Oven translate Spanish
103 parallel translation
Beethoven'ın en iyileri mi?
? Las mejores obras de Beeth-oven?
Sonsuza dek, benden daha genç, daha iyi ve daha şirin görünecek.
- Más oven que yo para siempre.
Ve kimse sonsuza dek genç kalmaz, bununla yüzleşmek zorunda kalacağız.
Y tendremos que afrontar que nadie es oven eternamente.
Peder Fredricks genç kızı kurtardı. Ama kendisini kurtaramadı.
El padre Fredricks salvó a la oven pero no pudo salvarse él.
Çok gençsin.
Qué oven sois.
Hala çok gençsin.
Aún sois tan oven.
Önce Saklı Seçilmişler gelecek vaat eden birini seçti.
Hace unos años, las Calaveras eligieron a unj oven prometedor.
Ve şimdi, 2003'ün en çok bakılabilecek eldivenlerinden biri çaylak manken Marge Simpson.
Y ahora, la coleccion 2003 de la convencion "Oven Mitt" con la modelo novata Marge Simpson
Margarethe von Oven General Tresckow'un sekreteri.
Les presento a Margareth Von Oven. Ella es la secretaria de Tresckow.
Bu sağlık programını uyguladığımız için şanslıyız. Wisconsin, Manitowoc'dan, Natural Ovens'la birlikte çalışıyoruz.
Tuvimos suerte de tropezarnos con este programa saludable como resultado de algunos contactos con el Natural Oven and Bakery de Manitowoc, Wisconsin.
Size bütün skandallardan temiz, muhteşem bir mürebbiye olmanızı öven ve hür iradenizle ayrıIdığınızı onaylayan bir mektup yazarım.
Le daré una carta que limpie su nombre de todo el escándalo donde la describiré como una excelente institutriz y donde afirmaré que deja el cargo por su propia voluntad.
Çünkü Moğolların insanlarımıza neler yaptığını gördüm, gizlice söylenen şarkıları duydum. Ali Baba'yı öven şarkılar.
He visto lo que hacen los mongoles al pueblo y he oído las canciones cantadas en secreto, canciones honrando a Alí Babá.
Oysa sizin aşkı öven şiirlerinizde, iki insan birbirine tamamen bağlanıp birlikte, aşk dolu ve samimi bir hayat yaşama hevesindedirler.
Sus himnos al amor describen dos personas totalmente devotas la una a la otra en su entrega amorosa, unidas por su pasión y ternura.
Bu sanatçı bozuntusu çıplaklığı öven Yunanlılardan ilham alıyor.
Este artista se inspira en los griegos que glorificaron el cuerpo desnudo.
İnanmadığım bir öğretiyi öven bir şeyi nasıl resmedebilirim?
¿ Cómo voy a crear algo que glorifica a un dogma en el cual no creo?
Genç saraylılar, sevgiye duyarlı olduğu bilinen 22 yaşındaki prensi kontrol edip, kendilerini öven güzel kadınlar yüzünden saltanatı yeniden kazandıklarını sanıyorlar.
Desde las jóvenes cortesanas, que esperan restaurar el reinado de las "favoritas",... hasta esas bellas mujeres, que se jactan de poder gobernar a un Príncipe de 22 años,... y que es sensible al amor.
Bunlar Polonya'nın ihtişamını öven vatansever parçalardı.
Verá, señora. Son piezas patrióticas que celebran la gloria de Polonia.
"Aryan ırkı" nı öven, Dr Rosenberg, ölüm cezasına çarptırıldı.
"La supremacía de la raza aria" un artículo del Dr. Rosenberg, condenado a muerte.
Bir söz vardır... Kendini öven Haham'ın, bir kişilik cemaati olurmuş
He oído que los rabinos que Se elogian a Si mismos, cuentan con un Solo fiel.
Yarın, anti-kirletici bakteriyolojik silahlar sürekli barışı sağlayacak ve bireyselliği öven alçak idealistleri sonsuza kadar yok edecek.
Mañana, las armas biológicas... garantizarán la paz perpetua y eliminarán para siempre a esos viles idealistas que adoran lo individual.
Newsweek dergisi bizi öven bir makale yayınladı.
En la revista Newsweek salió un lindo artículo sobre nosotros.
Biliyor musunuz, tüm edebiyatta... ayağı öven tek bir şiir yoktur.
¿ Sabe que no hay ni un solo poema que celebre los pies?
Gazetede bir yazı okumuştum. "Henry" yi öven bir şeydi.
Había leido una crítica en el periódico,... algo positivo de Henry.
Kibirli, kendini beğenmiş stili, hayatıyla ilgili devamlı yaptığı kendini öven alıntılar ve sesi. " Crane'in programında en çok neyden nefret ettiğimi söylemek güç.
Es difícil decir qué odio más del programa de Crane.
Az önce Yıldız Filosu'ndan yaptığım işleri öven resmi bir bildiri aldım.
Me decepciona. No me hará perder el sueño.
İnsanlar seni öven şarkılar söylüyor...
Te cubren de elogios.
