English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ N ] / Nına

Nına translate Spanish

204,731 parallel translation
Monty baz istasyonu kayıtlarını bulmuş, şimdi muhtemel kaçırılma alanına gideceğiz.
Cierto y eso no es todo. Monty ha avanzado con las antenas de móvil así que, vamos hacia el que cree que es el sitio del secuestro.
Bizimkiler mahkemede kanalın canına okuyuncaya dek bekle hele.
Bueno, espere a ver cómo van a por la cadena en el juicio.
Ve onun yanına yaklaşırsa... onun kanını akıtırım!
- Si se le acerca, se lo haré pagar.
Adamın cüzdanına ve kimliği yerli yerinde duruyor.
La cartera y la identificación del sujeto no se han tocado.
Tamam, planı gözden geçirelim ; beni Union Station'a bıraktıktan sonra bölge savcısına seni ve Scorpion'u ciddi miktarda para için oyuna getirdiğim hakkında şikâyette bulunacaksın.
Vale, revisemos el plan : después de llevarme a Union Station, rellena una queja al fiscal del distrito diciendo que te timé a ti y a Scorpion una gran cantidad de dinero.
Ve eğer silo devrilirse yetkililer işçinin yaşama şansının olmadığına inanıyorlar.
Y, si el silo cae, las autoridades creen que el trabajador será irrecuperable.
Şu elinizdeki güvenlik ağları, onlar birbirine bağlayıp subatanın üstüne gereceğiz, halatları kesip silonun ağların üstüne düşüp tutulmasına izin vereceğiz... -... ve sonrasında Joe kurtulacak.
Esas redes de seguridad que tenéis, las atamos todas juntas, las estiramos a través del socavón, cortamos los cables, dejamos que el silo caiga encima de las redes y atrapamos, y entonces Joe se salva.
Bu tip yer yapısının yayılma oranlarına göre akifere ulaşıp kirletmesine 30 dakikadan daha az vakit var.
La permeabilidad en este tipo de geología es de menos de 30 minutos antes de que lleguen al acuífero y lo contaminen.
Yetkililer bedeninin bulunmasının mümkün olmadığına...
Las autoridades creen que su cuerpo nunca...
Çukur derin ve dengesiz, ve eğer silo devrilirse yetkililer işçinin yaşama şansının olmadığına inanıyorlar.
El hoyo es profundo e inestable, y si el silo cae, las autoridades creen que el trabajador será irrecuperable.
Walter, önceden belirlediği noktada durdu ve kimyasal karışımın serleştiğini anladığımızda ayağını uzatma kablosunun altına kaydırdı...
Walter se posicionó en el lugar acordado, y una vez que supimos que la mezcla química estaba endureciendo, el metio su pie bajo el cable de extensión,
Senin için değişememem Walter'ın da değişemeyeceği anlamına gelmez.
Solo porque yo no pueda cambiar para ti, no significa que Walter no pueda.
Bangladeş sivil başına polis oranında dünyanın en kötülerinden.
¿ Sabes? , Bangladesh tiene una de las peores proporciones de policía por habitante del mundo.
Hazır giyim endüstrisinde çalışmanın zararlarına benziyor.
Suena a los riesgos de trabajar en la industria de preparación de tejidos.
13 yaşında bir çocuğun bakıcısına, Randall'in annesinden çaldığı ipek bluzu giydirtip onu, arka aydınlatmanın güzel vücut hatlarını belli etmesi için açık bir buzdolabının önüne koyması olabilir hadi.
Una cosa es que un chico de 13 años ponga a su niñera delante de una nevera abierta para poder disfrutar de los contornos a contraluz de su hermoso cuerpo con esa blusa de seda que le robó a la madre de Randall.
Günümüz insanının, mazinin latif eğlencelerine tahammülleri yok. Kafalarını aslanların ağzına sokan adamlar top güllesinden fırlatılan talihsiz ufak tefek insanlar.
La gente de hoy en día no tiene paciencia para los elegantes placeres del pasado... hombres metiendo la cabeza en la boca de leones, desafortunadas personitas expulsadas por cañones.
İkinizin başına bir şey gelirse Joe'ya kimin bakmasını istiyorsunuz?
Si algo os pasase a ambos, ¿ quién queréis que cuide de Joe?
Babam işlemediği bir suçtan içeride ve sen sorumlusunun altına yatmışsın.
Porque mi padre está en la cárcel por algo que no hizo ¡ ¿ y tú te estás tirando al hombre que lo metió?
Aklını başına getirmeye uğraşıyordum.
Estoy intentando hacerle
Diane kendi şirketinde küçük ortakların kararlarına karşı çıktığın olmaz mıydı hiç?
En tu bufete, Diane, ¿ decidías a veces en contra de las decisiones de tus socios junior?
Yargıçların görünce çılgına döndüğü gülümseme.
¿ Vuelven loca a la juez?
Sayın yargıç, Doktor Picot, Tariq'in ameliyatına devam etmelidir, çünkü yardım ettiği terörist değil ve aksine bir teröristi eve getirmeye çalışıyor.
