Rüsvet translate Spanish
3,901 parallel translation
Voight biri ona rüşvet vermedikçe kılını bile kıpırdatmaz.
Voight no va a mover un dedo a menos que alguien le pague por debajo de la mesa.
Denetmene rüşvet verdiğini düşünüyorum.
Supuse que sobornó al auditor.
Şu anda meyve bahçesinde bir temizleme ekibim mevcut ve o cesetlere üç tane rüşvet vermem gerekecek fakat iki CIA ajanı güzel şehrimi ziyaret ederken bütün konuşmayı ben yapıyorum.
Ahora tengo un equipo de barrido en el jardín con árboles frutales, y tres sobornos que voy a tener que hacer por esos cuerpos, pero aquí estoy hablando cuando otros dos agentes de la CIA están visitando mi hermosa ciudad.
Emmet'in davasındaki yargıca rüşvet verecek.
Va a sobornar al juez del caso de Emmet.
Güzel, hadi yargıçlara rüşvet verelim.
Bien, vamos a sobornar a algunos jueces.
Melanie bir buluşmada gibi davranıyor, çünkü o bir yargıca rüşvet verecek.
Mira, Melanie pretende estar en una cita para que él pueda sobornar a un juez.
Ama benim parayı verdiğim, senin de yargıca rüşvet verdiğin orijinal anlaşmamıza dönebilir miyiz?
¿ Podríamos volver a nuestro acuerdo original donde yo te daba el dinero y tú sobornabas al juez?
Anlaşılan Emmet'in yargıcı rüşvet yemez çıktı.
Sí, pero resulta que el juez de Emmet no puede ser sobornado.
Bana rüşvet mi teklif ediyorsun?
¿ Estás intentando sobornarme?
- Ne olduğunu düşünüyorsun, rüşvet mi?
- ¿ Qué piensas, un soborno?
- Rüşvet mi bu?
- ¿ Es un soborno?
Meksika polisi, hepiniz rüşvet alırmışsınız.
Los policías mexicanos, que todos aceptáis sobornos.
Burada bir liste var ve yerel işletmelerden kimlerin rüşvet aldığını gösteriyor.
Esta es una lista, de aquellos que tomaron los sobornos de las empresas locales.
- Bilindik şeyler işte. Şüphelileri dövmek, kanıt yerleştirmek, rüşvet yemek, ırkçılık...
Ya sabe, lo usual golpear sospechosos, plantar evidencia.
Dahası, ondan rüşvet alan bütün CIA operasyonu sona erdirilmiş.
Y lo más importante... toda la operación de los sobornos de la CIA... ha sido descubierta.
Boru hattını yapabilmek için yabancı hükümetlere rüşvet vermekle suçlanıyorsun.
Es culpable de sobornar a un gobierno extranjero para conseguir su oleoducto.
- Sen de rüşvet olduğunu böyle öğrendin.
por eso sabias que era un soborno
Yabancı hükümetlere nasıl rüşvet verileceği gibi mi?
¿ Como la manera de sobornar a un gobierno extranjero?
Kendini rüşvet suçlamasından kurtarmak için ona rüşvet teklif ediyorsun.
Estás sugiriendo que sobornemos a un hombre Para saldar tu delito de soborno
Bize Nick'i verdi ki sen de ona rüşvet teklif edesin.
Nos dio a Nick, de modo que tú lo sobornaras.
Bir kez rüşvet verdiysen gerisi gelir.
Si sobornaste una vez, sobornarás de nuevo.
Ava'nın Nick'e rüşvet vermesine uğraşıyor.
Está tendiendo una trampa para sobornar a Nick.
Ve müvekkilin bir kez daha bana öyle derse rüşvet suçlamaları ile birlikte ben ona iftira davasıyla çakarım.
Lo niego. Y si tu cliente dice eso de nuevo, Le daré una bofetada con un juicio por difamación que irá junto a cargos por soborno.
