Onünde translate Spanish
26,410 parallel translation
Bir görüşme istiyorum, kameralar önünde.
Quiero una entrevista exclusiva delante de la cámara.
Mirasımın önünde olmaz.
No delante de mi herencia.
Dördüncü Stevenson'da itfaiye borusunu patlatıyor binaya girmiyor. Sonra Big Belly Burger'ın önünde Humvee'ye saldırıyor ama yine binaya girmiyor.
Destruye un hidrante en la cuarta con Stevenson, no entra al edificio, y luego destruye una Humvee enfrente del Big Belly Burger, pero no entra al edificio.
Önünde sonunda geleceğini biliyordum Caitlin.
Sabía que regresarías eventualmente, Caitlin.
Babam, gözlerimin önünde öldü Cisco.
¡ Cisco, mi papá fue asesinado justo en frente de mí!
Bunu sana söylemek için gelmiştim. Evinin önünde bir kadın gördüm.
Pasé por tu casa hace un momento y había una mujer allí...
Herkesin önünde sanki şey gibi performans sergilemek...
Sentarme y actuar frente a toda esa gente como si fuera...
Kapının önünde bekleyip onu gözetle ama sakın muhatap olma.
Quedate del otro lado de la puerta y vigílalo, Pero no discutas con él.
Paul, Danimarke kadınlar voleybol şampiyonu Freja Ollengaurd Kopenhagdaki binasının önünde ölü bulundu 4 kez altın madalya kazanan sporcu kendi hayatına
Paul, Freja Ollenguard la volleybolista danesa ha sido declarada muerta fuera de su apartamento en Copenhagen.
Bu herifin geri gelip gözünün önünde cinayet işlemesine izin mi veriyorsun?
¡ ¿ Dejaste que volviese este tío y que hiciese todo esto delante de tus narices? !
Faillerin önünde birlik ve beraberlik göstersek?
¿ Podemos mostrarnos unidos frente a los criminales?
Garajın önünde arabada otururken kartımın olmadığını fark ettim.
Entraba al estacionamiento y me di cuenta de que no tenía mi tarjeta.
Anne ve babamızın önünde pantolonunu indirdi ve bizi sikiyor.
Se bajó los pantalones... y nos folló delante de sus padres.
Harika, gözünün önünde sunumumu berbat ettiğim kişiyi çağıracağım.
Grande. Es la persona que acaba de bombardeó mi terreno de juego frente a.
Topluluk önünde konuşmaktan nefret ediyorum.
Bueno, ya sabes que odio hablar en público.
Topluluk önünde konuşmaktan herkes çekinir.
Todos tienen miedo a hablar en público.
Kalabalık önünde konuşma korkusu.
Miedo a hablar en público.
Diyorum ki, kalabalık önünde konuşma korkusu.
Vale, vale, vale... miedo a hablar en público.
New York, mantık evliliği ve kalabalık önünde konuşma korkusu.
Ciudad de Nueva York, matrimonio sin amor, miedo a hablar en público.
Kalabalık önünde konuşma korkundan kendi doğaçlama grubunu kurmaya kadar geldin.
Pasaste de tener miedo a hablar en público a formar tu propio grupo de improvisación.
Eşi ve çocuklarının önünde tekmelenerek öldürülmüş yaşlı bir horozdan yapılma Şaraplı Tavuğumuz var.
Tenemos un Pollo al Vino hecho de un gallo viejo que fue pateado hasta la muerte frente a su esposa e hijos.
O tabelanın önünde bir insan nasıl somurtkan şekilde oturabilir ki?
¿ Cómo alguien puede ester tan desanimado frente a ese letrero?
Kübalıların önünde asla aile meselelerini açma.
Nunca discutas asuntos familiares frente a los cubanos.
Sence akıllıca bir hamle miydi bu yüzsüzce bütün arkadaşlarımın önünde bana saldırmak?
¿ De verdad crees que es inteligente... atacarme descaradamente delante de todos mis amigos?
Bebeğinin gözü önünde, yaşlı adamın önce ırzına geçti, ardından da ötanazi uyguladı.
SODOMIZA Y LUEGO EUTANIZA A UN ANCIANO FRENTE A SU BEBÉ
Eminim şu an önünde bir engel olsun isterdin.
Apuesto a que te gustaría tener un techo de cristal ahora mismo.
