English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ N ] / Nal

Nal translate Spanish

1,425 parallel translation
Boynun sağ tarafında at nalı şeklinde bir çürük.
Contusión con forma de herradura en el lado izquierdo del cuello.
At nalı şeklinde birkaç tane morluk.
Moretones múltiples con forma de herradura.
İki ünite asalım ve hemen ameliyathaneye taşınalım!
Ponle dos unidades. Hay que subirla a Quirófanos. ¡ Rápido!
Hadi ısınalım, tamam mı?
Vamos a calentar.
ÇILGIN JOE Yazan, Jon Favreau ve Amrit Nal
JOE EL LOCO POR JOHN FAVREAU Y AMRIT NAL
Bir de onu ata nal takarken göreceksin.
Deberías verlo herrar un caballo.
Burada dünya siyaseti daima daha az fırtınalı yaşandı.
Aquí, la política mundial pareció menos turbulenta.
Taşınalı 3 hafta oldu ve hala her akşam ışıklar sönüyor.
Hemos estado aquí tres semanas ya, y cada noche las luces se apagan.
- Biraz tıkınalım dostum.
- ¡ A papear, tío!
Ertesi gün kafam nal gibiydi.
Al día siguiente estaba atontado.
Kulağımı yere dayayıp, nal sesleri dinlememi, ayak izleri ve kırık dallar aramamı mı istiyorsun?
¿ Quieres que ponga mi oreja en el suelo y escuche...? Que siga huellas... y busque ramitas rotas?
Rehber at bir nalını düşürmüş. Fakat şişlik inmeden değiştiremeyiz.
El caballo líder perdió una herradura, no podemos reemplazársela hasta que la hinchazón baje
Evet ama şu at nalından hoşlandım.
Ya, pero me gusta la herradura.
Aslında, evliydi. Kısa ve fırtınalı.
Un matrimonio corto y movidito.
Işığıyla yolumu aydınlatır. Fırtınalı denizlerde bana kılavuzluk eder.
Me hizo arrodillar en verdes praderas.
Devenin nalı! Ne alakası var kadıncağızın?
qué tiene que ver la pobre mujer con eso?
200 sene değişmek için yeterli bir zaman.... üstelik bizler binlerce yıl yaşayabiliriz, yani neden sakınalım ki?
No me sorprende que haya cambiado tras 200 años, pero vamos a entrenarnos durante miles de años, así que, qué importa?
Kanada'ya taşınalı bir yıl oldu.
Pasó más de un año desde que se mudaron a Canadá.
Sen, buraya taşınalı daha iki ay oldu.
Solo te viniste hace dos meses...
Yo! at nalında iyi olduğunu söylediler zırhta değil.
Ellos dijeron que eres buena con las herraduras, no con las armaduras.
"Bach-nal" zamanı geldi.
Es hora del Bach-nal.
Bach-nal'da bir sorun çıkmış.
Ha habido problemas en el Bach-nal.
Utanma kınalı kuzum.
No seas tímida, corderita mía.
Görmen lâzımdı, hız bağımlısının birine de nal toplattım bugün.
Debiste haberme visto. Derroté a un adicto a las anfetaminas en las herraduras.
- Minnettar mı olalım? Taşınalım mı?
¿ Que vendamos agradecidos?
Galapos Adaları'nın en batısı olan Douglas Burnu dev Pasifik dalgalarına karşı tamamen savunmasızdır ve dünyanın en fırtınalı kıyılarından biridir.
Cabo Douglas, en la más oeste de las Islas Galápagos, totalmente desprotegida de las gigantescas olas del Pacífico, y una de las líneas costeras más agitadas del mundo.
Falklands'ın çevresindeki denizler, en fırtınalı denizlerdendir.
Los mares que rodean las Malvinas son de los más ásperos del mundo.
Fırtınalı mevsim, resifteki hayvanlar için gerçek bir tehlikedir.
La temporada de tormentas pone en verdadero peligro a los animales del arrecife.
Fırtınalı mevsimin geri kalanında derin suların sağladığı sığınakta güvende kalırlar.
Por el resto de la estación de tormentas, permanecerán a salvo en las profundidades, fuera de peligro.
Fırtınalı mevsim sırasında bazen, bir kasırga oluşur.
A veces, durante la estación tormentosa, se arma un huracán.
Besinler aynı zamanda fırtınalı hava tarafından da getirilebilirler.
Los nutrientes también pueden ser subidos, aunque menos predecible, por el clima agitado.
Özellikle kutupların yakınlarında, dev fırtınalar derinlikleri harekete geçirir ve yüzeydeki suyu zenginleştirirler ve buradaki Güney Atlantik'teki denizler en fırtınalı olanlardır.
Particularmente cerca de los polos, tormentas enormes agitan las profundidades y enriquecen las aguas superficiales, y aquí, en el Atlántico Sur, los mares son los más ásperos sobre el planeta.
İki at nalı ve 4-yapraklı yonca, efendim.
Dos herraduras y un trébol de cuatro hojas.
"Çiçekli kınalı süsler."
"la mancha de la alheña y los colores de las flores, recuerda..."
Tahmin edeyim, normal olarak, fırtınalı havada, en güvenli limana yanaştın.
Adivinaré, buscas refugio en un naufragio de normalidad.
Dinah'la bir bakınalım.
Iré con Dinah a inspeccionar.
At Nalı Tavernası diye bir tabela göreceksiniz.
A 1 Km., verá el letrero "Taberna de la Herradura".
Bu kadar beygir gücüyle Andrew'a nal toplatır.
este bote tiene los caballos de fuerza suficientes para escapar del Andrew
Sorgulamadan Arizona'ya mı taşınalım?
¿ Que nos mudemos a Arizona?
İşin garip tarafı, arkadaşlarımızdan kaçınalım derken, başka birine rastladık.
La ironía es que al evitar a nuestros amigos nos encontramos con otra persona.
At nalı şeklinde karanfilden çelenkler olmayacak.
- Sin coronas de claveles. Entendí. Tu papá era un buen hombre.
Sıradaki ödül sahibimiz, fırtınalı denizde doğru yolun göstericisi olan adam.
El próximo en recibir el premio es un hombre cuya voz ha sido un faro de verdad en un, a menudo tormentoso mar de incertidumbre moral.
İsim takmaktan kaçınalım.
- No nos insultemos.
Kaybetmişiz!
DECLARAN I LEGAL MARI HUANA MEDICI NAL ¡ Y perdimos!
Ve onun fırtınalı esprilerine gülüyor olmalıydım.
Y me he reído con los chistes de sus tormenta.
Bak sadece düşünmüştüm ki buraya taşınalı bir birimizi neredeyse hiç görmedik. Seninle vakit geçirmek için heyecanlıydım sadece.
Mira, solo pensé, que como casi no nos vemos desde que te mudaste... quería pasar algo de tiempo contigo.
- Böyle bir kadını nereden bulurum ki? - Yok devenin nalı!
Soy la profesora Grace Adler.
İki vardiyasını kaçırmış. Ondan en son haber alınalı 39 saat oldu.
No saben de él hace 39 horas.
İlişkimiz kısa... ve fırtınalı olsa da, bu konuda birşey yapamam ama senin gülümseyen resmin,
Nuestra relación fue... efímera y con periodos tumultuosos. No puedo evitar recordar tu hermosa sonrisa.
Fırtınalı zamanlar.
Turbulento.
"Çiçekli kınalı süsler."
"Vistete del color de la alheña..."

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]