Nanı translate Spanish
7,771 parallel translation
Saat 6 : 45'te fırtınanın şiddeti artmış ve görevi iptal etmekten başka çaremiz kalmamıştır.
Para las 6 : 45, la tormenta se había convertido en severa y no hubo más remedio que abortar la misión.
bu kıyametin sesi. yaklaşan fırtınanın göstergesidir.
Baaz, ése es el sonido de la desgracia. Es música peligrosa e indica la tempestad que está viniendo.
- Bu sadece fırtınanın başlangıcı.
Este es el comienzo de una tormenta.
Fırtınanın gözü güney gidiyor.
El ojo de la tormenta se dirige hacia el Sur.
Benden alınan telefona bak ve Im Yoo Mi'nin numarasını bul.
Busqué en el teléfono que me quitaron y encontré el número de Im Yoo Mi.
Suçlamalardan arınan Yoo Ji Yeon artık Macau'daki kasinoların sahibi oldu. İkinci Sindrella olarak haklın ilgisini üstüne topladı.
Aclarada la falsa acusación, Yoo Ji Yeon se ha... convertido ahora en la dueña de los casinos en Macao... y es el centro de la atención pública, aclamada como una segunda Cenicienta.
Köylüden zorla alınan verginin olduğu eski günler... taştan su çıkarmak gibiydi.
Antes, sacarles impuestos a los campesinos... era como sacarles agua a las piedras.
Vamapok Kabilesi'nin milyonlarca dolar ödeyip üstüne kendisinden çalınan araziyi çalan devlete bağışlayacağını mı söylemeye çalışıyorsun?
Entonces, ¿ quieres que los Wamapoke le paguen millones de dólares al Gobierno Federal para comprar una tierra que nos fue robada por el propio Gobierno Federal?
Tuba çalınan parti, parti değildir.
Si alguien toca la tuba, no es una fiesta.
Dünden alınan dersler açıktı.
Las lecciones de ayer son claras.
# Hem de tek bir başıma, sinirlenmişim, var mı kaşınan? #
Traducción : subtitulos.es.
Cyrus Boone, Harlan'da tanınan bir satıcı.
Ese es Cyrus Boone, un conocido camello de Harlan.
Çalınan parayı nasıl geri alacaksınız?
¿ Cómo recuperara el dinero robado?
Fırtınanın kopacağı gün için.
Para el día que llegue la tormenta.
Alkollü araç kullandığı gerekçesiyle geçen hafta gözaltına alınan Luis Rodrigez New Mexico'daki bir karakola götürülmüş alkol testine girmeyi reddetmesi bir yana, tutup bir de serbest bırakılması karşılığında görevli memura bira teklif etmiş.
El fin de semana pasado, un sospechoso por manejar... alcoholizado, Luis Rodríguez, fue arrestado y llevado a la comisaría... en Nuevo México y mientras se negaba a tomar el examen... de alcoholemia, el oficial dijo que Rodríguez... le ofreció cerveza por liberarlo.
Bu sizin için. Benden alınan özgürlüğü göstermek için.
Es para Ud., para mostrarle la libertad que me fue arrebatada.
Ayrıca Cartaxo'dan alınan teçhizat da onlarda.
Y tienen con ellos todo el armamento de Cartaxo.
Size tüm söyleyebileceğim Sawan'ın başlangıcında iki dünya arasındaki kapı yavaşça açılırken sadece geçen sene alınan çocuk bu dünyanın dışına çıkabilir.
Todo lo que puedo decir es que al comienzo de Sawan, ya que la puerta entre los dos mundos se abre lentamente, sólo los niños tomadas el año anterior todavía puede llegar a este mundo.
- Tamam, gemiden alınan örnekler nerede?
- Bien, ¿ dónde están las muestras del barco?
- Tamam, gemiden alınan örnekler nerede? - Burada.
- ¿ Dónde están las muestras del barco?
Şu an dışarıda hastalara tedaviyi uyguluyorlar ve hatta bize de hasta olmayalım diye ağız yoluyla alınan bir aşı verdiler.
La están administrando a todos los enfermos... y nos dieron una vacuna oral... para que no podamos infectarnos.
"Fakirlerin Robin Hood'u" olarak tanınan adam ile birlikteyim. Evet, doğru duydun.
Sí, oyeron bien.
Sen bana at kuyruğuyla dolaşan ve beklemeden bacaklarını açan ve kıçını çok fena olan "senin de istediğini biliyorum" yüz ifadesini takınan biri olmaktan fazlası olduğumu gösterdin bana.
Me mostraste que era más que solo una pieza caliente de trasero lugareño con piernas que no se rinden y un culo como de impacto y una cara que dice, "sabes que quieres."
Hitchcock Truffaut'yu bir sanatçı olarak özgürlüğüne kavuşturmuştu. Truffaut da bunun karşılığında, Hitchcock'u hafife alınan yönetmen.. ... olmaktan kurtarmak istedi.
