Reklam translate Spanish
7,100 parallel translation
Bu fotoğraf onun viral reklamı oldu ve bir gecede ünlü oldu takipçileri, hayranları oldu ve dikkatler onun üzerinde toplandı.
Esa foto se convirtió en un fenómeno viral... De la noche a la mañana, se convirtió en una estrella, con seguidores y fans, llamaba mucho la atención.
Yayıncım Raging Heat'in internet reklamının linkini gönderdi.
De acuerdo, mi editor me acaba de mandar el enlace del anuncio en internet de "Calor Furioso".
Evet, internette viral reklamın oldu hayatım.
Sí. Bueno, es un fenómeno viral, querido. ¿ No es eso lo que querías?
Beni vurmak isteselerdi, ben onlar için yapardım, kitabımın reklamı olurdu ve tüm bu sahtekârları paramparça ederdim. Bir taşla üç kuş.
Si querían dispararme, yo lo haría por ellos, promocionaría mi libro y hundiría a esos buitres, todo al mismo tiempo.
Tatlı İntikam'ın reklamını Travis yapmış olabilir ama site benim fikrimdi. Yatırımcılar ve ağ sunucuları da benimdi.
Mirad, puede que hubiera sido la persona perfecta para promocionar Dulce Venganza pero lo de la página web fue idea mía, yo reuní a los inversores y preparé los servidores.
Tabii ortada dolanan birçok viral video var. Birçok reklam ajansı bu fenomenden para kazanmaya çalışıyor.
Por supuesto, con tantos vídeos virales, muchas agencias de publicidad intentan hacer caja con el fenómeno.
- Reklamını pek yapmam ama kocası yerine erkek arayan zengin, yoğun ve seçici kadınlara hizmet veren bir şirketim var.
Realmente no lo anuncio, pero tengo un servicio que provee a ricas, muy ocupadas, muy difíciles chicas que buscan a un hombre, no un marido. Y usualmente para una noche.
Siyahi bir oyuncu olarak kaç McDonald's reklamında oynadım biliyor musunuz?
¿ Sabes cuántos McDonald y apos ; s comerciales He estado en un actor negro?
Ağaçlar, sokak lambaları, reklam afişleri.
Árboles, postes de luz, anuncios.
Bunun en mantıklı cevabı, kitabın satışlarını arttırmak ve gündeme oturması için yapılan, reklam amaçlı bir olay gibi görünüyor.
La explicación más lógica es que fue un truco publicitario... Una forma de aumentar las ventas.
Seni temin ederim Brooke, bu olay reklam amaçlı bir olay değildi.
Brooke, le aseguro que no fue eso.
Hayır bankta reklamı var.
No, ahí está su aviso.
Viral reklam, Instagram, Twitter, Vine sonra da etiket buluruz.
Instagram, Twitter, Vine, y entonces hashtag ponlo en la cama
Babaları reklam işinde çalışıyor.
El padre trabaja en publicidad.
Reklam verenleri kaybedecektiniz.
- Yo también lo ganaría. - Eso le da un buen móvil.
Yapımcılar, büyük bir tatil özel gösterisi hazırlıyor. Yayınlanmak üzere olan bir reklam için bana bir video yüklettiler.
Los Productores para hacer el especial del navidad me quieren pasa subir un video de un comercial que estan a punto de transmitirlo.
Ve tüm yeni hizmet ve yapımcılar gibi insanlar seni bulabilsin diye reklam verirsin.
Y como cualquier nuevo producto o servicio... tienes que publicitarlo para que la gente lo encuentren.
Grup için güzel reklam olur.
Sería un buen escaparate para la banda.
Bak, reklamın iyisi kötüsü olmaz.
Cualquier publicidad es buena publicidad.
Slovak yoğurdunun reklamı.
Un contrato con un yogur eslovaco.
Reklam çekiminde olman lazımdı.
Se supone que deberías estar rodando un anuncio.
Reklam çekiyoruz.
Estamos haciendo un anuncio.
İyi bir reklam mı istiyorsunuz?
Oh, bueno, ¿ quieres hacer uno bueno?
Senin olman iyi bir reklam olmuş.
