English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ O ] / Oceano

Oceano translate Spanish

6,028 parallel translation
Okyanusta bir yerdeyken dalgalar yüzünüze çarpıp denizde kaybolabilirsiniz.
Cuando estás en mitad del océano, puedes caer por la borda y perderte en el mar.
Orada milyonerim, çünkü orada okyanusu temizlemeyi ve süzmeyi bilen tek kişiyim.
Allí, soy millonario porque soy el único que sabe cómo limpiar y filtrar el océano.
Bu çan sesi, bana bir şeyi hatırlatıyor... Sanki okyanusun şarkı söylemesi gibi.
Todas esas láminas metálicas que tintinean y suenan como... no sé, como si un océano produjese música de repente.
İkimiz de okyanusun ortasında boğuluyor olsak, birimizi mi kurtarırdın?
¿ Y qué pasaría si nos estuviéramos ahogando en el medio del océano, y solo pudieras salvar a una?
O orospu çocuğunu okyanusun dibine yollayacağım.
Voy a enviar a ese hijo de puta al fondo del océano- -
Ve o gemi okyanusun dibinde olsun olmasın hâlâ bu adada mahsur durumdayız.
Y si el carguero está en el fondo del océano o no seguimos atrapados en esta isla.
Ne, ama okyanusla ilgili bir çok şey öğreniyorum.
Vamos a ignorarle, deja de hablar con él. ¿ Qué? , estoy aprendiendo mucho del océano.
Savaştan kurtulmak için Salem'a dönmenin yağmurdan kaçmak için okyanusa atlamaktan farkı yok.
Venir a Salem para huir de la guerra es como saltar al océano para huir de la lluvia.
Bana bir kokain okyanusu bulabilirsin.
Puedes encontrarme un océano de cocaína.
Okyanusa gitmeyi mi planlıyordu ki?
¿ Planeaba ir al océano?
Millet, Pasifik Okyanusu'nda yüzen çöplerden oluşmuş bir kara parçası olduğunu biliyor muydunuz?
¿ Tú sabías que hay chicos en una masa de tierra hecha de basura que está flotando en el Océano Pacífico?
Devasa bir çöp yığını, Pasifik Okyanusu'nun kirlenmesine sebep oluyor.
Es una gigantesca masa de basura que está contaminando el Océano Pacífico.
- Nehre kadar gideriz. Oradan okyanusa geçeriz.
- Viajaremos por el rio... y entonces seguiremos el río hasta el océano.
Ama sadece bu değil, ben öğrendim yiyecek için hayvanları yetiştirme tüketir Tüm üçte Gezegenin tatlı su Yüzde 45 kadar kaplar Dünya'nın arazi Kadar yüzde 91 sorumludur Amazon imha Önde gelen nedenidir türlerin yok olma Okyanus "ölü bölgeler" Ve habitat tahribi.
Pero más que eso, me encontré con que la cría de animales para la alimentación consume un tercio de toda el agua dulce, ocupa hasta un 45 % de la superficie de la Tierra. Es responsable de 91 % de la destrucción de la Amazonia, que es la principal causa de la extinción de especies, océano "zonas muertas", y la destrucción del hábitat.
O filme reddetti ve anlattı fotoğraf makinesini kapatmak için Ama birisi söz onların Rainforest, Okyanusu'ndan Ve İklim Değişikliği Bölümü tüm nihayet, bizimle konuşmak istiyorum.
Ella se negó a ser filmado y nos dijo que apague la cámara, pero prometió enviar a alguien de la selva tropical, océano y el departamento de cambio climático que sería todo hablar con nosotros. Por último.
Gerçekten sadece tür toplayıp oluyor Biz yere bırakın her şeyi Ve birlikte toplama ve okyanus içine dışarı doğru iterek.
Todo lo que dejamos en el suelo, recogiéndola y empujándolo hacia el océano.
Ben dünyanın en büyük gitti Okyanus-koruma grubunun web Oceana, onlar ne olduğunu görmek için Bu konuda yapıyor.
Me fui en el sitio web de la conservación del océano más grande del mundo, Oceana para ver lo que hacen al respecto.
Nasıl mümkün biz sürdürülebilir olabilir ki 2050 yılında 100 milyon ton yakalamak Ne olursa olsun bir çiftlikte ise ya da okyanusta olursa?
¿ Cómo podemos sostenible coger 100 millones de toneladas en el año 2050? Sin importar si se trata de una granja o en un océano.
Her kiloluk offish için ise Eğer dışarı alıyorsun Aslında dışarı alıyorsun vahşi balık 5 lira Bir su birikintisi olursa olsun olsun ya da okyanusta var Bu nasıl sürdürülebilir olabilir?
