Rakı translate Spanish
166,424 parallel translation
Her şeyi bırakıp özele geçmek bu hiç senlik bir hareket değil.
¿ Sacar dinero, ir al sector privado?
- Seni dışarıda bırakıyor değildim.
No te estaba excluyendo.
Yumurta bırakır. Oraya girerler.
Pone huevos, que van aquí
Rakım 35.
Altitud 3-5
Britanya'da açıkta bırakılan her şey,
Todo lo que quede afuera en Gran Bretaña...
Orada olduğu zaman bırakın!
Tu lo sueltas cuando esté en su lugar
Resif serbest bırakın!
¡ Suelten al arrecife!
Bir Land Rover'ta sürüklenmeye bırakıldık!
¡ Nos han dejado a la deriva en un Land Rover!
Bırakın dışarı atayım.
Déjenme exponer esto aquí
Bir horoz kuyruğu bırakır Ve onun gibi köşeleri Downforce var.
¡ Es fenomenal! Tiene cola de roedor y toma curvas como si tuviera fuerza de agarre
Ve daha sonra devreye girer Veya devre dışı bırakır Buna göre diferansiyeller.
Y luego conecta o desconecta los diferenciales según el caso
Tahta karşı eylemlerini bırakıyor musun?
¿ Renuncias a tus acciones contra el trono?
Normal Blink Drive çalıştığında yolunda çok az atık enerji bırakır bunula kıyaslayınca bir şey değil.
El funcionamiento normal del Impulsor Instantáneo deja muy poca energía residual. Nada comparable a esto.
Geri çekilin ve bırakın bilim adamlarım cihazı yeniden ayarlasınlar Zairon'a dönünce serbest kalacaksınız söz veriyorum.
Así que retiraos y dejad que mis científicos terminen de recalibrar el impulsor. Cuando regresemos a Zairon, seréis liberados. Tenéis mi palabra.
Bırakın da bunu ben düşüneyim.
Deja que yo me encargue de eso.
Bırakın.
Háganlo. Háganlo.
Sizi nereye bırakıyoruz?
- ¿ En dónde te vamos a dejar?
Tabii bırakırız.
No podemos solo dejarlos. Claro que podemos.
Bu garip dakikalar saatlere dönüşebiliyor ve ben bunu farketmiyorum ama bunu düşünmeyi bırakınca sanki bir saat başlıyor ve ben her saniyeyi farkediyorum.
Es raro. Los minutos pueden convertirse en horas y ni siquiera me doy cuenta, pero si me paro a pensarlo, es como si pusiera en marcha el reloj, y soy consciente de cada segundo.
Beni yalnız bırakın!
¡ Déjenme en paz!
- Onu yalnız bırakın!
- ¡ Déjenla en paz!
Bırakın onu!
¡ Aléjense de él!
Onu delik deşik etme işini bana bırak.
Solo déjame aburrirlo hasta que la cague.
Bırak komplo muhabbetini.
No me vengas con conspiraciones.
Bırak patlasın.
" Deja que implosione.
Bırak, orada yeni bir şeyler gelişsin.
Deja que algo nuevo crezca en su lugar.
Hayır, bilmiyoruz. Şeyleri söylemeyi bırak
¡ No, no es verdad!
Söylemeyi bırak Hammond.
Deja de hablar, Hammond, estoy ocupado
Ben yönlendiriyorum, serbest bırak!
¡ Yo lo guío, tu lo sueltas!
- Bırak. Evet!
- Suéltate, ¡ sí!
Şimdi bırak beni gidelim
Ahora suéltame
Bırak şimdi.
Suéltame ahora, estoy bien
Neyse, bakın, eğer elimizden gelebilirse Sadece sersemlemeyi bir kenara bırak Bir an için
Como sea, vean, si podemos dejar las peleas de lado por un momento...
Bırak Şeytan'ı, Tanrı'ya bile zar zor inanıyorum.
Apenas creo en Dios, mucho menos en el diablo.
İğrenç yaratık, bırak bu kızı.
Sucia criatura, libera a esta jovencita.
Bırak içeri gireyim.
¡ Déjame entrar!
- Bırak sana yardımcı olayım.
- Me refiero a que me dejes ayudarte.
Ferrous'un bu konuda hiçbir şey yapmayacağını mı sanıyorsun? Ferrous hakkında bırak da ben endişeleneyim.
¿ Crees que Ferrous se va a quedar sentada ante eso? Dejad que me ocupe yo de Ferrous.
Güncellemeyi burada bırak, uyanınca kararını verir.
Solo déjale la mejora. Puede decidir cuando se despierte.
Bırak onu.
Bájenlas.
Şimdi mahkumları serbest bırak.
Ahora libera a los prisioneros.
Bırak onu.
Guárdenlas.
Bırak.
Bájala.
Şimdi, silahını bırak.
Ahora baja el arma.
O şeyi birine zarar vermeden bırak artık.
Guarda eso antes de que lastimes a alguien.
Tamam, öyle söylemeyi bırak.
Vale, deja de decir eso.
Çavuş tutsakları serbest bırak.
¿ Sargento? Libere a los prisioneros.
Bırak!
¡ Apártense!
- Bırak beni!
- Suéltame.
Bırak beni!
Suéltame.
- Bırak beni!
- ¡ Suéltame!