Una gran exposición.
Aslında sonuncusu Jane Seymour takı reklamındandı ama çok iyi olduğunu düşündüm.
En realidad era de un anuncio de joyas de Jane Seymour, pero pensé que era muy bueno.
Yani bir reklam hilesi olarak saldırı tezgahladım öyle mi?
¿ Se refiere a montar un ataque como truco publicitario?
Bu cinayeti reklam için kullanmayacaksınız.
Pero usted no utilizará este asesinato para promocionarse.
O tarz olayları reklam etmiyoruz.
No anunciamos este tipo de cosas.
Reklam vermedik ya.
No es como si lo hubieran anunciado.
Nasıl yani? Kitapları sen yazarsın, arkadaşın Peter da İyimser Sincap'ın reklam yüzü olur.
Tú escribirías los libros y tu amigo, Peter sería la cara pública de La Ardilla Optimista.
Ama sen bunun bir reklam şeyi olduğunu düşünmüyor musun?
¿ Pero no crees que es algo publicitario?
Senin gibi ve Rahibe Theresa gibi birçok insan, yeteneklerinin reklamını yapmak konusunda alçakgönüllü olmuşlardır.
Bueno, mucha gente como tú, y como santa Teresa, son modestos a la hora de publicitar sus donaciones.
Reklam alışını azalttım çünkü kaybetme ihtimalimiz yok dedin.
¡ Frené la compra de anuncios, porque dijiste que no podíamos perder! ¡ No podemos!
Kuzey Dakota turizm idaresi için reklam oluşturma işini yapmıştım.
Trabajé creando avisos para la junta de turismo de Dakota del Norte.
İyi reklam.
¿ Qué? Es buena prensa.
Kate Brown, Blemclear reklamında oynamış, bir ajansı varmış, ve ilk sezon çekimleri için Los Angeles'a taşınmış.
Kate Brown ha hecho un anuncio de Blemclear, tiene un agente y se ha mudado a Los Ángeles para la temporada de pilotos.
- Reklamı ne zaman çekiyorsunuz?
- ¿ Cuándo grabarás el comercial?
Biliyor musunuz, şu paleo votka reklamı için çok memnunum.
Estoy muy contenta por el endoso del vodka Paleo.
Özel sekreter kulaklık seti reklamıma yanıt vermiştiniz.
Por el artículo : Auricular Personalizado para asistente.
Mobil bir oyunun reklamını yapmakta yanlış bir şey yok.
No hay nada malo en - promocionar un juego para el móvil.
Üçüncü sınıf bir reklam şirketi için cips reklamı çekiyorsun.
Usted un cazador de talentos, para una agencia de publicidad de tercera categoría.
Kedi reklamını sevdiysen, buna bayılacaksın.
Si te gustó el anuncio de gatos, te encantará esto.
Diş macunu reklamı almışız, bebeğim.
Hemos conseguido un anuncio de pasta de dientes, nena.
Bir çeşit reklam oluşturmaya çalışıyorum.
Estoy haciendo un anuncio de "se busca" para los clasificados.
Benim tarafımdan reklamıma ilgi çekici bir yanıt aldım.
Bueno, tuvimos lo que considero una respuesta prometedora a mi anuncio.
Müziğin reklamı, albümün yapılması, her şeyin yapılması tamamen değişti.
La forma en la que promociones tu música, la forma en la que haces tus discos, la forma en la que haces todo, es completamente diferente.
Marlboro reklamındaki adam gibiydi.
Era como el hombre de Marlboro, sabés?
Üçüncü sınıf bir reklam ajansı için fiş satıyorsun yahu.
Estas vendiendo chips para una agencia de tercera.
- Tamam, o halde karşılaştırmalı reklamı kullan.
Vale, entonces... usa el anuncio comparativo.
Bütün o pozitif reklamın kötü tarafları da varmış galiba.
Supongo que toda esa buena publicidad que has conseguido tiene un inconveniente. Bueno, sea cual sea la razón, necesitamos encontrarle.
Al sana filminin reklamını yapma fırsatı Jane.
Es tu oportunidad de promocionar el documental, Jane.