Pez translate Spanish
6,484 parallel translation
Ama ayrıca, benim dünya üzerinde en alçakça uğraş bulduğum insan kaçakçılığında da önemli bir isim.
Pero también es un pez gordo en lo que considero la empresa más despreciable del planeta : La trata de personas.
Yeni balik.
Nuevo pez.
Fish'in arkadasimisin, mahkum?
¿ Eres amigo de este pez, recluso?
Ortalarda bir balık gördüm.
Vi un pez muy de malas. Vi un pez muy de malas.
Büyük bir olaydı.
Era un pez gordo.
Başka önemli işleri vardı.
Tenía otro pez que freír.
Tabi şu mikrofişin neye benzediğini bilseydim.
Font color = "# ffff80" Si yo supiera lo que un pez micro parecía.
Niye çağırmıyorsun? - Çünkü Marty sıradan balıklar yerine nadir egzotik deniz yaratıklarını tercih ederim.
Porque Marty, prefiero morir por una rara criatura exótica marina, que por algo fácil como un pez sellado en un barril.
Bes dolara bahse varim, ilk balik benim.
Cinco dólares a que pesco un pez luna antes que tú.
Koca adam.
Pez gordo.
İskarmoz yakalamak için galyon, köpekbalığı için de iskarmoz gerekir.
Se necesita un pez pequeño para pescar una barracuda. Y una barracuda para pescar un tiburón.
Tüm vejeteryanlar balık yerler. - Ben balık burcundanım.
Todo ese pez.
Balık! İğrenç. Midem bulandı.
¿ Quieres comer un pez?
Canın balık mı çekti?
Agh... no! Yo no quiero comer un pez.
Zaten biz de o balon balığımsı bir çene için mücadele ediyoruz ya.
Como si hubiéramos peleado por esas mejillas de pez globo.
- Tıpkı senin balıklı küpelerin gibi.
- Como con los aretes de pez. - No... - No, no, no, no.
- Evet! - O küpeler 9 bin dolar değildi.
- Esos aretes de pez no costaron 9 mil.
Küpeler balık şeklindeydi çünkü ben balık burcuydum. Öyle söylemişti.
Eran unos aretes de pez porque soy una Piscis dijo.
Birkaç yıl önce TV'de görmüştüm, Tayvan kıyılarında bir yerde devasa bir balık yakalamışlardı.
Hace unos años vi en la televisión, cogieron este pez gigante de la costa de Taiwan o en algún lugar.
Ya bahsettiğin tarih öncesi balık gibiyse?
Lo que si es como el pez prehistórico que hemos hablado?
Yarı insan, yarı balık.
Mitad hombre, mitad pez.
Ama o kinoayı bir balık sanıyordu.
- Además, creía que era un pez.
Kinoayı balık mı sanıyordun?
¿ Usted creía que la quinoa era un pez?
Eğer, "Tavuk severim, balık severim." gibi bir şey duyarsanız sakın ha hayvanlara aşık olduklarını sanmayın.
Si escuchan decir... "Me encanta el pez y la gallina". No quieren decir que aman a esos animales.
Washington'dan gelme üst düzey avukat ve lobici.
Es un pez gordo, abogado y lobista de Washington.
Balıklar ne kadar hızlı yüzerlerse yüzsünler yemi ısırdıkları anda...
No importa que tan rápido nade un pez.
Ben de küçük bir yem attım ve büyük balığı yakaladım, tuzağıma düştün.
También arroje una carnada pequeña y conseguí el pez gordo. Estás atrapado en mi trampa.
Misina koptu çünkü büyük bir balıkmış.
El sedal se rompió porque era un pez grande.
- Hayır, bok balığından bahsediyorum.
¡ La mojarra es un pez!
Eğer bir balık yakalamak istiyorsan, o zaman doğru zamanda doğru yerde olman gerek.
Si quieres atrapar un pez gordo, debes estar en el lugar indicado... en el momento indicado.
Oldukça büyük bir balık yakaladılar.
Ellos terminan tomando abajo un muy gran pez.
Denizde yaşayan güzel genç bir kadın bir balık kuyruğuna sahipti ve henüz o bir şekilde onun için her şey yolundaydı.
- Sí. Una hermosa mujer que vive en el mar y tiene la cola de pez, y aún ella... De algún modo, para ella todo funcionaba.
Büyük balık düşerse Naseem'e söyler bir şeyler ayarlarım.
Mantendré mi ojo en busca de un gran pez y se lo haré saber a Naseem.
Ve enayi gibi baliklarin isiga dogru gelmesini izlersin.
Y sólo... te conviertes en un tonto pez nadando hacia su luz.
demek istediğim hayatlarımız ve en sonunda ölümlerimiz bir japon balığının dünyada bıraktığı etkiden fazla olamaz.
Nuestras vidas, nuestras muertes no serán diferentes a las de un pez dorado.
Bir bahisçinin numarası var, büyük bahislerle uğraşan birinin.
Una fija para un corredor de apuestas, el sujeto es un pez gordo.
Hızdan korkan pilot sudan korkan balığa benzer.
- No. Un piloto que le teme a la velocidad es como un pez que le teme al agua.
Büyük balığı avlayacağız.
Cazamos al gran pez.
- Şu Lanet Olası Et'i anlatsana.
Cuéntame el del Pez del Demonio.
Buna Lanet Olası Et diyorlar çünkü bu eti tütsülemek çok zaman aldığı için lanet ede ede yapıyorlar. " demiş.
Le dicen Pez del Demonio porque es un pez que parece un demonio.
Kadın "Lanet Olası Et var." demiş. Adam da " Tatlım!
Y ella dice, "Bueno, hay Pez del Demonio"
Kadın "Hayır, hayır. Buna Lanet Olası Et diyorlar çünkü bu eti tütsülemek çok zaman aldığı için lanet ede ede yapıyorlar." demiş.
Ella dice, "No, no, no, no, lo llaman Pez del Demonio porque parece un demonio"
2 güzel çocuklarıyla beraber masaya oturmuşlar ve adam karısına " Şu Lanet Olası Eti uzatır mısın?
Así que se sientan a la mesa con sus dos hermosos niños, y el esposo le pide a su mujer, "¿ Puedes pasar por favor algo de ese Pez del Demonio?"
Bu onların göldeki ilk seferi, mavi solungaç olur diye tahmin ediyorum.
¿ Qué están intentando pescar hoy? Bueno, será nuestra primera vez en el lago. Creo que veremos, algún Pez Sol.
Köpekleri, balıkları var. Senin neyin var?
Se compran un perro, un pez, lo que sea.
Lanet olsun. Tadı aynı hasta balığın götü gibi.
Esta mierda sabe como el culo de un pez enfermo.
bir balığı suda boğamazsın.
Tu, no puedes ahogar un pez en agua.
Kılıç balığı hâlâ suyun içindeydi.
El pez espada estaba todavía en el agua.
Buranın efendisi ve tanrısıyım.
Aquí soy el pez gordo.
Elinde çeşitli suçlardan iki sabıka var.
Agarraste a un pez gordo con varias causas.
Bu Lanet Olası Et. " demiş.
Eso de ahí señora, es un Pez del Demonio.