Por cada 450 gramos de pescado capturado usted coge 2,2 kg de pescado salvaje ya sea en una granja o un océano. ¿ Cómo puede ser sostenible?
Okyanustan birisine posta gönderebiliyor musun?
¿ Puedes enviar cosas desde el océano?
Onu denize atacağım.
Voy a arrojarla al océano.
Tabi ki, okyanus karanlık bir yer ve sen de görmediğin bir şeyi gördüğünü düşündün.
Claro, el océano estaba turbio y... y pensaste que viste algo que no estaba ahí.
Önce pantolonumun içine sokarım sonra yaparım. Bir de okyanus var.
Primero la meto y luego lo hago, y ahí está el océano.
Hint Okyanusu, 2008.
Océano Índico, 2008.
Uzaklaşmak için okyanusun ötesini tercih ederdim.
Habría cruzado el océano para escaparme.
Aslında bakarsan, zaten okyanus ötesindeyim..
De hecho, yo crucé un océano.
Bak... kulağıma tutarsam okyanusu duyabiliyorum. Orada düşürdüm ve sonsuza dek bozuk olacak.
Mira... si lo mantengo en mi oreja, puedo escuchar el océano...
Bana okyanus tarafından bağışlanan.
Traído a mí a través del hermoso océano.
Seni hissettim... okyanusta amaçsızca dolaşıyordun.
Te sentí... a la deriva en el océano.
Öldürdüğün adam, okyanusa bıraktığımız ceset kaza değildi, değil mi?
El hombre que mataste, el cuerpo que tiramos al océano... eso no fue un accidente, ¿ no? No, lo fue.
Ne gökte melekler Ne deniz dibi iblisleri Ayırabilirlerdi ruhumu ruhundan
"Y ni los ángeles del cielo, ni los demonios del océano podrán jamás separar mi alma del alma de la bella Annabel Lee".
Thor'a kurban adayacağız ama denizin karşısına güvenle geçeceğine inanıyorum.
Vamos a hacer un sacrificio para Thor, pero creo que atravesarás el océano sano y salvo.
Okyanus.
- Vale. Océano.
Bu yüzden bu yeri seçtik. Arka bahçemizde fevkalade bir laboratuvar var : Pasifik Okyanusu.
Ese es el motivo por el cual elegimos esta localización, con el laboratorio más extraordinario en en el patio trasero : el océano Pacífico.
Hawaii'deki Niihau Adasından yeni haberler alıyoruz... okyanustan yükselen bir yanardağı halkasının... hava trafiğini ve yerel halkı tehlikeye attığı yerden... 3 saat içinde Pompeii yok olacak.
Ahora estamos recibiendo informes de Niihau Hawái, donde un anillo de volcanes han emergido desde el océano, poniendo en peligro el tráfico aéreo y a la población local... En poco más de 3 horas, Pompeya habrá desaparecido.
Havuz mu, okyanus mu?
¿ Piscina u océano?
Okyanus.
Um, océano.
Ama okyanus uçsuz bucaksızdır.
Pero el océano sigue y sigue.
Ayaklarını okyanusa sok öyleyse.
Pon tus pies en el océano, entonces.
Öyle demek. ~ İçimdeki denize aşk yağmurları yağdırırım. ~
Caigo como un diluvio, lleno el océano, lluevo amor tanto así.
~ Tüm denizini istiyor. ~
Mi corazón pide por un océano ( de amor ).
Okyanus dolusu suyumuz var ama içilecek hale getirmemiz imkânsız.
Toda esa agua en el océano es casi imposible hacerla potable.
Numunelerini okyanusa bırakmak için hazırla.
Ten listas tus muestras para aventarlas al océano.
Helikopter yüz mil karelik alanı çaprazlama yaparak taradı.
Helicópteros han cruzado 100 millas cuadradas de océano.
Derin okyanus suyundaki kurşun son derece küçük miktarlardaydı.
Solo habían minúsculas concentraciones de plomo en las aguas profundas del océano.
Patterson kendi kendine şöyle sordu : Okyanuslarda bu hızda bir kurşun kirlenmesinin sebebi ne olabilirdi?
Patterson se preguntó ¿ qué podría haber suministrado esa cantidad de plomo al océano?
- Pasifik Okyanusu, 738 nolu 09.11.1962 tarihli örnek. -
OCÉANO PACÍFICO # 738
Archer yemin ediyorum bu uçağı direk okyanusa çakarım.
¡ Archer, lo juro por Dios! ¡ Estrellaré este avión en el maldito océano!
Şansımı okyanusta deneyeceğim.
¡ Me arriesgaré con el océano!
Temiz okyanus havası aldıralım.
Aire fresco del océano.
Kaptan, lavabonuz okyanusa mı bakıyor?
Entonces, Capitán, su tocador - ¿ está del lado del océano?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]