Olmuyor translate Spanish
11,832 parallel translation
Bazı kadınların çocuğu olmuyor ve ben de onlardan biriyim.
Algunas mujeres no pueden tener hijos y yo soy una de ellas.
Benim için, biz bir kişiyiz ve o kişinin de çocuğu olmuyor.
Para mí, somos una persona y esa persona no puede tener hijos.
Her zaman etkili olmuyor ve bazen bazı şeyleri hatırlıyorum.
Ellos no siempre son eficaces, y las cosas vuelven a mí a veces.
Aynı şarkı, aynı mekanlar - kilise, market, sepetindeki meyveler aynı, aynı tortilla, ama olmuyor.
La misma canción, los mismos lugares... la iglesia, el supermercado... la misma fruta en tu batido, el mismo burrito, pero no está funcionando.
Mevcut durumu olmuyor, ne yazık ki.
No la presente situación, me temo.
Biliyorum, ama bu demek olmuyor ki...
Lo sé, pero eso no significa que...
Bu ilk kez olmuyor, değil mi?
No sería la primera vez, ¿ verdad?
Bayan Baxter için şaka olmuyor ama.
Bueno, no es una broma para la Srta. Baxter.
Bazen de olmuyor işte.
A veces simplemente no puedo.
İyi bir anne olmak için çok çabalıyorum ama yeterli olmuyor.
He tratado tanto ser una buena mamá. Y no ha sido suficiente.
Öyle olmuyor maalesef.
No funciona así.
"Baya iyi" National Geographic için yeterli olmuyor.
Muy buena ed verdad no sirve para National Geographic.
Öyle olmuyor o işler.
Eso no funciona así.
Evet ama bu gece burda bir şey olmuyor.
Ya, pero todo está muy tranquilo esta noche.
Yardımın olmuyor demiştim.
De nuevo, eso no me ayuda.
Arkalıklı bisikletlerin faydası bol olsa da yüksekten görülmesi mümkün olmuyor bazen.
Las bicis reclinadas tienen muy buenas cualidades, Pero a veces es difícil verlas desde lo alto.
Ayakkabısız soğuk olmuyor mu?
¿ No hace mucho frío para ir sin zapatos?
- Belli olmuyor mu?
¿ No es obvio?
Üstünde hiç nakit olmuyor son zamanlarda.
Últimamente nunca tienes dinero.
Kainatın sonuna kadar hem de. Kainat sürekli genişlediği için tekniken gerçek bir mekân olmuyor ama...
Inequívocamente, hasta el final de la galaxia... que además se expande, así que, técnicamente, no es un sitio real, pero...
- Bu huysuzluk etmek olmuyor mu?
- ¿ Y eso no te hará un gruñón?
Bu yardımcı olmuyor, değil mi?
Esto no está ayudando, ¿ no? ¿ Eh?
Manhattan'da böyle gündoğumları olmuyor.
Vaya. Sí, no se ven amaneceres como este en Manhattan.
Sanırım hâlâ korkuyorsun, ondan olmuyor.
- Creo que sigues asustado. - Bueno, sí...
Pek ağrım olmuyor.
Bien.
Johnny, olan biten her şey senin önünde olmuyor.
Ya sabes, Johnny, no todo lo que pasa pasa delante de ti.
Manggis'te bir tane film evi var. Çok filmimiz olmuyor.
Hay una sala de cine en Manggis, vale, y no ponían muchas pelis.
Olan biten her şey senin gözünün önünde olmuyor. Bu ne?
No todo lo que está pasando pasa frente a ti. ¿ Qué fue eso?
Ayakkabılarım ayağıma olmuyor.
Mis zapatos no me quedan.
Yaşadığımız güçlükler hakkında konuşmamız sorun olmuyor değil mi?
¿ No te importa que hable abiertamente de las dificultades que hemos vivido?
Tabii i hayır. Skeçlerin hiçbir zaman sonu olmuyor.
Sus sketches nunca tienen final.
Sustuğu için mutlu olsak, olmuyor mu?
- ¿ No es mejor disfrutar que no lo hace?
Evet, pek belli olmuyor.
Es realmente difícil de decir.
Peki onunla hiç tartıştığın olmuyor mu?
¿ Y no tuviste conflictos con él todo el tiempo?
Bana göre şunu anlamalıyız. Bir şeyler olmuyor ya da iyi olmuyor ise biz onun olmasını istemiyoruz.
Creo que es importante saber que esto no estaría sucediendo si mucho de ello no fuese bueno porque no lo dejaríamos que pase.
Yürüyüş yaparken de aynısı oluyor. Bir engelle karşılaşmanız sizin için pek önemli olmuyor.
Y al igual que cuando excursionamos, no importa en realidad si te enfrentas a un desafío.
Hoşuma gitti demek olmuyor bu.
Eso no quiere decir que me guste.
Mutlaka mahalle bakkalı işleten bir Pradeep vardır ve kendisiyle hiçbir derdim yok ama neden Pradeep bir kere bile mimar falan olmuyor, eldiven tasarlamıyor ya da ne bileyim filmlerde Bradley Cooper'ın karakterinin yaptıklarını yapmıyor?
Pero ¿ por qué no puede haber un Pradeep que sea arquitecto, o diseñador de mitones o que trabaje de lo mismo que los personajes de Bradley Cooper?
Para akışı olmuyor.
Ningún dinero ha cambiado de manos.
Bu Jess. Şu anda ağzında boru olduğu için belli olmuyor ama çok güzel bir gülüşü vardır.
Ahora no se ve con el tubo en la boca, pero tiene la mejor sonrisa.
Pym Partikülleri benim dışımda pek istikrarlı olmuyor. Boşa zaman harcıyoruz.
Las Partículas Pym no son muy estables en nadie más que en mi.
Baba oğula, ya da oğul babaya aynı şekilde olmalı ama olmuyor.
Debería ser al revés, pero no lo es. Eso está bien. Eso está bien.
Öldüğümüzde hayalet olabiliyoruz. Peki neden başka hayvanlar hayalet olmuyor?
Si morimos y nos convertimos en fantasmas, ¿ por qué no le sucede a otros animales?
Öyle olmuyor, tamam mı?
Y no funciona así, ¿ sabes?
Sevdiğimiz cinsel eylemler başkalarında travmaya sebep olmuyor.
Los actos sexuales que nos gustan no traumatizan a otras personas.
- Hayır, olmuyor.
- No, no lo es.
Tecrübelerime dayanarak. "Üzgünüm" demek. her zaman yeterli olmuyor.
En mi experiencia, decir "Lo siento" no siempre te disculpa.
Çocuklara bakmaya başladığımdan beri. atış yapmaya pek vaktim olmuyor.
Desde que me encargo de los niños, ya no he ido a disparar.
Aramalar oluyor ama hiç geri dönen olmuyor.
Se apartó para tomar una llamada, nunca volvió.
Olmuyor.
Es... es inútil.
İyi denemeydi ama V harfli tüm kelimeler olmuyor Bayan D.
Buen intento, pero no todas las palabras "v" funcionan, señora D.