Peep translate Spanish
122 parallel translation
Terbiyeli bir adam olduğunu sanıyordum! Ne demeye çalışıyorsun?
¿ Recuerdas los peep-shows de las ferias?
Küçük Bo-Peep'sin koyunlarını bulamamasına şaşırmamalı.
No me extraña que la Pastorcilla no encontrara a sus ovejas.
Benim için Büyük Kötü Kurt, Stebbings için Öcü, kendin için de...
Yo soy Gran Lobo Malo, Stebbings es Bo Peep, y tú eres...
Öyleyse Büyük Kötü Kurt ve Küçük Öcü, Anne Kaz için bir şey yapabilirler.
Porque si es así, Gran Lobo Malo y Pequeño Bo Peep pueden hacer algo por Mamá Ganso.
Öcü konuşuyor.
Bo Peep hablando.
Ben Öcü.
Bo Peep aqui.
Peep boo!
¡ Peep boo!
Küçük Bo Peep kuzusunu kaybetti.
La pequeña pastorcita perdió sus ovejitas.
Küçük Bo Peep maceraya hazır mı?
La pastorcita está lista para la acción.
Küçük Bo Peep.
Voy de pastora.
Büyük güvence, ve sizin tercihiniz, Küçük Bo Peep.
Pez gordo de la aseguradora. La pequeña Bo Peep.
" Peep-peep.
" Peep-peep.
Bu Küçük Bo Peep gibi giyinmemi gerektirir mi?
¿ Tiene algo que ver esto con cuando me disfrace de la ovejita Little Bo Peep?
Çoban Bo için çalışıyorsun.
Estás trabajando para "Little Bo Peep".
Bu plakayı hangi s.kimden aldın, Küçük Bo Peep?
¿ Dónde diablos conseguiste esa placa, pequeño Bo Peep?
Herkes attırdıktan sonra cıvır çadırını temizleyen adam.
El tio que limpia las cabinas del "peep-show" después de cada masturbación.
- Cıvır çadırı mı?
- ¿ "Peep-show"?
- Evet, cıvır çadırı.
- Sí, "Peep-show".
Sakin ol sulu göz, yoksa koyunlarını keserim!
¡ Silencio, Bo Peep, o atropello a tus ovejas!
Selam, Bo. Selam.
Hola, Bo Peep.
İsa, Meryem, Bo Peep'in anası, neyin var?
Jesús, María y la santísima Virgen, ¿ qué te pasa?
O, Deacon Caddesindeki yerde oturur.
Acostumbra estar en Peep-O-Rama en la calle Deacon.
Bayan Peep, koyunlarınız!
¡ Srta. Bopy, sus ovejas!
- Seni kurtaracağım, Bayan Peep.
Yo la salvaré, Srta. Bopy. ¡ Mi héroe!
Pish ve Peep!
¡ Pish, Peep!
- Bir 5 mg'lık PEEP daha.
- Otros cinco de PEEP.
- Ünlülerin basınını.
- Celebrity Peep Shows.
- O Küçük Bo Peep.
- Es Little Bo Peep.
Yüzde yüz oksijen verelim. Üç ünite de PEEP.
Mantenedlo al cien por cien con presión final espiratoria de tres.
PEEP veriliyor mu? Maksimum oranda veriliyor. P02'si yüzde yüz oksijende 39.
Le dimos el máximo y solo ha dado 39 al cien por cien de oxígeno.
Küçük Bo-Peep ve koyunu... ça-ça dansı yapan Elvis ve Marilyn. Bak, Marie Antoinette var.
Mira, ahí está María Antonieta.
- PEEP ister misin?
- ¿ Quiere Presión Expiratoria?
PEEP ikinin altında. Karbondioksit basıncı normal
La presión espiratoria es de dos, el oxígeno está normal.
Tidal hacim 500. PEEP 5.
Presión final aspiratoria de cinco.
- 5F PEEP ile 91'e ayarla.
- Saturación a 91.
- PEEP'ini arttıralım mı?
- ¿ Le subimos la espiratoria final?
- % 100 beş litre PEEP ile 89'a çıktı.
- 89 con presión espiratoria de cinco.
Fare yorulmuştu. - "Peep. peep. Ne zaman eve döneceğiz?"'
El ratón estaba muy cansado "¿ cuándo iremos a casa?"
Dikiz gösterisindeki kız yüzünden mi kavga ettiniz?
¿ Ustedes dos pelearon por la chica en el peep show?
Viktor asla dikiz gösterisine gitmez.
Peep show, Victor nunca va al peep show.
Dikiz gösterisi, kucak dansı. Beş dolar şuna, beş dolar buna. 20 dolar şuna, 20 dolar buna.
En el peep show, lap dance, gastas 5 dólares, otros 5 dólares.
Bıçaktaki kanı dikiz kulübesindeki cesedinkiyle karşılaştırdım.
La sangre en el cuchillo, corresponde a la víctima del peep show... es la misma, Victor Ratsch.
- Kim? Amy Cannon, Viktor Reç öldürüldüğünde onunla olan dikiz gösterisi dansçısıydı.
Amy Cannon era la bailarina del peep-show... que estaba con Victor Ratsch el día que fue asesinado.
Dikiz gösterisinde olta attığı müşterileri evine getiriyor olmalı.
Que Amy tenía un trabajo adicional. Mi conjetura es, que ella los traía del peep show y los llevaba a la casa flotante.
Dikiz salonuna gidip oradakilere gösterin.
Tú y Tripp vuelvan al peep, y muéstrenlas a todo el mundo.
Solunum cihazına bağlanınca beş litre de PEEP.
Añade cinco PEEP cuando esté ventilado.
Ne diyeceğimi bilemiyorum, Peep.
No sé qué decirte, cariño.
Hadi içelim ve eğlenelim. Tashiro, duyduğuma göre röntgencilik hikâyeleri anlatmakta iyiymişsin.
Tashiro, he oído que eres bueno contando historias de peep-show.
Bu falcılıktan daha iyi.
¿ No puedes comprar una máquina de peep-show de segunda mano?
- Şu uzun boyluyu gördün mü?
¿ En el Peep?
Dörtlük PEEP.
- Muy bien.