Señoría, debería permitirse al Dr. Picot continuar la operación de Tariq, porque la persona a la que está ayudando no sólo no es un terrorista, sino que está tratando de que un terrorista vuelva a casa.
Kız arkadaşımın aşağısına indiğimde...
"Cuando se la chupo a mi novia..."
Fertilite Kliniği'yle ilgili bir sorun çıktı. Laura Salano'nun oraya bağış yaptığına dair kayıt olmadığını söylüyorlar.
Un problema con la clínica de fertilidad... dicen que no hay constancia de que Laura Salano donara allí alguna vez.
İki tarafa da davalarını oluşturmaları için zaman tanımak adına burada sonlandırıyorum.
Concederé una medida cautelar temporal contra la implantación simplemente para darles tiempo para presentar pruebas.
Hukuk sisteminin sınırlılıklarına tosladık.
Hemos dado con los límites del sistema legal.
Maia'nın tek başına gittiği diğer iki görüşmeyi kast ediyorum.
Estoy hablando de las otras dos visitas, cuando Maia fue sola.
Gece 3'te sarhoşken atılan bir twitin, kanal yöneticisini korkudan altına sıçtıracağını kim tahmin edebilirdi?
¿ Quién iba a saber que los ejecutivos de la cadena se cagarían por un tuit noctámbulo y alcoholizado? Protesto, señoría.
Konuşmalarınızı kayıt altına alıyor bile olabilir.
También puede estar grabando vuestras conversaciones.
- Çok tatlısın, ayrıca çalışmasına da.
Eres tan dulce. Y el estudio.
Masanın iki tarafına da dağıtın.
Pasadlos por los dos lados.
Disney, sitelerimden reklamlarını çekeceği konusunda beni tehdit ediyor. O yüzden bugün saat 5'e kadar hizmet kullanım şartlarına ihtiyacım var.
Disney ha amenazado con quitar todos los anuncios de mis páginas, así que necesito un "descargo de responsabilidad" a las cinco de hoy.
Hikayeme uymadığın için senin bağışına bakmadım.
- No lo sé. No comprobé su contribución porque no encaja con mi historia.
İlericilere ve sosyal adalet savunucularına başkaldırdığınızı sanıyorsunuz, öyle değil.
Piensa que esto se trata de una gran rebelión en contra de guerreros progresistas de la justicia social, no lo es.
Başına sorun çıksın istemiyorum.
No quiero que te metas en problemas.
Millet, gelip Adrian'ın yaptığına bakın.
Venid todos a ver lo que ha hecho Adrian.
Soruşturma Kurulu'na davacı tarafın şirketi ile ilgili ne söylediniz?
¿ Qué le dijo al gran jurado sobre el bufete del demandante?
Yeni şirketinizde Rindell kızına bu yüzden iş ayarlamadınız mı? - İşlediğiniz suçları açığa vurmasın diye?
¿ Y no es por ello por lo que dispuso la contratación de la hija de Rindell en su nuevo trabajo, para que no denunciara su culpabilidad?
O halde sence şirketin içinden birilerinin hedef alınmasının beni şaşırttığına inanıyor musun gerçekten?
Entonces, ¿ crees que me sorprende que alguien de este bufete sea un objetivo?
Yine tek başına mısınız avukat bey?
¿ Ya está solo otra vez, abogado?
Maia, saadet zincirini ne zaman farkına vardığını konuşalım.
Maia, vamos a hablar de cuándo te enteraste del esquema de Ponzi.
Resmen tanıştığımızı sanmıyorum ama Colin Sweeney'i tanıdığını biliyorum ve onun adına ifade vermende sana ihtiyacı olabilir.
No creo que nos conozcamos oficialmente, pero usted conoce a Colin Sweeney, y creo que puede necesitar que usted testifique a su favor.
Altı yıl önce oğlumu aldın. Şimdi yardımına ihtiyacım var.
Hace 6 años te llevaste a mi hijo y ahora necesito tu ayuda.
Beni bu karmaşanın... ortasına atmak için mi getirdin buraya?
¿ Me has traído para estar en medio de tanto lío?
Bahse varım bir ayyaşın... yük arabasını yoldan çıkardığına inanacaklar.
Apuesto a que creerán que un borracho se salió del camino.
Richard'ın iki seksi mektup arkadaşıyla hâlâ yazıştığına eminim.
Creo que Richard les sigue escribiendo a dos mujeres.
Ayrıca polis arkadaşlarına balımın ne kadar cömert olduğunu göstermek istedim.
Además quería enseñar a tus amigos policías lo generoso que es mi cariño.
Ayrıca bu davanın bir müzik grubu vakası olduğunu duydum ve şansına yanında müzik konusunda bir uzman var.
Además, he oído que este caso involucra un grupo, así que, por suerte para ti, tengo experiencia musical.
Demem o ki işleri benden yana ayarlarsan karşılığını alacağına emin olabilirsin.
Así que si... cambia las cosas a mi favor, entonces, haría que valiera la pena.
Pekala, tamam, Ash'ın boşanmasına ve Courtney'in bütün parasını almasına yardım ettim.
Vale, sí, sí, ayudé a Ash en el divorcio y le di todo el dinero de Courtney.
Bana ihtiyacı olmadığını söyleyen bir kadına.
Una mujer que dice que ya no me necesita más.
nina 315

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]