Paso translate Spanish
35,698 parallel translation
Bu güzden itibaren avukat olma hayalime bir adım daha yaklaşacağım.
Así que, a partir de otoño, estaré un paso más cerca de mi sueño de ser abogada.
böcekler kulak zarından zorla giriyorlar.
Los insectos se abren paso por el tímpano.
Bunun her adımını kaydetmem gerek.
Voy a grabar cada paso de esto.
Eğer herhangi bir itiraz yoksa, oylamaya geçiyorum.
Y si no hay objeciones, paso a la votación.
Hesap numaramı mesaj atarım.
Después le paso mis datos bancarios.
Ben almayım.
Paso.
Bu eve adımınızı atarsanız, aile avukatımızı ve bildiğiniz üzere şehir meclisi üyesi olan ablamı ararım ve geçerli sebebinizi o zaman beraber gözden geçiririz.
Si da un paso más hacia esta casa... llamaré al abogado de nuestra familia y a mi hermana... quien, como sabe, es concejala de la ciudad... y entonces podremos todos evaluar su causa probable.
Peabody'nin ölümünden sonra, sıradaki mantıklı adım bu olurdu.
Con Peabody muerta, ese sería el paso lógico.
Doğruca ortaya çık.
Derecha. Da un paso adelante.
Fish'e kaçmasına yardım edeceğine dair söz verdin ama ona oyun oynayıp onu Penguen'e teslim ettin.
Prometiste ayudar a Fish escapar, pero lo hiciste por un doble paso entregándosela al Pinguino.
Sadece bunun büyük bir adım olduğunu söylüyorum.
Solo digo que es un gran paso.
Her zaman bir adım öndesin.
Siempre un paso por delante.
Tetch'e ne oldu? Sana söyledim.
Así que... ¿ qué paso con Tetch?
Şimdi, lütfen yukarıya bak.
Ahora, por favor dirige tus ojos hacia el paso elevado.
- Ben içmeyeceğim.
Creo que paso.
Tedavisini bulmaya doğru bir adım işte.
Es un paso hacia el descubrimiento de una cura.
Ve zamanla Hareket Tanrısı olmuş, aramızdaki en hızlı kişiymiş.
Y con el paso del tiempo, se convirtió en el dios del movimiento, el más rápido de todos nosotros.
- Barry, bu çok büyük bir adım.
Barry, este es un gran paso.
Bu arada Perez davası için açtığımız kredi kartını kullandığın için teşekkürler.
Y de paso, gracias por usar la tarjeta de crédito que abrimos para el caso Perez.
Görmelisiniz. İstemiyorum ama teşekkürler.
Paso, pero gracias.
Giyim kuşamda dikkatsiz davranmak hiç sana göre bir davranış değil.
Sí, no es propio de ti saltarte un paso en lo que concierne a vestirse.
Hâlâ izin günlerimi kullanıyorum. Bu yüzden günümün çoğu evde çocuklarla geçiyor.
Aún estoy de vacaciones, así que paso la mayor parte de mi día en casa con los... niños.
İnsandan insana dolaşarak ardında hayal edilemeyecek bir yıkım bırakıyor.
Pasando de humano a humano, dejando un rastro inimaginable de destrucción a su paso.
Son adım.
El paso final.
Sizinle geçirdiğim her zaman onlarla kaybettiklerimi hatırlatıyor.
Y cada momento que paso con vosotros me recuerda cada momento que perdí con ellos.
Şimdi ger çekilin yoksa çığlık atacağım.
Así que tenéis que dar un paso atrás o empiezo a gritar.
Sonra El Paso'da bir yere... Sonra da Oklahoma'da birkaç yere.
Luego uno en El Paso, y otro en Oklahoma después.
Ya da El Paso falan bir yerde emlak yapıyordur.
O El Paso o donde sea que hace sus viajes por trabajo.
Adım adım.
Paso a paso.
Adım adım ilerlemeliyim. Her şey sırayla.
Tengo ir paso a paso, coger el toro por los cuernos.
Haber vermeden müzik vermek için evine geldiğimde bu seni telaşlandırıyor öyle mi?
Así que, si me paso por tu casa sin avisar para pasarte música, ¿ te pones así?
Ama bir sürü arkadaşım var, yani işleri garip hale getireceksen, ben yokum.
Pero tengo un montón de amigos, así que si vas a hacer que esto sea raro, yo paso.
Beni kızdırırsan köprünün altında kartondan evde yaşarsın.
Me has cabreado, y te ganas una caja de cartón bajo el paso elevado.
Önce onlar aldı. Bizden her zaman bir adım öndeler.
Llegaron antes, siempre están un paso por delante.
Bak, seninle daha sonra muhabbet ederiz, bana nasıl gittiğini bildir.
8 : 45 PASO SUBTERRÁNEO BLACKRIDGE Oye, luego hablamos y me cuentas qué tal te ha ido.
- Ayrıca bu gece yine burada kalmam sorun olur mu?
- Por cierto ¿ os importa si paso la noche aquí otra vez? Gracias.
Biraz sinirlenmesi yeterli.
Solo tiene que abrirse paso.
Brandon gibi. O da yaşamını hayatta olan ama yanında olmayan babasını arayarak geçirdi.
Igual que Brandon paso su vida buscando al padre que nunca tuvo.
Stonecrest AVM'de çalışmaya başladım. Sene sonunda ameliyat için yeterince param olacak.
He empezado a trabajar en el centro comercial de Stonecrest, así que espero tener suficiente dinero para entonces y tomar el siguiente paso.
Emma... Emma, geri çekil ve silahı bırak.
Emma, da un paso atrás y tira el arma.
Sadece geçici süreliğine. Bir sıçrama tahtası gibi düşün.
Será algo temporal... un paso más en el camino.
Yani, ilerlemenin bir yolunu bulacağım.
Así que encontraré la manera de abrirme paso.
Bir şekilde İsyan'nın büyüme hızının yavaşladığı doğruysa çoklu platforma geçmek tek çözüm olmayabilir.
Mientras es cierto que el paso de crecimiento de Mutiny ha bajado un poco, la expansión multi-plataforma no es la única solución.
Kelimenin tam anlamıyla bir adım geriden.
Literalmente, un paso atrás.
Evet, ama Avrupa'ya atlamadan önce biraz sürüneceğiz.
Sí, pero iremos a paso de tortuga cuando entremos en la red de Europa. ¿ Por qué?
Başkanım, her adımın incelenmesine gerek yok.
Sr. presidente, no creo que cada paso del proceso necesite ser examinado.
Binecek vaktim olsa alirdim,... ama sürekli çalışıyorum.
Me lo llevaría si tuviera tiempo de conducirlo, pero me la paso trabajando.
- Tabii ki hayır, yolda uğrarız.
Ni de coña. Queda de paso.
Pas geçeyim.
Paso.
Çok fazla.
Paso.
Demek istediğim, biraz daha geriden bakalım.
Digo que demos un paso atrás.