Ve Ava Hessington bu ücreti rüşvet olduğunu bile bile ödedi mi?
¿ Y Ava Hessington pagó esa tarifa con pleno conocimiento de que era un soborno?
- Peki bunun rüşvet olduğunun farkında mıydın?
¿ Y eras consciente de que era un soborno?
Piç herif hep rüşvet yedi.
El muy bastardo acepto sobornos.
Ne kadar rüşvet yedin?
¿ Cuánto es lo que usted recibe en sobornos?
General Shaw rüşvet alıyor.
El General Shaw acepta sobornos.
General Shaw rüşvet alıyor.
El general Shaw está aceptando sobornos.
Eğer bu bölgede rüşvet taviz ve alçaklık ya da yabancı güçlerin etkisi yoksa. Bununlan gurur duymalısın.
Si en la región, no hay ni corrupción... ni tratos indignos... ni influencia de fuerzas extranjeras... puedes sentirte orgulloso.
Arkadaşım Cuba'da bir GRU ajanını kaçırmış. Sen de onu rüşvet alıyormuş gibi göstermem için bana yardım edeceksin.
Mi amigo acaba de secuestrar a un agente del G.R.U. en Cuba, y vas a ayudarme a que parezca que está siendo sobornado.
Rüşvet olduğuna inanıyorum.
Un soborno, creo.
- Tüm Meksikalı polisler rüşvet alır sanıyordum.
Creía que todos los policías mexicanos aceptaban sobornos. Yo no.
Polisler, askeriye adını sen koy. Hepsi rüşvet alıyor.
Policías, militares, lo que se te ocurra, todos se llevan su parte.
Ama ona sevdiği şeyleri rüşvet olarak veriyorum, ya da bir şeyler öğrenmek için onunla
Pero yo la soborno con cosas que le gustan, o juego a las adivinanzas con ella
Görevlilerden birine rüşvet vermeyi düşüneniniz oldu mu?
Ninguno de los dos súper espías pensado en sobornar a un funcionario?
General Shaw rüşvet alıyor.
El General Shaw está recibiendo sobornos.
Savaş çıkartmak için rüşvet falan almamış.
Nunca aceptó sobornos para promover la guerra.
Hizmetlerinden yeterli para almadığın çok açık. Sana kim rüşvet verdiyse, iki katı ne kadar?
Obviamente no está siendo compensado justamente por sus servicios así que, ¿ cuánto para duplicar a quien le haya pagado?
İyi. Solucana rüşvet ver.
Bien, soborna a ese gusano.
Panama'da rüşvet verebileceğimiz birileri de var.
También tenemos engranajes que mover en Panamá.
- Herkes rüşvet alır. Herkes.
Todos han estirado la mano Todos.
Rüşvet aldı.
Tomó sobornos.
Peki ya papyonlular ve rüşvet alanlar?
¿ Y los tíos de las pajaritas y las tartas?
Sence birisi Toby'nin annesinin ölümüyle ilgili ona rüşvet mi verdi?
¿ Crees que alguien le pagó para que mienta sobre la muerte de la mamá de Toby?
Gerçekleri değiştirmesi için birisi ona rüşvet vermiş.
Alguien le pagó para mentir sobre los hechos.
Rüşvet ve baskı ile.
Soborno y coerción.
Rüşvet suçlamasından kurtulmak için ona rüşvet teklif etmeyi öneriyorsun.
Estás sugiriendo sobornar a un hombre para librarte de tu cargo por soborno.
Müvekkilinin yabancı bir görevliye rüşvet verdiğini itiraf eden bir anlaşma.
Un acuerdo en el cual tu cliente admitió haber sobornado un funcionario extranjero.
Rüşvet verdiği o Albay var ya?
¿ Ese coronel al que pagó?
48 saatten az bir süre önce rüşvet verdiğini itiraf etti.
Hace menos de 48 horas, ella admitía un soborno.