Olayı translate Spanish
81,209 parallel translation
Sam ve Dean'in suikast olayını bilen herkes ile ilgilenildi.
Toda persona que sabía acerca de... la pequeña aventura de Sam y Dean en el asesinato... ha sido eliminada.
Sana olayı anlatayım. Yaratıkların, şeytanların, gece gördüğün o pisliklerin olmadığı bir dünya hayal et.
Déjame que te muestre... un mundo sin monstruos ni demonios, ni esos capullos que acechan por la noche.
Evet şu şeytanın bebeği olayı.
Sí, el drama de la madre del bebé Diablo.
Şeytanın bebeği olayı.
Drama de la madre del bebé Diablo.
Şeytanın çocuğu olayı, Batı Guantanamo'da tutulmamız beni de içmeye yönlendiriyor ama dostum sen berbat haldesin.
El tema con el niño del Diablo y ser arrojados al oeste de Guantánamo también me hace querer beber, a veces, pero... tío, estás destrozado.
Aslında Ramiel olayından sonra biraz dinleniyordum.
En realidad todavía estoy descansando un poco después de todo el rollo con Ramiel.
Bu olayı bana onlar getirdi.
Ellos me trajeron ese caso.
Evet düşük bütçeli Mission Impossible olayı hoşuma gitti ama geri dönmeliyim.
Sí, ¿ sabes? , de verdad que me gusta el ambiente de Misión Imposible de bajo presupuesto, pero voy a volver.
Evet biraz pis bir durum ama bazen olayı tam olarak anlatmak gerek.
Sí, es un poco desastroso, pero a veces uno tiene que dejar las cosas claras.
Evet bu süslü şeyler sayesinde İngiltere'deki son kurt adam olayı 1920'lerde oldu.
Sí, bueno, gracias a la "basura" el último brote de hombres lobo en Gran Bretaña fue en los años 20.
Bu üç yıldız olayı seni harcamış dostum.
Las tres estrellas se han desperdiciado contigo.
Kurt adam olayı.
Un caso de hombres lobo.
Onunla avlanma olayını denedik ama sonunda o istediği şeyleri yaparken ben arabada bekledim.
Pero intentamos lo de la caza y acabé sentada en el coche mientras lo hacía todo.
Hadi ama Mick güven olayını aştığımızı sanıyordum.
Caramba, Mick, pensaba que habíamos superado los problemas de confianza.
Ama diğer yaşlılar bu kötüleşen olayı acil bir şekilde çözmemi istediler.
Pero los demás ancianos me han encargado... que arregle rápidamente esta deteriorada situación.
Onun olayı daha çok kaybolmakla ilgiliydi.
Bueno, ella... se mete en un caso y luego desaparece.
Ne zamandan beri kadın kadına olayında sen yoksun?
¿ Desde cuándo no te incluyes en un momento de chicas?
Dur tamamen açık olayım.
Déjame ser perfectamente claro, ¿ vale?
Dünyanın dört bir yanındaki kameralı telefonlar bu şaşırtıcı olayın görüntülerini çekerken, hava durumu her dakika değişiyor gibi görünüyor.
Mientras las cámaras de móviles alrededor del... mundo capturan imágenes sorprendentes... de este fenómeno extraño, el pronóstico del clima... parece estar cambiando a cada minuto.
- Joe Miller olayını.
- Joe Miller.
Okul olayını ardında bırakmış gibi.
Ha dejado atrás el problema en el colegio.
Anlamadım hangi okul olayı?
Perdona, ¿ qué problema en el colegio?
- Parti olayınız kötü oldu değil mi? - Ne dediğini anlamadım.
Qué pena lo de tu fiesta.
Olur da Katie Harford'a rastlarsanız ki rastlarsınız, olayı netleştirin.
Y si se cruzan con Katie Harford, lo cual es posible, aclaren las cosas.
Hala olayın etkisi altında.
Está realmente traumatizada.
Tamam çalıştığımız olay?
Muy bien, ¿ nuestro... nuestro caso?
Tamam eğer bir olay yoksa bu nasıl bir ölüm?
Sí, pero si no hay caso, entonces, ¿ qué pasa?
Bir olay üzerinde çalışıyoruz bu yüzden kendine gel tamam mı?
Y tenemos un caso en el que trabajar, así que, recomponte, ¿ de acuerdo?
- İşte olay şu...
Verás, este es el tema.
Olay Wally'nin değildi.
No fue Wally.
Bize bir olay bul.
Encuéntranos un caso.
Olay hakkında konuşmayı tercih etmiyoruz diyelim.
Preferimos llamarnos labio superior rígido.
Wisconsin'de bir olay meydana geldi.
Hubo un accidente en Wisconsin.
Başka bir olay buldum.
Tengo otro caso.
Tabi siz bunu federal bir olay yapmak için yaratık olduğunu söyleyecekseniz başka.
Así que, a menos que estén buscando convertirlo en un caso federal sobre unos animales...
Oldukça nadir bir olay.
Muy rara.
Olay bu.
Es... es esto.
Burada çok olay hedefiz.
Estamos muy expuestos aqui.
Sadece ben ve Sam'in iş için çıktığını bilmeni istedim ve olay şu cadı ikizler Max ve Alica.
Oye, solo quería hacerte saber que... Sam y yo nos dirigimos a un caso con esos gemelos brujos, Max y Alicia.
Evet, Donald, bu büyüklükte bir olay kesinlikle daha önce görmediğimiz bir şey.
Sí, Donald, un evento de estas proporciones... es definitivamente algo que no hemos visto antes.
Toplantı öncesi olay yerini kafamda oturtmak istedim.
Quería familiarizarme con la escena del crimen antes de la reunión estratégica.
Olay yeri taraması için daha fazla adam verecekler mi?
¿ Podemos tener más agentes para buscar en el terreno?
İnceleme ekibi olay yerini bugün tamamlayacak.
Los forenses acabaran hoy con la escena del crimen.
- Olay güç gösterisinden ibaret, sevişmekle alakasıyok.
Fue acerca de poder y control, - no sexo. - Lo sé.
Olay yerinde bulduğumuz kondom jelatini konusunda ne durumdayız?
¿ Dónde estamos con el toroz de envoltorio de condon de la escena?
Böyle bir olay ardında iz bırakır.
Un acto como este, lo ensucia todo.
Yani bunlar olay yeri ekibimiz ayrıldığından beri bahçede bulunanlar mı?
¿ Esto se ha encontrado en la casa después de que se fueran los forenses?
- Bu olay ne zaman oldu?
¿ Y cuándo fue eso?
Lanet olsun Trish olay iyice boka sarmış durumda.
Joder, Trish. Todo esto es un lío.
Hayır ama bu kondom paketi olay yerinden alınanla uyumlu.
No, pero estos coinciden con el envoltorio del condón encontrado en Axehampton. ¿ Sí?
Ama danışmanına verdiği bilgilere göre kıyas için artık üç olay yerimiz var.
Sin embargo, con la información que le dio a la asistenta social, ahora tenemos tres escenarios a comparar.