English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ N ] / Namaz

Namaz translate Spanish

774 parallel translation
Ambulans çağırmanın faydası yok, Nanny taşınamaz.
Inútil llamar a una ambulancia. Ella no podría ir.
Mabuse'un yazdığı her şey yadsınamaz bir temel mantığa dayanıyor. Ve yazdıkları yasadışı işler için en ufak detayına kadar planlanmış mükemmel bir kılavuz.
Lo que Mabuse escribe está basado en una irrebatible lógica y sirve como una guía perfecta para el cometimiento de crímenes planeados hasta el más mínimo detalle.
- Fedakarlığın sanatçıya katkısı yadsınamaz.
- El sacrificio hace al artista. - Exacto.
Biraz daha umursamaz bir tavır takınamaz mıyız?
¿ Podríamos adoptar todos una actitud más serena?
İşte onlar kılıçla alınamaz...
¡ Nada pueden nuestras espadas contra ellos!
Senin yönteminle sonuç alınamaz, Gavrilo!
¡ Demuestra tu valor, Gavrilo!
Halk kimsenin elinden alınamaz madam... 160 milyon değil, tek bir kişi bile.
No se puede quitar a un pueblo, madame... ni a 160 millones ni a uno solo.
Bu at, güç bela kazanılmış bir parayla alınamaz savunmanın da inandığı gibi...
Ese famoso caballo podría no haber sido comprado como la defensa quiere hacernos creer con dinero honradamente ganado.
Bazı şeyler satın alınamaz.
Hay cosas que el dinero no compra.
Fakirin toprağına vergi konamaz, elinden alınamaz.
Nadie quitará la tierra a un pobre o le cobrará tributos.
Tüm dünyaya, onun masumiyetine olan inancımı geri alınamaz bir biçimde göstermek istedim.
Quiero proclamar irrevocablemente ante todo el mundo... mi fe en su inocencia.
Onlara, saldırganlık durumlarında kullanmak üzere tam yetki verdik. Bu yetki geri alınamaz.
En asuntos de agresión, tienen un poder absoluto sobre nosotros que no puede revocarse.
Fenalık yapıldı ve alınamaz artık geri!
El mal está hecho y nadie lo puede remediar.
Bence aşk satın alınamaz, ola ki alıcı aşk olsun.
Creo que el amor sólo se compra con amor.
Dost satın alınamaz, efendim, 3,000 altına bile.
Los amigos no se compran, señor, ni siquiera por 3.000 piezas de oro.
Benim iznim olmadan rahip olmayan kimse buraya sığınamaz.
Este templo no recibe a nadie que no tenga autorización.
- İnterocitordaki resimler, filme alınamaz.
Las imágenes del Interocitor no salen en la película.
Plakların yenileri alınamaz.
Los discos son insustituibles.
Kimileri satın alınır, kimileri ise alınamaz.
Algunos hombres se dejan comprar y otros no.
Gemilerimiz olmadan malları taşınamaz.
No pueden mover sus productos sin barcos.
Beni dinle. İnsan iyiliği kuruş veya gümüşle satın alınamaz.
La amabilidad es algo que no se puede comprar.
Yeminimiz hafife alınamaz, Bay Allison.
Nuestros votos son algo serio, Sr. Allison.
Herhangi bir sorun olursa mahkumlar hemen tutulacak... hemen kontrol altına alınamaz mahkum vurulacak.
Si hay algún problema, se apuntará inmediatamente a los prisioneros... y si el problema continúa, se los fusilará.
En ilginç olanı da bir gün öğle namazından sonra meydana geldi.
Y lo más extraño de todo pasó un dia, después de la oración del mediodía.
Yan odadaki müşteriler başka bir odaya taşınamaz mı?
¿ Y decirle a la gente de al lado que se mude a otra habitación?
Çalışmadan idare etmeye yönelik yöntemlerinin... son derece tehlikeli oluşu, aşırıIıkları gerekli, kırıImaları... geri alınamaz kıIan bu sabırsızlığın kökeninde yatmaktaydı.
La extrema precariedad de los métodos de sobrevivir sin trabajar está en la raiz de esta impaciencia que vuelve los excesos necesarios y las rupturas irrevocables.
