Oyuncak translate Spanish
5,816 parallel translation
Oyuncak bebek evi.
La casa de muñecas.
Küçükken evimizin arkasındaki çöpte bulduğumuz oyuncak evi hatırlıyor musun?
¿ Recuerdas la casa de muñecas que encontramos en el contenedor de basura detrás de nuestra casa cuando éramos pequeñas?
Oyuncak ev.
Casa de muñecas.
Medeniyetin başlangıcından beri oyuncak bebekler, çocuklarca sevilmiş koleksiyoncularca değer verilmiş, iyilik ve kötülük aracı olarak dini ayinlerde kullanılmıştır.
Desde el inicio de la civilización, las muñecas han sido atesoradas por niños y coleccionistas y usadas en ritos religiosos como conductos del bien y el mal.
Ailesini kaybetmiş ve oyuncak bebeğimden hoşlanmıştı.
Había perdido a sus padres y mi muñeca le había gustado.
Oyuncak bebeğine bayıldım.
Me gusta tu muñeca.
Mia şu oyuncak bebeği görebilir miyim?
Mia. Esta muñeca ¿ puedo verla?
Oyuncak bebek.
La muñeca.
Oyuncak bebekten bir iz var mı?
¿ Ha habido alguna señal de la muñeca?
Kapkara gözler, oyuncak bebeklerinki gibi.
Ojos negros, como de muñeca.
Bu ürkütücü bir şekilde zeki olan oyuncak bebek, ailesini öldürmekle tehdit ediyordu.
Esta siniestra muñeca inteligente estaba amenazando con matar a su familia.
Oyuncak oklarını unuttun.
Bueno, bueno, te olvidaste tus flechas de bebé.
- Bu oyuncak çalışsa iyi olur.
Más vale que este juguetito resulte.
Bu oyuncak bebeklere dokunmam.
Me están incomodando.
Biraz önce bahsettiğim oyuncak bebekleri...
- hace, como, dos segundos? - Sí.
Bir sürü oyuncak bebeğin olduğu oda.
Vi la habitación de niña antes.
Oyuncak bebek suyun altında kaldığı sürece Kimse cesedi bulamayacak.
Mientras el muñeco siga bajo el agua nadie encontrará el cuerpo.
Oyuncak ördeğimi öldürme yeter.
No mates a mi patito de goma.
"Oyuncak mı"?
¿ "Toy", juguete?
Sence bize ruh çağırma tahtasının oyuncak olduğunu mu söylemek istiyorlar?
¿ Crees que intentan decirnos que la ouija es solo un juguete
Bunlar silah ; oyuncak değiller ve indirme gemisi geldiğinde, bunları nöbetçilere vermeye hazır olmalıyız ama o zamana dek bunlar bizi güvende tutacak.
Estas son armas, ok, no juguetes, y tenemos que estar preparados a entregarlas a la guardia cuando las naves vengan, pero hasta entonces, van a ayudar mantenernos a salvo.
Oyuncak kamyonlar, süper kahraman kostümleri minicik bir penis.
¿ Camiones de juguete? ¿ Disfraces de superhéroe? ¿ Un diminuto pene como una bellota?
O oyuncak mağazasında çalışmalıydın.
Trabaja en esa tienda de muñecas.
Gerçekten, ne kadar boktan olurdu o oyuncak mağazasında çalışsaydın?
¿ No sería hasta macabro que trabajaras ahí?
İçinde oyuncak olmayan bir küvette banyo yapma fırsatını kaçıramam.
No puedo dejar pasar un baño en una bañera que no esté llena de juguetes.
Bir keresinde çocukken Kaliforniya'daydım ve yataktan oyuncak bir bebek gibi odanın karşı tarafına savrularak uyandım.
Estuve una vez en California, de niña, y me desperté cuando fui lanzada desde la cama como una muñeca de trapo, volé por la habitación.
Oyuncak istedi, salak yeşil bir kurbağa.
Quería un juguete. Esa ridícula rana amarilla.
Diğer kızlar oyuncak bebeklerle oynarlarken ben kayalarla oynuyordum.
Mientras otras niñas jugaban con muñecas, yo estaba jugando con rocas.
Sadece birer oyuncak. Oynayıp, kırıp, zamanı geldiğinde de çöpe atılacak oyuncaklar.
Juguetes... con los que jugar, romperlos... y tirarlos al final.
Tamam, ama Marcy'nin güvenliğine takılan saçları olan peluş oyuncak gibi çok yakışıklı bir adam evle beraber geliyor.
Está bien, pero viene con un peluche muy guapo de un hombre que tiene el pelo de tal manera que los de seguridad le siguen.
Oyuncak değil o, seni baldırı çıplak!
¡ Oye! Ese no es un juguete, granuja.
Bana kalsa yarın oyuncak şatoda da evlenirim ama bu adamın illa "vay be" diyeceği bir şey görmesi lazım.
Me casaría mañana en un castillo blanco, pero este chico necesita el "factor asombro".
Bana kalsa yarın oyuncak şatoda da evlenirim ama bu adamın illa "vay be" diyeceği bir şey görmesi lazım.
Me casaré mañana en un castillo blanco. Pero este chico necesita más "factor wow".
Çoğu kişi internetten aldığı bir oyuncak sanıyor.
La mayoría de la gente piensa que es una muñeca que compró por Internet.
Oyuncak bebekler ve boynuzlu atlar.
- No. Perritos y unicornios.
Ben, oyuncak ayım, Raggedy Ann ve hamsterım vardı.
Sólo yo, mi osito de peluche, mi muñeca y mi hámster.
Peki ya Madison'ı oyuncak bebek gibi sağa sola fırlatıp öldüren görünmez güç nedir?
- ¿ Y qué hay de la muerte de Madison... siendo arrojada como una muñeca por una fuerza invisible?
Mermilerimi minibardaki oyuncak.. ayılarla değiştirdi.
Reemplazó mis balas con ositos de goma sacados del minibar.
Emrinde 250 oyuncak asker var ve hepsi de öldürmeye can atıyor.
Tiene a 250 soldaditos a su disposición ansiosos por matar.
Sakindim, evde oyuncak askerlerimle oynardım.
Era tranquilo, y jugaba mucho a los soldaditos en casa.
Oyuncak olduklarını bile bilmiyorlar!
Ellos ni siquiera saben que son juguetes!
oyuncak. *
Juguete.
Oyuncak. *
Juguete
Kendine yeni bir oyuncak kazandın.
Te has ganado un juguete de cuerda.
Yatakta uyurken oyuncak bir trenle oynuyordum.
Estaba tumbado en la cama, jugando con un tren de juguete.
Mesela oyuncak treni ele alalım. Çalıştığın bir davadan kayıt altına almış olabilirsin.
Los objetos en la habitación, un tren de juguete, por ejemplo, podrían estar archivados en tu registro de datos de un caso en el que trabajaste.
Oyuncak falan değil.
No se trata de muñecas.
Ama her çocuğun Noel'de istediği tek oyuncak Konuşan Ayı Harrison.
Y el juguete que todos los niños desean estas Navidades es Harrison, el Oso Parlanchín.
- Oyuncak diyorsun?
¿ Juguetes?
Ve ayrıca senin çok havalı bir oyuncak bebek koleksiyonun var.
Sí.
- Aman Tanrım, kayıp oyuncak ayı mı bu?
Dios mío. ¿ Es un osito de peluche perdido?