Renkler translate Spanish
1,043 parallel translation
Kompozisyon, renkler...
La composición, los colores...
Aynı güzel renkler.
El mismo color.
Mantık kalıbınızda renkler yok, sadece siyah ve beyaz.
Su lógica carece de colores, es blanca o negra.
Aynı güzel renkler.
El mismo color tan adorable.
Zevkler ve renkler tartışılmaz.
Eso es inexplicable.
Daha sıcak renkler kullanmalıyız.
Necesita colores más cálidos.
Silik renkler ve basit kostümler.
Será una película en color. Colores chillones y ropa rústica.
Renkler, şekiller, matematik denklemleri iç içe geçmişti.
Colores, formas ecuaciones matemáticas, fusionadas y borrosas.
Sanat renkler ve biçimlerden fazlasıdır, peki ya dokunma?
El arte no se limita al color y la forma, ¿ qué hay del tacto?
Biçim, düzen ve renkler yanına bile yaklaşamaz sanatsal ifadenin dokunsal seviyesine.
Forma y color nunca podrán acercarse a nuestro nivel táctil de expresión artística.
- Spurs'üz. Böylece renkler karışmaz.
- Spurs, así no habrá líos de colores.
Kapı ve pencereler hariç evin duvarlarında kullanacağımız renkler evin hissiyatını verecektir.
El color de las paredes decidirá el carácter de la casa.
Prens hazretleri, hava bugün güneşli renkler parlıyor.
Su Alteza, luce el sol, los colores brillan...
Renkler bize çok sayıda ölü olduğunu gösteriyor ya da çürüyen hayvansal maddeleri.
El color indica grandes cantidades de materia animal muerta o descompuesta.
Ekranda gördüğünüz renkler sudaki yüksek ölüm miktarını gösteriyor.
El color aparece aquí. Muerte masiva de animales acuáticos.
Zevkler ve renkler tartışılmaz ama alkol ve uyuşturucu bizleri madde bağımlısı yapar ve sonu tedavidir. Seks ise... seks ise yalnızca aşkı tetikler.
En lo que se refiere al placer, la bebida conduce a la cirrosis,... la droga a la muerte, mientras que el sexo conduce al amor.
Renkler, bir çok sıcak ton ile bastırılmış kalite ve dizayn da aynı oranda yüksek.
Los colores están atenuados, con muchos tonos cálidos, y el estilo y la calidad son uniformemente altos.
- Mükemmel. Renkler de mükemmel.
Color perfecto.
Bütün rahip giysileri günümüzün hafif kumaşlarından yapılmıştır..... en iyi ve solmayan renkler kullanılmıştır.
Todo ello se fabrica hoy con tejidos más ligeros... en colores mas brillantes que no se marchitan.
Farklı renkler, Farklı şekiller.
Distintos colores, distintas formas.
Ne canlı renkler ama.
Qué vibrantes colores.
Vücutlarımız kendinden geçmiş halde. On beş renk, hepsi de en güzel renkler. Düşün ki elele tutuşmuşuz bir bütün olmuşuz.
Vemos los colores más bellos imaginables.
Bir barış mitinginde aşırı sağdan, aşırı sola kadar tüm renkler bulunmalı. Sıradaki konuşmacı, bunun göstergesi.
Una buena ofensiva de paz debe cubrir desde la extrema derecha hasta la extrema izquierda, como os explicarán.
Sanattaki en önemli şey renkler gibi kendini ifade etmektir.
Lo más importante en el arte... son sus propios significantes, como el color.
İlk izlenimin çoğunu ortaya çıkardım. Titreyen ağız berrak parıltı ve yorgun gözler... Fakat renkler tamamlanmadı.
Yo había conseguido una buena primera impresión... la boca temblorosa... el brillo transparente y los ojos cansados... pero los colores del cuadro no estaban acabados.
Renkler ve konturlar en iyi bulutlu havalarda görünür.
Los colores y los contornos aparecen más claros en días nublados.
Renkler hiç doğal değil.
Los colores no son naturales.
Renkler, fırça darbeleri ve ana hatlar çok belirgin.
Los colores, el manejo del pincel y las líneas expresan tanto.
Doğaya çok aykırı, renkler doğal değil.
Es tan poco natural. Los colores no son naturales... árboles azules...
Renkler çok biçimsiz durmuş.
Y los colores son demasiado feos.
Ağacı özel bir şekilde kesecek yöntem icat etti resimdeki çeşitli dış hatların şekilleri mürekkepli parçalar farklı renkler ve işte o zaman tekrar bir araya geliyordu tıpkı bir testere gibi, basılmaya hazır.
Él inventa un método de levantar piezas individuales de madera... cortando varios contornos de la imagen... entintando las piezas en sus diferentes colores... y luego ajustándolos otra vez... como un puzzle, listo para estampar.
Renkler...
Los colores...
Deniz, renkler ve sen.
El mar, los colores... y tu.
Yüzler renkler doğa.
Rostros colores paisajes.
Renkler Festivaliydi.
fue en el festival de los colores.
Renkler Festivalindeyiz!
¡ Es el festival de los colores!
Renkler Festivalindeyiz, amca.
Es el festival de los colores, tío...
Söylesene, tüm bu renkler olmasa, dünya çok boş olmaz mıydı?
¿ Dígame ; si el mundo no sería muy aburrido sin todos esos colores?
Dünya renkler içinde...
El mundo en color...
Renkler yüzey sıcaklıklarını göstermektedir.
Los colores representan las distintas temperaturas de la superficie.
Bu renkler çok güzel.
Los colores son maravillosos.
Bunlar çok güçlü renkler.
Esos colores son muy vivos.
Büyürken sadece güneş ışığı, şarkı ve güzel renkler olduğunu mu sanıyorsun?
¿ Crees que todo es alegría y canciones y colores bonitos cuando creces?
Renkler göz alıcı.
Colores llamativos.
- Çok karanlık. - Ve güneş açınca, tüm bu farklı renkler görünür.
- Y cuando el sol brillaba sobre ellas, nos salían todos estos colores.
Ben de yerel renkler için geldim.
Estoy aquí por el ambiente local.
Çeşitli renkler ve kenarda süsler.
Varios colores y un cupón de lado.
Açık renkler tarafında?
- ¿ De los claros?
Renkler, renkleri ve hissetmelisin.
¿ Qué? Los colores, tienes que sentirlos.
Bay VanDorn, haftalardır bu renkler üzerinde çalıştım.
llevo semanas trabajando en esta combinación de colores.
Renkler yanlış.
Una falsa bandera.