Okuyor translate Spanish
2,502 parallel translation
Sarah Palin elinden not okuyor.
A Sarah Palin que se escribe en la mano lo que tiene que decir.
Özel suyunu çıkartıyor biraz dua okuyor ve suyu bardağın üzerine serpiyor.
Saca su agua especial, o lo que sea. Se da vuelta, reza un poco y la rocía.
İyi haber, Haiti'de "Gossip Girl" haberlerini okumuyor ama Nate'in mesajları okuyor ve Nate ona fotoğrafı yollamış.
La buena noticia es que ella no recibe los mensajes de "gossip girl" en Haiti, pero recibe mensajes de Nate, y le envió esa foto de Internet.
Sandy Harvard'ta Yüksek İşletme Lisansı için okuyor.
Sandy está consiguiendo su MBA en Harvard.
Ama sabırlı olmak gerek, alet göz hareketlerini okuyor,... hadi bir deneyelim.
Tienes que ser paciente pero, lee los movimientos de su ojo, démosle una oportunidad.
Belli ki kendi bildiğini okuyor.
Bueno, claramente creía que estaba en su derecho de...
Bana "zenci" diyemezsin diye meydan okuyor.
Me desafía a decir "negro". ¿ Qué es eso?
Okuyor olmanız gereken kitaptan.
Es del libro que deberían haber leído.
VE BU CHASE. - Güzel sanatlarda okuyor.
Y el es Chase Él va a la escuela de arte.
Çok fazla roman okuyor.
Lee demasiadas novelas.
Demek ki günlüğü okumaları için onlara meydan okuyor.
De acuerdo, así que ella es desafiante y quieren que sus padres lo lean.
Ve her zorluğa meydan okuyor.
Y desafia cada dificultad.
Sanırım o farklı bir adamın hayatını anlatan başka bir yazarın farklı bir kitabını okuyor.
Creo que si hubiese leído otro libro de un autor diferente en el momento justo, sería un hombre distinto.
Okuyor musun, Marcia?
¿ Estás leyendo esto, Marcia?
Sanırım bana meydan okuyor.
¡ Creo que fué todo un reto para mí!
Gelseydiniz belki, Bayan Mank şu an canıma okuyor olmazdı
A lo mejor, si lo hubierais hecho, la Sra. Manks no me la tendría jurada.
Derek gri saçları, şekil takım elbisesiyle oldukça seçkin gözüküyor, ve finans ve yatırımcılık hakkında kitaplar okuyor birisi için Jessie Mandalay rolü yapıyor olamaz mı?
Derek se había teñido el pelo de gris, llevaba trajes elegantes para parecer más distinguido, y estaba leyendo libros de economía e inversiones para poder interpretar el papel de Jesse Mandalay para otro.
Çünkü onların hepsi aynı kitapları okuyor, bu yüzden aynı olgulardan bahsediyorlar karanlık tenha bir yol, garip, parlak bir ışık, geçici hafıza kaybı.
Eso es porque todos leen los mismos libros y obviamente describen el mismo evento. La ruta oscura y solitaria, la luz brillante que sale de la nada recuerdos de ser pinchados y picaneados.
Bildiğin günlük gibi, ama bunu herkes okuyor.
Un blog es como un diario, excepto que quieres que todo el mundo lo lea.
McKinley'de okuyor olmalısınız.
Vosotros deberíais ir a McKinley.
O yüz ifadelerini okuyor.
Él lee caras.
Courtney Whitmore yurt dışında okuyor.
Courtney Whitmore, en viaje de estudios.
Grizz diğer kapıyı koruyor... Ve okuyor.
Grizz está vigilando la otra puerta... y leyendo.
Sürekli kitap okuyor ve bakınıyor.
T-Todos nos equivocamos.
- Ve okuyor da.
- Y lee.
Babam, gazete okuyor olur. "Eve mi geldin?" diye sorar.
Mi padre leerá el periódico... y preguntará, "Estás en casa?"
Babam hâlâ bana aldırmıyor ve gazetesini okuyor.
Papá todavía me ignora y lee sus noticias...
- Okuyor musun?
- ¿ Estás leyendo?
Yatağının altında yatıyor, mektuplarını okuyor ve kadının bilgisi dışında hayatını istila ediyor.
Acostado debajo de su cama, leyendo su correo, e invadiendo su vida sin que ella supiera.
Bunu söylememekte özgürüm, ama ileride okuyor olacaksınız çok yakında.
No estoy en libertad de decirlo, pero lo leerá... muy pronto.
Söylediklerimi Twitter'da 600,000 kişi mi okuyor?
Whoa, whoa, whoa. ¿ Me estás diciendo que 600,000 personas leen lo que digo en twitter?
Artık herkes internetten kitap okuyor.
Todo el mundo está adquiriendo lectores electrónicos
Bu yüzden, Wing okuyor konum Chun?
¿ Así que estas estudiando Wing Chun?
Söyleyene bak! Eğlence için İnsan Hakları Beyannamesi'ni okuyor.
Eso lo dice la mujer que lee la Declaración de Derechos por diversión.
İnsanlar gerçekten okuyor içine bir şey.
La gente está realmente leyendo algo en él.
Birinci sınıf, arkeoloji okuyor.
Le falta un año. Estudia Arqueología.
Varlığı, fizik kurallarına meydan okuyor.
Su propia existencia, desacata todas las leyes de la física.
Hâlâ Amerika'da mı okuyor?
¿ Sigue estudiando en Estados Unidos?
Ve bu aptal kadın yüksek sesle okuyor.
Y esta... estúpida zorra está leyéndolo en voz alta.
kozmologist olarak yeni bir bilim adamı bizim kendi inançlarımıza meydan okuyor bildiğimiz evren hakkında.
Él es una estrella en ascenso de una nueva generación de cosmólogos que están desafiando algunas creencias muy arraigadas sobre el Universo.
Üniversitede "Bilgisayar Bilimleri" okuyor ve bilgisayarını mesajları çözmede kullanır.
Estudia Ciencias de la Computación en la universidad. Y usó su computadora para descifra el mensaje.
Kimse Phalanx XR-12 almaz. Sadece üçgen diskleri okuyor bir kere.
Me refiero a que esta cosa solo recibe discos de forma triangular.
Sırtım da canıma okuyor resmen.
Y mi espalda me está jodiendo viva, me está matando.
Kaleye yaklaştıkça ve takımım levhaya ulaşmamı bekledikçe fark ettim ki omzum resmen canıma okuyor!
Era como si todo estuviera más cerca, y mi equipo esperaba que yo llegara a la base, entonces me dí cuenta de que mi hombro me estaba matando.
Reid şu an onları okuyor.
Reid los está leyendo.
Barkod etiketini okuyor ve uzaktaki veri tabanıyla karşılaştırıyor.
Escanea etiquetas de código de barras y las compara a una base de datos remota.
Çocuğunuz Oakridge'de mi okuyor?
Bueno... ¿ Tienes hijos en Oakridge?
Bunu okuyor musun?
Che, estás leyendo... eso, ¿ eh?
Hiç manga ya da anime okuyor musunuz?
Yo tengo muchas.
Kitap okuyor bir kere.
Está leyendo un libro.
Aynı zamanda aura da okuyor.
También lee auras.