Rf translate Spanish
12,427 parallel translation
Sırf gözlerine biraz daha fazla bakabilmek için ona son kuruşuma kadar verdim.
Y le di mi último franco sólo para poder mirar sus ojos por unos minutos más.
Sanki evliliğimin yıkılmasından sorumlu kişinin sırf ben olmadığımı hatırlatıyordu.
Como si yo no fuera responsable de la ruina de mi matrimonio.
Sırf yavaş konuşuyorsun ve ellerini oynatıyorsun diye İngilizceyi şak diye çözecek değilmiş.
- Dice que no porque hable despacio y mueva las manos ella va a entender inglés.
Sırf beni hapse tıkmak için.
Solo para ponerme tras las rejas.
Sırf bana getirmek için laboratuardan hızla kaçacağınızı bilmek çok eğlenceliydi.
Fue divertido que huyeran de mí en el laboratorio solo para traerme el chip aquí.
Ben de aynısını 2 yıl önce hissettim. Babamın sırf servetini değil, itibarını da götürdüğünde!
Yo sentí lo mismo hace dos años cuando no solo robaste la fortuna de mi padre ¡ sino también su dignidad!
Sırf geriye kalan benim dibe vurmamdı.
Lo único que me quedaba era... Que yo tocara fondo.
Vaktiyle, hırsım yüzünden kendimi şehirde buldum, sırf kazançlı bir mevki için.
Mis ambiciones me llevaron a la ciudad, por una posición lucrativa.
Suça karşı olan savaşımız sırf biz kazanıyoruz diye bitmez.
Nuestra lucha contra el crimen no termina sólo porque estamos ganando.
Sırf senin için.
Les he traído a todos aquí.
Sırf zihnimi görebildiğin için ne hissettiğimi... anlayabileceğini mi sanıyorsun?
¿ Crees que porque ves dentro de mi mente, sabes cómo me siento?
Sırf benim için.
Solo para mí. Vaya.
Amacınız yapardım. Ve bu sırf işimizi biter, sana şans diliyorum.
Y ya que eso acaba termina nuestro negocio, te deseo suerte.
Bak, sırf seni izlemek için kaydoluyorum.
Mira, esta... soy yo registrándome para verte.
Sırf izleseniz bile bu gece olacaklardan sorumlu olacağınızı bilmiyor musunuz?
¿ Qué no se dan cuenta de que siguen siendo responsables... por lo que suceda esta noche, incluso si sólo "observan"?
Sırf nezaketten kabul etme.
No lo digas por cortesía.
En iyi sicario'larından birini kullanmana izin verdiğini mi sanıyorsun? Zapotek'li hayvanını, sırf senin için?
¿ Crees que te deja usar a uno de sus mejores sicarios ese monstruo zapoteca que está contigo sólo debido a ti?
- Koca gün sırf senin için buna çalıştılar.
- Han ensayado todo el día para ti.
Sırf bu yüzden seni tutuklayabilirim pis herif.
Oye, hijo de puta, podría arrestarte ahora mismo...
- Haftanın beş günü gece işe sırf barmenlik için geliyor yani?
Viene a trabajar cinco veces por semana... a horario... ¿ para llenar un bar?
Sırf size özel çocuklar.
Especialmente para ustedes.
Sırf Allah kafası yaşamak için hiç acımadan bir tarla otumu yakan adam hani.
Es el mismo hombre que brutalmente quemó un campo con mi hierba para poder drogar a Dios.
Kuzenim Dennis'in karavanı, sırf bir tanka hapşırdı diye patladı.
Mi primo Dennis hizo explotar su remolque con sólo estornudar sobre un tanque.
Kızı buraya sırf lezo yapabilmek için çağırdım. Ama bizimki rahat bırakmadı hiç.
La invité esta noche específicamente para convertirla en lesbiana, y él no puede sacarle las manos de encima.
Sırf sen ısrar ettin diye geldim.
Tú insististe. Es la única razón por la que estoy aquí.
Onlar sırf laf ya.
No soy Bruce Lee. Todos hablan.
- Sırf Dr. Polanski değil.
