Olüme translate Spanish
5,286 parallel translation
Beni ölüme mi terk edeceksin?
¿ Mirarme fijo hasta matarme?
Çünkü, ölüme atladığı yer Celest'le ikimizin ilk öpüştüğü yer.
Saltó a su muerte en el lugar exacto dónde Celeste y yo nos besamos por primera vez.
Ölüme doğru pişip gidiyor.
Se cocerá hasta la muerte así.
Sağlık müfettişinin tespitine göre Bayan Mallon'un bulunduğu her ev ve iş yerinde en az 18 tifo ateşi vakasına ve birkaç adet doğrulanmış ölüme sebebiyet verdi.
Su presencia en todas las casas y comercios en las que el Inspector averiguó que ella había trabajado produjeron los últimos 18 casos de fiebre tifoidea y varias muertes verificadas.
Yaşlı insanlar kendilerini gerçekten ölüme yakın gördüklerinden dolayı... sadece arkalarına bakmayı severler.
Para la gente mayor, verse a sí mismos... es como ver a la muerte mirando fijamente detrás de ellos.
Ölüme giden tüm anlaşmalar ondadır.
En él mueren todas las pólizas inútiles.
"Ölüme giden" derken?
¿ Que quiere decir con "mueren"?
- Yapmalı mısın? - Fitz resmen ölüme gidiyor.
Fitz podría acabar muerto.
Yetim, asi bir büyücü olarak eski, sade bir kutunun içinde ölüme terk edildim.
Condenado... como un huérfano, un brujo rebelde, y abandonado para que me pudriese en una simple caja de pino.
Gemi batarken, kaçtı ve bin beş yüz kişiyi ölüme terk etti.
Cuando el barco se hundía, lo abandonó y dejó a 1.500 personas morir.
Bu arada Marie'le birlikte ihmale bağlı ölüme sebebiyet vermekten dava açıyoruz.
Marie y yo, vamos a demandaros por homicidio imprudente.
Cara, türümüz öldüremiyor, biliyorum ama, ya ellerimizi kesip, bizi burada, açlıktan veya soğuktan ölüme terk ederse?
Mira, Cara, sé que no podemos matar, pero, ¿ qué si nos ata nuestras manos y nos deja aquí afuera a morir de hambre o frío?
Son 11 günde saldırıya uğradım, hastalandım ölüme terk edildim ve bir hayvan gibi kafese kapatıldım.
¡ En los últimos 11 días he sido atacada, infectada, dada por muerta y encerrada como un animal!
Acılara, hastalıklara, savaşa ve ölüme son vereceğiz.
Acabando con el sufrimiento de enfermedad, guerra, y muerte.
Peki ya kız kardeşin, eşin ve çocukların onun ölüme yol açtığı enkazın içinde olsalardı?
¿ Y qué si hubiera sido tu hermana y mi mujer y los niños a los que mató en ese accidente de coche?
Yarın, dünyadan silinecek olan adın kendi adın olduğunu bilerek ölüme git.
Mañana, irá hacia la muerte sabiendo que su nombre es el que será borrado.
Seni ölüme çağırıyorlar Francesco.
Ellos claman tu muerte, Francesco.
Ölüme, ölümlülüğe.
Con la muerte, con la mortalidad.
Beni ölüme terk etmeliydin...
Si muero... es mejor!
- Dışarıda ölüme terk edilmiş biri için beklenenden iyi bir durum.
Eso es mejor de lo esperado para un tipo que fue dejado por muerto en el hielo.
Karnını deşip ölüme terk edecekleri kadar bilgin varmış.
Sabías lo suficiente como para que alguien intentara acabar contigo - y darte por muerto.
Ama iş yaşam ve ölüme geldi mi her zaman bir bedeli vardır.
Pero cuando hablamos de la vida y la muerte... siempre hay un precio.
Beni ölüme terk ettin.
Empujándome al mar para dejarme morir.
- Ya Killian? Onu öylece ölüme terk ettiğini biliyor mu?
¿ Sabe qué le dejaste morir así?
- Onu burada ölüme terk edemem Jasper.
No podemos dejar que se muera aquí, Jasper.
Bizi buraya yolladığınızda aslında ölüme yolladınız ama mucizevi bir şekilde çoğumuz hâlâ hayatta.
Cuando usted nos envió aquí abajo, nos envió a morir, pero milagrosamente, la mayoría de nosotros todavía está vivo.