Başka bir yazar, Paul Claudel, Vatikan tarafını tuttu ve diktatörü öven Faşist bir yazı yayınladı.
Otro escritor, Paul Claudel, se ha alineado con el Vaticano publicando un opúsculo fascista digno de un verdugo.
Bolşevizm'e karşı savaşan Norveçli delikanlıları her özaman öven sensin.
Tú eres el que siempre está alabando a los muchachos noruegos que pelean el Bolchevismo.
Baba, oğullarını öven ve köpeklerine ıslık çalan babalar var.
Sabes, Papá, hay algunos padres que alaban a sus hijos Y silban a sus perros.
Yazılanlara bakılırsa, kendini öven tam 12 yalan söylemiş. Uzakdoğu sporlarında usta olduğunu,... Nepal'da Gurk, Japonya'da da ninjalar tarafından eğitildiğini söylemiş.
La entrevistadora lo descubrió en varias exageraciones y mentiras, dijo que era maestro de artes marciales y que había sido entrenado por ninjas en Japón.
Bundan çekinen Ike, McCarthy'nin eyaletinde düzenlenen bir seçim konuşmasında Marshall'ı öven sözler kullandı.
Intimidado, Ike dejó de decir unas palabras en alabanza a Marshall en un discurso electoral que hizo en el estado natal de McCarthy.
Okulumuzun İngiliz ve kütüphaneci olmayan herhangi bir çalışanından seni öven bir tavsiye mektubu getireceksin.
Dos : Trae por escrito una carta de recomendación brillante... de cualquier miembro del cuerpo docente que no sea un bibliotecario inglés.
Kendini çok öven bir insanmış.
Se glorificaba a sí mismo descaradamente.
Başka herhangi bir memur hizmetini öven bir şeyler yazmadı mı?
¿ Ningún oficial escribió algo para recomendar tus servicios?
Ayrıca,... beni öven o kişileri kim övüp tavsiye edecek çok merak ediyorum?
¿ quién va a recomendar a aquellos que me recomienden a mi?
Bayan Morgan, Andie'den Abby'nin erdemlerini öven bir konuşma yapmasını istedi.
La Sra. Morgan le pidió a Andie decir una elegía sobre Abby.
Bayan Morgan, Andie'den, Abby'nin erdemlerini öven bir konuşma istedi. Bu da Andie'yi çıldırtıyor.
La Sra. Morgan quiere que Andie exalte las virtudes de Abby y eso está volviendo loca a Andie.
İnsanları çok kolay öven birisi olsaydım bunu hayranlık verici olarak niteleyebilirdim.
Si yo fuera una persona efusiva, dada al halago fácil Llamaría a eso admirable.
Bu da büyümeyi reddeden yetişkin erkekleri öven filmlerden biriydi.
Bueno, otro himno a la adolescencia masculina y su rechazo a crecer.
- Genel müdüre Ajan Fox Mulder'ın bulunması için gösterdiğin çabayı öven bir mektup.
- Una carta para el director que cita sus admirables esfuerzos en la recuperación del Agente Fox Mulder.
Habanera'mı öven ilk kişi sensin. Teşekkür ederim.
Eres la primera persona que me felicita por la Habanera.
Beni öven bir yazı olacağını sanmıştım.
Creí que la nota era para promocionarme.
Rakesh, sizi öven bir sürü şeyler söylüyordu efendim.
Señor, Rakesh le estaba elogiando
Öven mi?
¿ Me elogiaba?
Yarimi öven olmadı mı hiç?
También la comida ¿ Alguien alabó a mi amada?
Seni öven her kadına evlenme mi teklif ediyorsun?
¿ Se lo propones a cualquiera que te haga la pelota? Hablando en general.
Fortune dergisinde bu haberin yayınlanmasının. ... tek sebebi bir hafta önce, Business Week'te yayınlanan. ... ve bizi öven makale idi.
La razón central por la que este artículo fue escrito por Fortune es porque la semana pasada la revista Business Week había escrito uno muy bueno, y hay esta competencia entre revistas que si la una escribe algo bueno, la otra tiene que encontrar algo malo.
Homeros olsaydım, ilyadayı yazmıştım seni öven şarkılarla...
Si fuera Homero, habría escrito'La Serafinada'donde habría cantando alabanzas a Tí... ¡ Emperatriz de mi alma!
Davut'un Allah'ı öven nağmelerini rahatlıkla görebilirsiniz.
Encontrarás más detalles de las escalas de música y los instrumentos que tocó en las canciones para alabar a Allah.
Beni bu kadar öven adam da kim?
¿ Quién es ese gran hombre que me alaba de esta manera?
Birinci Dünya Savaşında İngiliz piyadelerinin cesaretini öven şiirler yazarken, yüksek komuta ile alay ettiler, çünkü kötü kararlarla yüz binlerce cesur piyadeyi telef etmişlerdi.
En la Primera Guerra Mundial, los soldados alemanes elogiaron el valor de los británicos. Los admiraban tanto como se burlaban de su alto mando que desperdiciaba a cientos de miles.