No es sólo el Dr. Polanski.
Sana üç kişilik maaş ödüyorum, sırf arkamda durasın diye.
Te he estado pagando el sueldo de tres personas que acaba de colocarse detrás de mí.
- Sırf bira içmek yani.
- Sólo beber cerveza.
Çözümü bulduğunu düşünüyor ve sırf bu sebepten dolayı kendini hatırı sayılır bir tehlikenin içine soktu.
Piensa que ha encontrado la solución y, solo por esa razón... se ha puesto en considerable peligro.
Karını ve kızını sırf hastalar diye terk ettin.
Tú abandonaste a tu esposa y tu hija porque estaban enfermas.
Evet, ilgi çekiciler, ama sırf yolsuzlukla mücadele etmek için cinayet ve hırsızlığı mazur göremem.
Sí, son intrigantes, pero no estoy a punto de comenzar justificando el asesinato y el robo como un medio para luchar contra la corrupción pública.
Sırf içime sinmedi diye işimi mi yapmayacaktım?
¿ No hacer un trabajo para el que estaba entrenado, porque que no se sentía bien?
Sırf günü kurtarmak için gemiye binip bir sürü karışıklık çıkararak ortalığı bulandırdın öyle mi?
Crea algo de caos, remueve la mierda para poder llegar a caballo y salvar el día, ¿ cierto?
Sırf sizinle tanışabilmek için.
Todo con el fin de conocerla.
- Sırf bilgisayar oyunu oynamıyoruz.
No solo jugamos en la computadora.
Ne yapacağız? Sırf suikastı engellemek için canını tehlikeye atmak- -
¿ Está dispuesta a arriesgar su vida para salvar a un asesino?
- Edgard, aynen. Williamsburg'ten ta buraya sırf bana kızmaya mı geldiniz?
¿ Y habéis hecho el camino desde Williamsburg solo para estar molestos conmigo?
Sırf kıvrandığını görmek için adını söylemeyi seviyorum.
Simplemente me gusta mencionarla para verte sufrir.
Lonnie Wilson isimli genç kardeşimiz sırf bu eskinin sözde süper kahramanını şimdininse süper kötü adamını tanıyor diye gözaltındayken tartaklandı. Sanırsın sene 1956.
Y como el joven Lonnie Wilson, nuestro hermano, tuvo la desgracia de conocer a este supuesto superhéroe convertido en un superpeligro, lo golpearon mientras estaba detenido
Tıpkı şarkıdaki gibi kırmızı bir Corvette çalmıştık sırf keyfine gezmek için.
Robamos un Corvette rojo, igual que la canción, solo para dar una vuelta.
Sırf hayat keyfini kaçırdı diye olaylara sırtını dönemezsin veya el altından para alamazsın.
No puedes no acusar, mirar para otro lado o aceptar dinero bajo cuerda porque la vida te haya insensibilizado.
İlgisi yok ki, şu an sırf intikam almak için böyle konuşuyorsun.
No sería así, sino por simple venganza.
Normalde sırf Almanlara havlar.
Él normalmente sólo le ladra a los alemanes.
Niye sırf Heydrich'le yetiniyorsunuz?
¿ Por qué detenerse con Heydrich?
Diyelim ki kardeşiniz ya da kuzeniniz tutuklandı. Kendisi yapmamış olmasına rağmen sırf mağaza soyan birisine benziyor diye.
Digamos que su hermano o primo es arrestado porque luce como alguien que robó una tienda pero él no lo hizo.
Sırf onu görmek için uyanmayı istediğim sabahları hatırlıyorum.
Recuerdo querer despertarme en la mañana solo para verla.
Sırf bebek yüzündense akıl sağlığına baktırmalısın.
Si esto es por el bebé, entonces necesitas... un maldito chequeo mental.
Fakat sırf Anna hasta diye, bu sevgi dolu bir Tanrı'nın olmadığı anlamına gelmez.
Pero sólo porque está enferma no significa que no hay un Dios amoroso.
- Sırf ona alerjim var.
- Es eso.
"Şırfıntı" ne demek?
¿ Qué es una "desvergonzada"?