Pencere translate Spanish
3,137 parallel translation
Pencere demek bana geçen sene verdiğin bitkinin yaşama şansı olabilir...
Bueno, una ventana quiere decir que esa planta que me diste el año pasado podría realmente vivir...
Kumarhanelerin bu özellikleri müthiştir. Saat yok, pencere yok, yargılamak yok.
Bueno, eso es lo bueno de los casinos... ni relojes, ni ventanas, ni prejuicios.
Pencere.
La ventana.
Pencere kilitleri içeride değil mi?
Esta ventana se cierra por dentro, ¿ cierto?
Bir dakika pencere yok ki. Anlayış göster lütfen. Daha iyi bir yer bulana kadar burası geçici.
Esto obviamente es temporal hasta que encuentre algo diferente, y más importante que eso, este luego no está embrujado.
Çok güzel, dünyaya açılan bir pencere gibi.
Es tan bello, como una ventana al mundo.
O aslında bir pencere.
En realidad es una ventana.
Hayır! Minik Serçe, benim pencere kenarından alıp odama koyacağım yuvasında uyuyacak!
No.'Bonita palomita'duerme en su propio nido que voy a quitar de la ventana y poner en mi cuarto.
Pencere Açar Çığlık
Scream Quien Abre Ventanas
Şuna bak. Pencere kırılmış.
Mira eso, la ventanilla del acompañante la han reventado.
Pencere parçalandı, elimi kestim.
Me corté la mano al romperse la ventana.
Bak, profesyonel olarak konuşmak gerekirse belli ki bu, bilinçaltına açılan bir pencere, tamam mı?
Clínicamente hablando, esto es clarísimamente una ventana de tu subconsciente, ¿ vale?
Pencere kenarında...
Cerca de la ventana...
Açılmayan bir pencere.
Que no se abre.
Her tarafımız pencere kaynıyor!
Prácticamente ¡ estamos plagados de ventanas!
Bir pencere, ya da bir şey?
Una ventana, o algo así?
Hangi pencere?
- ¿ Cuál ventana?
Güzel bir pencere.
Es una buena ventana.
İşte açık bir pencere.
Tiene una ventana abierta justo al lado de mí.
Arada bir, biz de pencere kenarında oturalım, değil mi?
Queremos la ventana a veces, ¿ no crees?
Burası altı ay içinde kapanacaksa, ki bu gidişle kapanır koduğumun pencere kenarında bir yerim vardı diyebilmeliyim.
Si este lugar tiene que cerrar en seis meses, lo que muy bien podría, entonces quiero tratar de recordar que Una vez tuve un asiento en esta ventana de mierda.
Lanet olsun, pencere!
¡ Demonios, la ventana!
Peki odaya geldiğinizde pencere kapalı mıydı?
¿ La ventana estaba cerrada cuando entraron a la habitación?
Her pencere, her kapı.
Cada ventana, cada puerta.
Biliyorsun, Ben de hangi pencere senin diye bilmiyordum, fakat her zaman doğruyu tahmin ederdim.
No sabía cuál era tu ventana, pero siempre doy en el clavo.
Bu bir pencere ve ben ne zaman istersem çıkabilirim.
Es una ventana y puedo irme cuando yo quiera.
Pekala, pencere nerede?
¿ Dónde está la ventanilla?
Pencere. Pencere, pencere.
Ventanilla.
Thomas, kuzenim yeni pencere takar, dert etme. Hiç sorun değil.
Thomas, mi primo te la cambia cagando leches, te lo prometo.
Pencere kesinlikle şey olabilir...
La ventana, obviamente, sería...
Farzı mahal, pencere doğum kanalı olsun... İşte bu durumda, tüm bina da anne oluyor.
La ventana sería el canal del parto mientras que el edificio sería la madre.
Dinle, bana pencere kenarını vermişler ve sıkça işemeye giderim. Sakıncası yoksa...
Me pusieron en la ventana y orino mucho.
Pencere kenarı odalar için üç kat daha.
Tres por ciento por dormir con la ventana cerrada.
Ve yine ellerimi pencere misali bir cama yasladım.
Y de nuevo apoyé mi mano como en una ventana redonda.
Babam pencere satar.
Mi papá vende ventanas.
Detektif, içeri girdiğimizde pencere açıktı.
Detective, esta ventana estaba abierta cuando entramos.
Pencere zorlanmamış.
No hay entrada forzada.
- Peki pencere ne olacak?
¿ Qué hay de la ventana allá arriba?
Açık pencere arar, içeri girer pençelerini yattığın yere doğru kaldırıp ince, uzun dilini çıkarıp ayaklarını yalar.
El mira por la ventana abierta, y espia, Se arrastra hasta donde tu estás durmiendo, saca la lengua larga y pegajosa, y lame tus pies.
İşin aslı pencere camını kırarak aşağı düşmüş.
En realidad ella... Ella rompió el cristal de la ventana y se aventó.
Ama pencere bir duvara bakıyor.
Sin embargo, la ventana da a una pared.
Ayrıca burada pencere yok.
Además, aquí no hay ventanas.
En ufak bir ses, pencere kırılması silah sesi duyulduğunda alarm harekete geçiyor ve bir kutu kloroformu havaya veriyor.
si hay un ruido sospechoso, la alarma libera cloroformo.
Bir pencere ne kadar sürebilir?
¿ Cuánto tiempo te llevará la ventana?
- Muhtemelen bir pencere.
- Tal vez una ventana.
- Pencere mi?
- ¿ Una ventana?
Diğer tarafta pencere yok.
No hay ventana del otro lado.
- Demirli bir pencere var!
- ¡ Hay una reja!
Pencere kırılmış.
Una ventana rota.
Babam buradaki pencere camlarını paramparça etti.
Y mi padre rompió en pedazos... este local de aquí.
Hiç pencere yoktu.
No hay ventanas.