Piso translate Spanish
20,335 parallel translation
23. katta bayıldığımda, sana bir özür borçlu olduğumu fark ettim.
Y cuando pasé el piso 23, me di cuenta de que te debía una disculpa.
Burada senden iyisi yok.
Eres la mejor gerente de compras en este piso.
- Yerde uyuyabilirsin.
- En el piso. Al diablo con eso.
Evet konuşarak ve de göz teması kurarak. Şimdiki gibi yere boş boş bakarak değil.
Hay que hablar, y mantener contacto visual, no estar mirando al piso, como haces ahora.
- Uzat ellerini!
- ¡ Al piso! - ¡ Muestren sus manos!
Bugün biz denizkızları seni cehennemin on sekizinci seviyesiyle cezalandırıyoruz.
Hoy... ¡ Nosotros, los sirenios... te castigamos al decimoctavo piso del infierno!
Bir de çakalla ev arkadaşlığı ediyorsun.
Y compartes piso con un coyote. Es la madriguera de un coyote.
Sehpanın ayağı "evet" için bir kere, "hayır" için iki kere yere vururmuş.
La pierna golpearía el piso. Un golpe "si", y dos golpes "no".
Bu benim telefonum onu yere attı
Es mi teléfono Lo tiraste al piso
- Bu benim ev arkadaşım Bertie.
Esta es mi compañera de piso, Bertie.
Yerde oturuyorsun!
Están sentados en el piso.
Bana uyar ancak 10. kattan yukarı çıkıyorsam 200 dolar ücreti var.
Suena bien pero cobro 200 dólares más si pasa del décimo piso.
206 nolu kapıda sizi bekliyorlar. İkinci katta sağda.
Es la puerta 206, segundo piso, a la derecha.
Bu kata giriş yasak.
Este piso está restringido.
Şey ev arkadaşımla çıkmıştı, ayrılmadan önce arabasında yakalayıp öpmeye çalıştım.
Salió con mi compañera de piso y antes de que se marchara, lo agarré en su auto y comencé a besarlo.
Hadi düş önüme pislik.
Obtener el piso de arriba, Fuckface, vamos.
Apartmanda başka kiralık daire yok mu?
¿ No hay algún piso disponible en este edificio?
Bir iki yıla faizle ödesek bile fiyatı iki kat artmış olacak.
El valor del piso subirá mas rápido de lo que sube tu sueldo
Sonra da bir güvenli eve geçin.
Y luego id a un piso franco.
# Yerde #
* En el piso *
Ron ile Butch'un cansız bedenlerini gördü.
Ahí fue cuando vio a Ron y Butch muertos en el piso.
- Zemin biraz...
El piso es tan...
- Sert bir zemin.
Es un piso duro.
Tek bir nöbetçi, iki çıkışı veya üçüncü kat pencerelerini koruyamaz.
Un guardia no puede cubrir dos salidas ni ventanas del tercer piso.
Buraya güvenli demeye bin şahit lazım.
No tiene nada de seguro PISO DE SACRIFICIO Y PROCESAMIENTO
Kesimhane katında buluşalım.
Búscanos en el piso de sacrificios.
Dikkat edin, yerler kaygan.
Cuidado. El piso está resbaloso.
Kesimhane katı dedi.
Ella dijo que en "el piso de sacrificios".
Bu herif yıkıldığında çöküşü muhteşem olacak.
Así que cuando caiga, golpeará el piso fuerte.
Koşullar değişiyor ve sen farkında bile değilsin.
El piso se está moviendo, y ni siquiera lo ves.
Lara şartlar değişiyor çünkü değiştiren benim.
Lara, el piso se está moviendo porque yo soy el que lo muevo.
10 yıl boyunca bir depoda hapsedilmiş.. ... günahsız bir çocukla dolap bölmesinde uyumak.
Dormir en el piso del armario con un niño inocente que fue retenido en un refugio por diez años.
Adamlar bu haritayı oluşturdu.
Los chicos del 4to piso realizaron este mapa.
6 tane de zenci vardı ve İrlandalı bir arkadaşım vardı, tuvalette kıstırmışlar bunu.
Y habían como tres negros, y tenían a un amigo mío irlandés en el piso del baño.
Hemen harekete geçtiler onu yakalamamız an meselesi.
- [Piso raspaduras silla] - [ Escribir portátil - ido cuando llegaron allí, Pero sólo una cuestión de tiempo antes de que envolverlo ahora.
Dünya ayaklarımızın altındaydı.
El globo no debería haber ido al piso.
Laney Gore, 204'de yere fırlattı.
Laney Gore sangró en el piso de la habitación 204.
Seth, yerde bir el feneri var.
Seth, hay una linterna en el piso.
Üçüncü katta, onu görmüyorum.
Estoy en el tercer piso, no la veo.
İnce çatı ve gökyüzü arasında....... yerdeki insanlarız
Estamos unidos con el piso el techo de chapa y el cielo.
İlk kattayım.
Estoy en el primer piso.
Kanım neden yerleri süslüyor o zaman?
¿ Y por qué mi sangre decora tu piso?
50. kattayız.
Estamos en el piso 50. ¿ A dónde podría ir?
Kendi kanıyla yere tek bir kelime yazmış. Koparmadığı tek koluyla.
Escribió una única palabra en el piso con su propia sangre con el brazo que no se había cortado... "demonios".
Tuvaletlerin boku, sidiği ve japon balıklarını geri püskürttüğünü yeterince gördüm.
Hubo más de un inodoro que devolvió el pis, la mierda y el pececito muerto al piso de mi baño.
Ayakkabıların o zemine değemez, türbancık.
No puedes dejar los zapatos en el piso, pañuelo.
Zemin, alt ranzadakilere aittir.
El piso es parte de las literas de abajo.
Bak, tek demek istediğim siz buraya gelmeden önce o zemin alt ranza malıydı.
Lo único que digo es que, hasta que llegaron aquí, el piso siempre perteneció a las literas de abajo.
Pardon efendim, acaba ayakkabılarımı zemine koymam mümkün mü?
Disculpe, señor, ¿ puedo dejar mis zapatos en el piso?
Zemini o kadar çok seviyorsun ya, oraya koydum.
Como te gusta tanto el piso, las puse ahí.
Ya yangını çıkaran oysa ve dairesinde bulunan başkasının cesediyse?
¿ Y si inició el fuego y era el cuerpo de otro el que hallamos en su piso?