Reloj translate Spanish
12,463 parallel translation
Ayrıca sizden bu saati Marion, Georgia'daki aileme göndermenizi istiyorum.
Y solicito que envíe este reloj a mi familia en Marion, Georgia.
Ayda çalışabilen bir saatin var... ama aya gitmiyorsun.
Tienes un reloj que puede funcionar en la luna. Jamás irás a la luna.
Senin boyutlarında ay botları yapmıyorlar ama, böyle bir saatin var çünkü iyi bir saat.
No fabrican botas para ir a la luna de tu talle, pero aún así tienes ese reloj porque es un reloj excelente.
Saat, hayat çizgisiydi.
El reloj era su salvavidas.
Baştan sona doğru arayın. - Anlaşıldı!
Hagan una búsqueda de reloj.
- Bu benim sorumluluklarımdan bir tanesi.
¿ Por qué no tu mamá sólo puso su propia alarma del reloj?
Bir Nixie saati, Nixie tüplerinden yapıIdı.
Es un reloj Nixie, hecho usando tubos Nixie.
.. ve zaman dilimlerini değiştir.
Adelanta el reloj como si estuvieras en un avión... y las zonas horarias acabarán de cambiar.
Neden saat için hala üç seçenek veriyoruz?
¿ Y por qué seguimos dando tres opciones en el reloj?
Göze çarpan, anlaması zor ama doğru olan şey ne? PowerPC çipine, Pentium II çipi kadar iki kat daha hızlı saat oranı vermektir.
Lo que es notable, lo que es difícil de imaginar, pero cierto, es que para una determinada velocidad de reloj, un chip de...
- Saatimi kullanabilirsin.
- Aquí está mi reloj. Úsalo.
Benim gözetimimde hiç kimseyi kaybetmeyeceğiz,'Hastaneye giden yollar... terkedilmiş arabalarla kaplanmıştı.''ama Hammond'la ben olabildiğince çabuk varmaya karar verdik,'her ne çarpışma başına 10 saniye kaybımız varsa da.'
Nunca hemos perdido un paciente desde Theale en mi reloj, seguro que no va perder una ahora! 'Los caminos de la el estado de la técnica hospitalaria en el " otro lado de la ciudad estaban llenas con los coches abandonados.
Görev süresi 5 dakika olarak ayarlanıyor.
Reloj Mision se establece en cinco minutos.
Görev süresi ayarlandı.
Mision reloj esta ajustado.
Dizim sabahtan beri ağrıyor. Sonunda yağmur yağdı.
Me dolía la rodilla desde la mañana, y como reloj, aquí viene la lluvia.
İyilik perisinden alıntı yapmak gibi olmasın ama bu gece, saat gece yarısını vurduğunda biter. Yani...
- Bueno, no, no quiero citar al hada madrina pero, técnicamente, esta noche acaba cuando el reloj llegue a medianoche así que...
Parmağında yüzük, kolunda saat var mıydı?
¿ Tenía algún anillo, un reloj?
Neden saatini de ortaya koymuyorsun?
¿ Por qué no pones el reloj?
Bu saati bana babam verdi.
Mi papá me dio este reloj.
Bu kasaba benim emrim altında çalışıyor, ve saat gibi çalışıyor.
Esta ciudad es la forma viviente de mi planetario, y ambos funcionan como un reloj.
Saatin bozulmuş gibi.
Parece que tu reloj está roto.
Bayım, Prospero, Moriarty ve cep saatine hapsedilmiş bir periyle birlikte buradaydı.
Señor, Prospero está aquí, y trajo a Moriarty consigo y a un ser celestial atrapado dentro de un reloj de bolsillo.
Saati atın, ben de peşinden giderim.
Suelta el reloj y simplemente me arrojaré por él.
Saati geri ver, ben de burayı terk edeyim.
Devuélvame el reloj y le doy mi palabra, de que abandonaré este campo de batalla.
Saati ver, ben de ona özgürce gidebileyim.
Deme el reloj y podré volver libremente con él.
Ben de öyle düşündüm, bu yüzden saatini çaldım.
Eso creí, también, así que robé su reloj.
Kapıyı açmak için büyüyü yarattık kimyasal alarm saatimiz olarak plakayı hazırladık Prospero'yu kovmak için ihtiyaç duyacağınız ipuçlarını paketledik.
Creamos el hechizo para abrir la puerta, preparamos la placa como nuestro reloj alarma alquímico, guardamos las pistas que necesitarían para exorcisar a Próspero.
Kahpe saatimi de yürütmüş.
¡ Esa puta me robó el reloj!
Başlamadan önce bilmenizi istiyorum ki kayıt alma vardiyam geçti.
Ahora, antes de comenzar, quiero que sepas el record es hasta mi reloj.
Her şey son moda, merkezi ısıtma, saatli radyo,...
Todos los lujos modernos, calefacción central, reloj radio.
- Saat almak ister misin?
¿ Quieres comprar un reloj?
- Hadi be, saat olmaz.
- Vamos, amigo, no el reloj.
Belki bunların birinde satabileceğin yaşlı bir cadı vardır.
Tal vez haya un viejo reloj en una de estas cajas que podrías vender.
- Saat de.
Y el reloj.
- Hadi be, saat olmaz.
Vamos, amigo, no el reloj.
Saat yönünde ilerleyeceğiz.
Desempacamos contra las agujas del reloj.
Nasıl oldu da bu kadar şanslı bir namussuz oldum bilmem ama o kum saatinde birkaç taneciğim kalsa bile onu da geçirmek istediğim kişi...
No sé cómo puedo ser el H.D.P. vivo con más suerte... pero si yo tuviera... sólo quedan unos pocos granos en el reloj de arena... Estaré pasándolo con...
Saati başlatın lütfen.
Dale al reloj, por favor.
Kolaçan etmeye geldi gene. İki senede bir, bozuk saat gibi.
Aquí vamos, el registro rápido cada dos años justo como un reloj.
Vardiyanın bitmesine daha yedi saat var, gidelim haydi.
¿ Todavía tienes siete horas en mi reloj, vamos? .
Saati susturmalarına gerek yoktur.
No dependen del reloj.
Cüzdanı, saati, atkısı?
¿ Su cartera, reloj, pañuelo?
Önümüzdeki hafta her gün zamanında büyük bir zevkle burada olacak.
Va estar aquí a su hora cada puto día de la semana que viene, como un reloj.
- Ya buldukları saat?
¿ Qué hay del reloj que encontraron?
Çalışmayan zemberekli saat.
Un reloj que no anda.
Bize şu saatten bahsetsene.
¿ Por qué no nos hablas de este reloj?
Yani onu bu şekilde bulmasak da saat bizi Shah'a götürecekti.
Lo que significa, que da igual cómo le encontrásemos, este reloj nos hubiera llevado hasta él.
Bu saati ona, işe zamanında gelmeye motive etmek için vermiştim.
Este reloj... Yo le regalé este reloj para motivarle y que llegase a su hora, para que trabajase rápido, para que asumiera responsabilidades.
- Saat de.
- Y el reloj.
Pekâlâ, saat yönünde, tatlım.
- = [TheSubFactory] = - Orgullosamente Presenta : Bueno, como las agujas del reloj.
Saat : 5 : 37.
El reloj.