English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ O ] / Olumlu

Olumlu translate Spanish

4,047 parallel translation
Olumlu karar verirsem sana haber etmeme ne dersin?
¿ Qué te parece si primero te dejo saber si decido hacer esto?
Olumlu.
Afirmativa.
- Olumlu.
- Afirmativo.
Sayın Yargıç, Bayan Nyholm'un olumlu bir sonuç alabilmek için her şekilde bağırabileceğini düşündüğünü biliyorum...
Señoría, sé que la Srta. Nyholm piensa que puede gritar a su manera con un resultado positivo...
Olumlu bakmaya devam ediyorum ama öleceğimiz yerin burası olduğundan neredeyse eminim.
Sabes, tan sólo estoy siendo positivo, pero... - estoy muy seguro de que moriremos aquí. - ¡ Winston!
- Olumlu, kaptan.
- Afirmativo, Capitán.
- Olumlu bir yaklaşım.
Bueno, tiene una buena actitud.
Bu harabe, dünyaya olumlu bakan birine göre çok pis.
Eh, este basurero es demasiado sucio para un hombre con una visión positiva.
Olumlu, merkez.
Afirmativo central.
Olumlu.
Afirmativo.
Sanırım şeytani olmanın olumlu getirileri de varmış.
Supongo que ser diabólico tiene sus ventajas.
Olumlu düşünüp neden hiç buluşmaya gitmedin?
¿ Por qué no eres optimista e intentas tener una cita con él?
Olumlu bir sonuç almak için elimizden gelen her şeyi yapacağız.
Procederemos hacia un resultado positivo.
Yine de bunu olumlu bir geri dönüş olarak görebiliriz.
Aunque supongo que uno podría considerar esto como una devolución positiva.
Kelimelere dökmek, olumlu arayışını canlı tutar.
Pronunciar palabras activa tu acción afirmativa.
- Redman, 2-1, olumlu.
Rojo, 2-1, afirmativo.
Günlük olumlu sözler.
Las afirmaciones diarias.
Bir anket yapmışlar, onaylama maksatlı insanların beni nasıl karşıladığıyla ilgili sanırım herkes olumlu görüş bildirmiş.
Ellos hicieron una encuesta, una encuesta de aprobación, para ver cómo se tomaban las noticias, y aparentemente... pasé con creces.
Olumlu şeyler düşün.
Pensamientos positivos.
- Hey, olaya olumlu tarafından bak... Komutan Magnus ve Jackie tek başlarına Predacon projesini durdurdular.
Oigan, vean el lado positivo y bueno del asunto, el Comandante Magnus y Jackie se las arreglaron solos para acabar con el Proyecto Predacon.
Olumlu kelimeler kullanmayı deneyin!
Traten de pensar palabras positivas.
- Olumlu olman lazım.
Tienes que ser positivo.
Gelecek de olumlu.
El futuro es positivo.
Düşüncem, tutkum ve güvenim olumlu.
La consideración es positiva, y la compasión y la confianza.
Nasıl bu kadar olumlu bakabiliyorsun hala?
¿ Cómo puedes ser tan optimista?
Ben olumlu bakıyorsam uğruna ölebilecek bir şeyim olduğu içindir.
Si soy optimista es porque tengo algo por lo que merece la pena morir.
Lydia, olumlu bakmalıyız tatlım ve en azından bir düelloda öldüğünü ummalıyız.
Lydia, tenemos que intentar ser positivas, cariño, y esperar que al menos muriera en un duelo.
Michael senden çok olumlu şekilde konuşuyor. Yemin ederimki, beni kıskandırmaya çalışıyordu.
Michael habla mucho de ti, juraría que estaba tratando de ponerme celosa.
Şimdi, işte bu aradığımız olumlu tutum.
Esa es la actitud positiva que estamos buscando.
Babam mutluluk kaynağımız olumlu düşünme nedenimizdi.
Papá irradiaba alegría, felicidad pensamientos positivos.
Bu olumlu bir şey, değil mi?
¿ Y bien, eso es positivo, verdad?
Cevabını olumlu yönde değiştirmen konusunda ısrar ediyorum.
Voy a seguir e insistir en que cambies tu respuesta por un sí.
Matematik onlar için çok olumlu bir şey. Ancak standart testlerde başarısız oluyorlar.
Tienen una connotación muy positiva, aunque no son buenos en las pruebas estándar.
Masraflar yüksek tabii, ancak bilimle sanayi yüksek teknoloji sayesinde birbirine çok yaklaştı. Herkes bunu çok olumlu buldu.
Cuando vimos que la investigación, además de aumentar los costes, tenía un impacto, y que la ciencia y la industria usaban la tecnología, la gente dijo : " Llegamos.
Ben optiğe olumlu bakıyorum...
Quiero decir, estoy muy seguro de las opticas...
Gelecek işlerimizde faydası olur. Ben hâlâ olumlu bakıyorum.
Podría darnos oportunidades.
- Olumlu.
Afirmativo.
Doktorlar adamımızın "olumlu aktarma" * olarak bilinen bir bozukluktan zarar gördüğünü düşünüyor.
Los doctores creen que nuestro hombre sufre un trastorno conocido como "transferencia objetiva".
Chad Parkman adi bir çok çevrede olumlu algilanirdi.
Chad Parkman era un nombre muy reconocido en todos los cuadrantes.
Dürüst olalim Parkman'in ölümünde olumlu seyler de yok degil.
Bueno, hay cosas positivas con la muerte de Parkman, para ser honestos.
Sonuç olumlu olsa bile, nasıl yaptığını nasıl açıklayacağız?
Aunque las pruebas fueran positivas, ¿ cómo explicamos el modo en que hizo lo que hizo?
Bu yüzden elinizi sıkıp, hayatınızda böyle olumlu bir değişim yaptığınız için sizi kutlamak istiyorum.
Así que, me gustaría estrechar su mano y darle la enhorabuena por un cambio tan positivo en su vida.
- Olumlu mu?
- ¿ De verdad?
Olumlu düşün, nefes al ve ittir.
Solo sé positivo, respira y... empuja.
Artık her şeye olumlu yönden bakacağım, her insana, her deneyime.
Voy a ver el bien en todo... en cada persona, en cada experiencia.
Şimdi, olumlu açıdan bakarsak herkesin düğününde ters giden bir şey olur değil mi?
Ahora, por otro lado, a todos les pasa que algo va mal en su boda, ¿ no?
- Olumlu açıdan bakarsak... Şey...
Bueno, en el lado positivo...
- Olumlu açıdan bakarsak, Bu canlı olduğunu hissettirir.
En el lado positivo, significa que te estás sintiendo viva.
- Hayır, sen söylediği her şeye karşı... "bayan olumlu açıdan bakan" olacaksın.
No, tú solo estarás "en el lado positivo" de todo lo que diga.
- Olumlu açıdan bakarsak -
- En el lado positivo...
Sadece olumlu bir tavır takınman lazım.
Solo debes tener una actitud positiva.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]