Asaleti ve elinden alınamaz hakkı için ayağa kalkıp inandığı davada savaşmasıdır.
La dignidad y el inalienable derecho a levantarse y pelear por lo que cree.
Ama başarısızlığından yakınamaz ki!
¡ ¡... basta con que levante un simple dedo! ¡ Pero él no puede quejarse de tu falta de éxito!
Edna. ... dilekler geri alınamaz.
que cada deseo es irrevocable.
Namazı kılın, zekatı verin.
Y cumplan las oraciones.
Kurallara göre dışarıdan yardım alınamaz diye bir kural yok mu?
¿ No dice el reglamento que un pescador no puede recibir ayuda?
İlkelerimiz barışçıldır ama buna karşılık yöntemlerimizin düşmanlarımızdan daha az acımasız olması göze alınamaz. Değil mi?
Nuestra política es pacífica pero nuestros métodos deben ser tan despiadados ¿ no?
Senin bu bakışlarında barınamaz hiçbir şey, ölümden başka.
Tus libros no pueden contener más que muerte.
Ama Bay Shocker ölüm döşeğindeki bir adama verilen söz hafife alınamaz.
- Lo sé. Pero Sr. Schlocker... La promesa hecha a un moribundo no puede tomarse a la ligera.
Bu yadsınamaz gerçek.
Es un hecho probado. Es lógica sencilla.
Bu adam 6,000 dolar çaldı. Bu kadar paraya zaten daha fazla silah alınamaz.
Este hombre robó $ 6000... y cualquiera sabe que con ese dinero no se pueden comprar más rifles.
Satın alınamaz ve yasal olarak sahip olunamaz. Öyle mi?
No puede ser comprada ni aun portada,... legalmente.
Alman ordusunun Fransız gençliği üzerinde büyük bir etki yaptığı yadsınamaz bir gerçek.
No se puede negar que el ejército alemán causó bastante impresión en la juventud de Francia.
Kadınlarla arkadaş kalınamaz mı yani?
¿ Con una chica sólo puede haber amor?
Sen duygusal bir adamsın, çünkü biliyorsun altın alınamaz ve kendin gördün.
Estás de mal humor, porque sabes que ese oro no puede ser robado y lo has podido comprobar por ti mismo.
Biliyorum. İçeride altına dışarıdaki herhangi bir adamdan daha yakına geldim ve sana söyliyeyim, alınamaz.
Yo lo sé, que he estado más cerca de ese oro dentro que cualquier otro hombre fuera.
Söyleyin, sizce önemli mi yadsınamaz delil elimizdeyken evet, çürütülemez delil cehennemin varlığına dair?
Y yo les pregunto : ¿ Vale eso la pena frente a la evidencia hoy ya, innegable de la existencia del infierno?
Dadısıyla kalmaları için bir oda ayarlayacağız ancak şu an o oda kalınamaz bir durumda.
Podría decirte con Ariane, pero dormirá con la niñera en un cuarto que ahora está inhabitable.
Bu ödülü vererek sadece muhteşem bir artisti onurlandırmakla kalmıyoruz, Aynı zamanda onun İngiliz tiyatrosuna olan yadsınamaz katkılarını da tanımış oluyoruz.
Con este trofeo no sólo premiamos la sólida brillantez de este actor, sino que además reconocemos su notable contribución al teatro inglés.
dua ve inanç, Namaz ve kutsal ilahiler.
El rezo y la fé, una oración y los himnos sagrados.
Namaz vaktim geldi.
Es hora de mis oraciones.
Zaten, basın özgürlüğü hafife alınamaz.
Sin embargo, la libertad de prensa no puede darse ligeramente.
Senatörler, benim imzam bir "emir eri" imişim gibi alınamaz.
Senadores. Mi firma no figurará en esa petición.
Kimse onlardan sakınamaz.
Nadie podrá esquivar las que están destinadas a él.
Mösyö gibi bir Baron ve benim gibi bir mülteci aynı çatı altında barınamaz.
Puedo conseguir un coche, con dinero. - ¿ Vuestro nombre? - Sargento Thénardier.
- Onların bütün yapabildiği senin tozlarını almak kadınlar burada öyle salınamaz, Madam!
Las mujeres aquí no tienen influencia, madame.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]