Hitchcock liberó a Truffaut como artista y Truffaut quiso liberar a Hitchcock de su fama de artista ligero, superficial.
- Size alınan bir kararı söylemeliyim.
- Debo contarles acerca de una decisión.
Çocukluğu elinden alınan bir tek o mu sanki?
No fue a la única.
Elinden alınan o çocukluğu yavaş yavaş yeniden kazanmaya bak.
Intenta recuperar un poco de eso, poco a poco.
Alınan para miktarı.
Eso es lo que se robó.
Bu sabah, Gibbs güvenlik kamyonundan çalınan paranın 800.000 dolardan biraz fazla olduğunu öğrendik.
Hemos sabido que fueron unos 800.000 dólares... los robados del camión de Gibbs Security esta mañana.
Bunu kaş folikülünden alınan DNA ile çapraz kontrol yapmanı istiyoruz.
Nos gustaría que comprobaras ambas cosas con el ADN de un folículo de una ceja.
Evinden çalınan zayıf ve ikinci dereceden kanıt olan bir sürü psikolojik saçmalık ve kabul edilemez garabet ıvır zıvır!
Debilidad, cosas circunstanciales, un puñado de sin sentidos psicológicos, y un montón de rarezas inadmisibles robadas de su casa.
Yeterli.
Bastante justo. Kache I'nan san. Je chech je yo.
Hayır Aurora, bize ne yaptın? Bize değil.
No. Aurora, ¿ qué nos has hecho? Kache l'nan san.
Sana.
A ti. Kache l'nan san. Je chech je yo.
İki hafta önce çalınan bir aracın tanımına uyuyordu.
Un vehículo coincide con la descripción. Se denunció su robo hace dos semanas.
Çünkü burada işi sağlama alınan bir tek sizin işiniz gibi gözüküyor.
Porque, según parece, el único trabajo que salvó fue el suyo.
Sorguya alınan şüpheli cinayet kurbanının karısı Annalise Keating'le aralarında ilişki bulunan eski Philadelpia polisi Nate Lahey.
El sospechoso en cuestión, el ex detective de policía de Filadelfia, Nate Lahey, quien ha tenido una relación sentimental con Annalise Keating, la esposa de la víctima de asesinato.
Çatıda bahçesi olan daireye taşınan siz misiniz?
¿ Te mudarás al apartamento con jardín en el techo?
- * Ve alınan 9 kilo *
- * Además de 20 libras, ¡ ta chan!
Endişenizi anlıyorum, Dr. Warren, ama söylemem gerek ki, ben öyle her şeyden sakınan bir kadın değilim.
Le agradezco el interés, Dr. Warren... pero debo decirle... que no soy mujer muy cautelosa.
Kendi başarısızlıkları... ve sürekli alınan kötü sonuçlar çok yakında onları demoralize edecek.
Los fracasos de ellos son continuos y pronto se desmoralizarán.
Doctor Who'nun TARDIS'inin kaderi Game of Thrones'tan ilham alınan ThunderCats - Transformers'a karşı savaş alanında oynanacak ölüm maçıyla belirlenecek.
El destino de la Tardis de Doctor Who se decidirá con una batalla a muerte inspirada en Game of Thrones en el campo de batalla de los ThunderCats contra los Transformers.
Geçen yıldan beri Stuart'ın burada kalmasından yakınan sensin.
Te has estado quejando sobre Stuart viviendo aquí todo el año pasado.
# Nan mı istersin, Roti mi?
¿ Quieres Naan o Roti? ( clases de pan )
En azından çalınan şeyin ne olduğunu söyleyin, belki yerine koyabilirim?
¿ Puedo saber lo que ha robado? Así puedo reemplazarlo.
Yıllardır çırpınan bir sistemin mirasına konduk.
Acabamos de heredar un sistema que ha estado en apuros durante años.
Yemeği çalınan kartıyla alıyoruz işte.
Estamos comprando esta comida con su tarjeta de crédito robada.
Edward, Jacqui ile birlikte müdür yardımcısı oldu. Ve şaşırtıcı şekilde dördüncü kez işe alınan Mary Crohns, tamamen çalışma saatlerinin fazlalığı nedeniyle, mesai müdürlüğüne terfi edildi.
Edward se unió a Jacqui como subgerente, y, en giro inesperado, la Sra. Mary Crohns, cuatro veces contratada, se volvió gerente de turnos, únicamente por las horas que había acumulado.
Adli tabip, Tom'un ölüm sebebinin, keskin olmayan bir cisimle kafaya alınan darbe kaynaklı olduğunu resmen belirledi. Bunu bilmek istersiniz diye düşündüm.
Creo que debería saber que el forense ha descartado oficialmente que la causa de la muerte de Tom sea un traumatismo por un objeto contundente.
Başarılı bir şekilde hedef alınan terörist Zuri Aziz'di.
El terrorista al que logramos matar era Zuri Aziz.
Alınan riske değmezmiş.
No la vale la pena el riesgo.