilidad mental y sentido común rara vez van en el mismo paquete.
Karl, evli bir erkek, ne kadar nadiren yalnız bir hafta geçirebilir farkında mısın?
Karl, ¿ tú sabes lo raro que es para un hombre casado tener una semana entera para sí mismo?
Özel dedektif Emerson Cod, ofisinde nadiren geç saatlere kadar kalırdı.
El detective Emerson Cod raramente se quedaba tarde en su oficina.
Nadiren benimle konuşurdun.
¿ Nunca te lo he dicho? Me has hablado muy pocas veces.
Bak Daisy hayatta, insanların doğru şeyleri yapmasını beklersin ama bu nadiren gerçekleşir.
Mira Daisy en la vida uno esperaría que la gente hiciera lo correcto y rara vez ese es el caso.
Nadiren Metropolis'e geliyorum ama bir işim vardı ve senin buraya taşındığını hatırladım.
Raras veces estoy en Metrópolis, pero tengo unos asuntos allí y recordé que te mudaste aquí.
Her ne kadar nadiren kalenin sınırlarını terkedebiliyor olsam da, ormanda hayatta kalma konusunda pek çok eğitim aldım.
Raramente dejo los confines del castillo aunque tuve bastante entrenamiento de sobrevivencia en el bosque.
Annenle biz, çok nadiren yapabildik.
Tu madre y yo, muy pocas veces lo tenemos.
Bilirsiniz, şu nadiren sorulur :
Pocas veces se hace la pregunta :
Nadiren gülümsüyor.
"El raramente sonrie"
Evet, şey, soykırım nadiren mantıklı gelir.
Sí, bueno, el genocidio raramente lo tiene.
Böyle gizemler çok nadiren korumasız bırakılır.
Tales secretos rara vez se ven sin protección.
- Biliyorsun, nadiren şansımız oluyor.
Tú sabes, rara vez está la oportunidad. Mamá...
Hastalarım uyuyamıyorsa, ben de çok nadiren uyurum.
Rara vez duermo, excepto cuando mis pacientes también lo hacen.
Neredeyse 12 yaşına kadar nadiren konuştu.
Él apenas dijo un palabra hasta que tenía casi 12 años.
Gün ışığını doğrudan alamayacakları için, ısılarını ya çevrelerinden alırlar, ya da iyi beslendikleri zamanlarda depoladıkları yağları enerjiye çevirirler. Ama yine de, çok iyi bir nedenleri olmadıkça nadiren zıplarlar.
como no pueden absorber el calor del sol directamente obtienen el calor del entorno o de las reservas de grasa que acumulan cuando la comida es abundante pero aún así rara vez saltan a menos que tengan una buena razón para ello
Nadiren de olsa kendi çamaşırlarımı yıkarım.
En algunas ocasiones, lavo la ropa.
Semenderlerin nemi koruma ihtiyaçları, açık alana nadiren çıktıkları, ve avlarını yaprak yığınları altında sürünerek buldukları anlamına gelir.
La necesidad de mantener la humedad significa que rara vez salen a la intemperie sino que encuentran su presa en la camada de hojas.
Fakat neredeyse tüm yaşamlarını yeraltında geçirdikleri için, nadiren görülürler.
Pero rara vez se les ve pues pasan casi toda su vida bajo tierra.
Ara sıra, uzun zaman içinde nadiren milyonlarca yılda bir gün, rüzgar doğru yönde estiğinde Doktor çağrınıza koşar gelir herkes hayatta kalır.
De vez en cuando, muy de vez en cuando cada día de un millón cuando la tormenta se calma y el Doctor viene a decidir que todos viven.
Bunu çok nadiren söylerim ama, dans okulumda paralı öğrenci olmak ister miydin?
raramente digo esto, pero te gustaría ¿ convertirte en una estudiante pagada en mi academia de ballet?
Nadiren olurum.
Raramente lo hago.
Hayat nadiren adildir, Jimmy.
No es justo. Me gustaría ayudarte, pero mentir no es no es lo mío, me come por dentro, me da dolor de estómago. La vida pocas veces es justa, Jimmy.
Hayır, enfeksiyon nadiren direnç gösterir ve alerji asla antibiyotiklere tepki vermez.
No, una infección raramente se resista. Y las alergias nunca responden a los antibióticos.
Nadiren bile vermez. İşte cevap, kazandım.
"Nunca" le gana a "raramente", quod erat demonstrandum, yo gano.
Yani insan gerçekten kan ağlayabilir mi ki? Nadiren. Bazı virüsler mesela Ebola, gözyaşı kanallarında kanamaya sebep olabilir.
¿ Cómo justo el día después de que un completo extraño me diga que voy a morir, acabo investigando un caso en el que la muerte de la víctima había sido predicha?
Nadiren görülmelerine karşın sık sık seslerini duymak mümkündür.
Pocas veces vistos, pero se oyen con frecuencia.
Muhtemelen Çin'in en meşhur hayvanı ama çok nadiren görülebiliyor.
Este es probablemente el animal más famoso de China, pero unos cuantos se han visto.
Yoğun bambu ormanlarında pandalar birbirleriyle bile nadiren göz göze gelirler bu yüzden kendilerine özgü bir kokuyla haberleşirler.
En el denso bosque de bambú rara vez se ve una panda con otro, ellos se comunican através de sutiles señales de aroma.
Tropik kuşağın bu kadar kuzeyinde bu tür ormanlara nadiren rastlanır.
Es muy raro encontrar junglas tan al norte de los trópicos.
Nadiren çiçek açar bazen yüzyıl veya daha uzun sürede bir kez.
Florece con muy poca frecuencia puede que incluso llegue a hacerlo cada 100 años.
Nadiren görülebilen bu bebek de en fazla bir günlük.
Esto se ha visto muy pocas veces, este bebé puede que tenga solo un día de vida.
Doğayla uyum arayışındaki anlayışın Çin'deki kökeni uzun bir geçmişe dayanmakla beraber bugün kalabalık sahillerde bu tarz ilişkilere nadiren rastlanıyor.
Si bien la cultura de buscar el equilibrio con la naturaleza... tiene una larga historia en China, es raro de ver tal armoniosa relación en las costas de China.
Yılın 10 ayı boyunca adada yiyecek doğru düzgün hiçbir besin kaynağı olmaz bu yüzden sürüngenler de nadiren hareket ederek enerjilerini korurlar.
Durante 10 meses del año... no hay nada sustancial que comer en la isla, por lo que los reptiles conservan su energía apenas moviéndose todos.
Çoğunlukla Hint ve Pasifik Okyanusu'nda yaşayan bu türler Çin'de nadiren görülürler.
se encuentran desde la India hasta el Océano Pacífico, esta especie es poco común en China.
Nadiren yaparım.
Raramente lo hago.
Polislerle nadiren çıkarım.
Raramente salgo con polis.
"Nadiren", "asla" mı demek oluyor?
¿ Raramente significa que nunca?
Nadiren çizgi film izlerim.
Raras veces miro caricaturas.
"En büyük umutlarımız ve en büyük korkularımız nadiren gerçekleşir."
"Nuestros mayores anhelos y nuestros peores miedos... "... raras veces se concretan ".
Daha önce bu yolla bir adamı nadiren tanımıştım!
Casi nunca conocí a un hombre de ese modo.
Nadiren.
Brevemente.
Kızıl geyikler bu ülkenin diğer yerlerinde nadiren bulunurlar.
El ciervo rojo es difícil de hallar en otras áreas.