Bu nasıl olabilir? Hükümetimiz nasıl bizi ölüme terk edebilir?
¿ Cómo puede estar pasando esto, cómo puede nuestro gobiernos dejarnos morir de esta forma?
Silahlı çatışmada senin tüm ekibini hedef alıp öldüren ve bunun üstüne seni ölüme terk edip, en sonunda da seni sentetik bacak kullanmaya zorlayan örgüt.
La misma organización que localizó y mató a todo tu escuadrón en un tiroteo y te dejó moribundo, y, al final, acabaste con una pierna sintética.
Bilmiyorsun ama bir keresinde ölüme oldukça yaklaşmıştım.
No sabes esto, pero he llegado muy cerca de la muerte antes.
Bu gidişin ölüme doğru, ben buna dayanamam.
Es un camino fatal.. No soportaré perderte..
Kazara ölüme hükmeden raporunu yayınladıktan sonra bir aracı hesabından onun adına 1.9 Milyon $ transfer edilmiş. Evet.
Después de hacer público su informe calificando la muerte de accidental, recibió una transferencia de 1,9 millones de dólares en una cuenta de inversiones a su nombre.
Bence benimle çıkmaya, ölüme ve babalığa hücum ediyorsun.
Creo que te estas apresurando... citas y muerte y paternidad.
Kendini tamamen ölüme hazırlamayı seçebilirsin ama aynı zamanda doğru insan için hiç pişman olmadan tüm emeğini çöpe atabilirsin.
Tu puedes, puede elegir trabajar hasta morir.... pero también puedes, dejar el trabajo.... sin arrepentimientos, por la persona adecuada.
Beni ölüme terk ettin.
Básicamente me dejaste para morir.
Beslendiğin kaynaklar kuruyunca sen de solup gideceksin Emily Thorn'un hak ettiği yavaş ve kimsesiz ölüme kavuşacaksın.
El pan y mantequilla de que dependes se secarán y te marchitarás, en la lenta y solitaria muerte que merece Emily Thorne.
Şerefsizler onu nehrin diğer tarafına götürüp ölüme terk ettiler.
Los malditos la enviaron a otro lado, para dejarla morir así.
Bu, yaşlıların gençlere öğrettiği bir şeydir kabileleri için ölüme atlasınlar diye.
Eso es lo que los ancianos predican a los chicos por lo que se apresure a la muerte por sus tribus
Ölüme geldiğimi söyle.
Dile a la muerte que estoy en camino.
- Sizi ölüme terk etmeyeceğim.
No lo dejaré morir.
Ben arkadaşımı ıssız yerlerde, bir başına bırakıp ölüme terkedemem.
Yo no dejaría a un amigo a morir, solo, en el desierto.
Kurşunun beyin hasarına gelişim bozukluğuna, saldırganlığa ve hatta ölüme yol açtığı binlerce yıldır biliniyordu.
Por miles de años, el plomo fue conocido por causar daño cerebral deficiencia en el desarrollo, conducta violenta e incluso la muerte.
Muhtemelen, sıçrama tahtaları mutlak ölüme sebep olduğu içindir.
¿ Posiblemente porque son la puerta a una muerte segura?
Dünyaya ölüme yolladıklarınız bizim çocuklarımız, peki ilk gemide kim var?
Son nuestros hijos los que fueron enviados a morir a la Tierra ¿ y quiénes van en la primera nave?
Tek bir yanlış hamle seni ölüme götürebilir.
Un movimiento en falso y te lleva a la muerte.
- Bu körün inançları insanları ölüme sürükler.
Esa ciega creencia lleva la gente a la muerte.
Eğer Francis'e anlatırsan seni güzelce ikna edecektir ve ölüme hazır olacaktır.
Si se lo dices a Francisco, se vendría abajo, y sería como si ya hubiera muerto.
Masum insanları ölüme gönderebilmenizin hiçbir tarafını anlayamıyorum.
No puedo pensar en nada más importante que la muerte de hombres inocentes.
Çocuğunu göz göre göre ölüme gönderiyorsun.
Estas enviando a tu hija allá afuera a morir.
Ölüme kadar sadık.
"Fiel hasta la muerte."
Belki de her zaman ölüme yakındım.
Quizá siempre he estado cerca de la muerte.
Bu ölüme yakın olduğun anlamına gelmez.
Eso no quiere decir que estés cercano a la muerte.