Geçen yıl Park Slope'ta Sombra Roja'nın Yargıç Malthus'u öldürmek için arabasına bomba yerleştirdiğine oldukça eminler. Olay tam da avukatlar barosu için yapılan bağış etkinliğinin önünde oldu.
Y son bastante seguro de que Sombra Roja se utiliza un coche bomba para asesinar al juez Malthus en Park Slope año pasado justo en frente de una recaudación de fondos para la asociación de abogados.
Kalbini söküp çıkarmak zaten berbat ama... Bunu öz annenin önünde yapmak...
O sea, sacarte el corazón, eso... es una cosa, pero... hacerlo delante de tu propia madre...
Bana başkanın önünde bağırarak sormak istediğin başka sorun var mı?
¿ Alguna otra pregunta que quieras gritarme frente al alcalde?
Hepimizin gözlerinin önünde.
Delante de todos nosotros.
Suratına atılmış yumurtalarla tüm kasabanın önünde duracak ve Tanrı'yı inkâr edecek. Şimdiye dek anlatılmış en büyük yalan da tarihe karışacak.
Se plantará delante de todo el pueblo, avergonzado, y censurará a Dios y la mentira más grande jamás contada será desmentida.
Birkaç tane dalkavuğun önünde el pençe divan durarak ne kadar harika biri olduğunu söylemesini mi?
Donde un grupo de aduladores se inclinan ante la falsa reina ¿ y decirte lo grande que eres?
Seni dolabının önünde öpmüş doğal olarak herkez görmüş.
Bueno, pues, lo hizo en tu casillero, así que, todos lo vieron.
Whoa, beni kovacak mısın hemde, arkadaşlarının gözü önünde?
Vas a echarme. ¿ En frente de tu amigo? Quiero decir, eso es sólo frío.
- Çatal ve bıçak önünde.
- Un cuchillo y tenedor ahí.
Arabada öldü gözümün önünde.
Murió en el carro, justo frente de mí.
Ama öyle gözükmeyecek. Öyle hissettirmeyecek. Bir hadım gibi karısının önünde eğilen bir amip olacağım.
Así me sentiré, un eunuco, una ameba inclinándose ante su esposa.
Hepimiz gibi Tanrı'nın ve kraliyetin önünde eğileceksin.
Te arrodillarás ante Dios y la Corona, como todos.
- Karımın önünde eğilmeyeceğim.
- No me arrodillaré ante mi esposa.
Tüm insanların önünde, ölene dek sana inanç ve güven vereceğim.
Y le portaré la fe y la verdad, en la vida y la muerte, ante cualquier enemigo.
Ama şimdi gözümün önünde.
Y ahora... ahí está.
Pencere önünde kendim yetiştiriyorum.
Que sembré en la ventana.
Ne dediğimi anlamışsındır, gözümün önünde olsun istiyorum.
Ya me entiendes. Solo quiero tenerlo vigilado.
Kapının önünde seni birşey bekliyor.
Hay algo esperándote en tu pórtico.
Zamanında getiremezseniz, bu adam seyircinin gözleri önünde idam edilecek.
Si no lo hacen a tiempo... ¡ Haré un gran espectáculo con la ejecución pública de este tipo!
Adımın önünde "uzman doktor" yazdığına inanıyorum.
Yo creo que todavía hay un "MD" después de mi nombre.
Jeopardy seçmelerine katılmamın tek sebebi kamera önünde olmaya alışmak, keza bu beni korkutuyor, ama sorasında "Ödül" e katılacağım katılmaya hazır olacağım, Doğru ki asıl amacım da bu.
La única razón por la que estoy audicionando para "Jeopardy" es para practicar frente a cámaras, porque eso me aterroriza, pero después de eso, estaré listo para "El Precio Justo", el cual es mi objetivo real.
Meşe ağacının önünde 1858...
En frente de su Árbol de roble de 1858.
Ama komşular çoğu zaman kapının önünde olan motosikletin gittiğini söyledi.
Pero un vecino dijo que una motocicleta que siempre está ahí afuera ya no está.
Bir şey demeden önce şunu bil. Adamlarım evinin önünde bekliyor.
Tengo gente fuera de tu casa ahora mismo.
Önünde uzun bir yol var.
Tiene un largo camino por delante.